İnsanı aldatan nedir?
Filiz Konca
Bediüzzaman şöyle der:
“Katiyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.”
Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama mânen ve maddeten müptelâ olur.
Evet, şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder? İşte bu avare nev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa, malikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa, malikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur.”
“İnsan, ebed için yaratılmıştır. Onun hakikî lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umur-u ebediyededir.”
Evet…
Bediüzzaman bütün zişuur ve insan için en yüksek saadetin, hem en yüksek kemalatın, en şirin nimetin iman-ı billah, marifetullah ve muhabbetullah olduğunu ifade eder.
Hz. Mevlana bu konuda şöyle bir örnek verir:
Bir mürit şeyhinden tasavvuftaki dört makamın; yani şeriat, tarikat, hakikat ve marifetin manasını bilmek isteyince Şeyh dedi ki:
– Filanca mescide git! Orada vaizin sağında solunda oturan 4 kişi göreceksin. Onların her birine birer tokat at, sonra gördüklerini gel, bana anlat, dedi. Mürit şeyhin talimatı üzere söylenen yere gitti ve 4 adamın dördüne de birer tokat aşketti. Adamların ilki tokada aynı şiddette bir tokatla karşılık verdi. İkincisi kendisine vuran müride başını çevirip sert sert baktı. Üçüncüden hiç ses seda gelmedi. Dördüncü ise müridin eline sarılıp ondan özür diledi… Şeyh bu dört davranışı şöyle açıkladı:
– Tokadına karşılık veren birinci adam şeriati temsil eder. Şeriatin prensibi göze göz dişe diştir. Tarikatı temsil eden ikinci adam tokadın kaynağı olarak seni gördü ve incinerek baktı… Zira tarikat henüz yolun başıdır, sonu değil. Hakikat ise her şeyin aynı kaynaktan geldiğini bilmektir. Bu makamın ehli olan üçüncüsü tokatla senin aranda bir ilgi kuramadı ve onun Hak’tan geldiğini bildi. Marifet ehli olan sonuncusu ise Hakk’ın seni o tokada vasıta kıldığını bilmiş ve seni yorduğundan dolayı özür dilemiştir. Mevlana’ya göre hakiki maksat işte bu bilgiye ulaşmaktır. Bu bilgiye ulaşan daimi şükür ve rıza makamındadır. Kuldan beklenen nihai makam da budur.
Hz. Mevlana tarikatin henüz yolun başı olduğunu söylüyor. Günümüze bakıldığında ise değil basamak çıkmak uçurumun dibinde olduğumuz anlaşılıyor. Hiçbir bedel ödemeden yokluktan varlık âlemine gelen, hesapsız nimetler verilen insan Allah’ın Hakkını inkârda, haddini aşmada sınır kabul etmiyor. Ebed için yaratılan insan gün gelecek mutlaka öncelediklerinin ve ertelemeye kalktıklarının Allah katında ne anlama geldiğini ve hakikatinin ne olduğunu görecek.
82-İNFİTAR:
1- Gök çatladığı vakit,
2- Yıldızlar döküldüğü vakit,
3- Denizler yarılıp akıtıldığı vakit,
4- Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit,
5- Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir.
6- Ey insan! İhsanı bol Rabb\’ine karşı seni aldatan nedir?
7- O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi.
8- Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.
9- Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz.
10- Oysa üzerinizde koruyucular var.
11- Değerli yazıcılar
12- Onlar, siz her ne yaparsanız bilirler
13- Kuşkusuz iyiler nimet içindedirler.
14- Kötüler de cehennemdedirler.
15- Ceza günü ona girecekler.
16- Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar.
17- Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin?
18- Evet, bilir misin nedir acaba o ceza günü?
19-O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah’ındır.