Batıda Mesnevî ve Dîvân-ı Kebîr – Nuri Şimşekler

Batı Dünyasında Mesnevî ve Dîvân-ı Kebîr Üzerine Yapılan İlk Çalışmalar

Nuri Şimşekler

GİRİŞ
Mevlâna’nın en çok ilgi gören eseri VI ciltten oluşan, hikâye ve öğütler yoluyla didaktik bir hüviyet kazanan Mesnevî’dir. Mevlâna’nın üç bini aşkın gazel ve iki bine yakın rubailerden oluşan şiirleri de Dîvân-ı Kebîr adlı eserde toplanmış ve onun hâl dünyasını rumuzlar halinde bizlere yansıtmıştır. Bu iki eser günümüz Batı dünyasında en çok ilgi gören eserler olup seçkiler halinde hemen hemen tüm dünya dillerine çevrilmiştir.
Mevlâna’nın bu iki manzum eserinden başka; çeşitli konularda halkı ve müritleri aydınlattığı sohbetlerini içeren Fîhi mâfîh; çeşitli şahıslara yazdığı mektupları kapsayan Mektûbât ve verdiği vaazların kaydedildiği Mecâlis-i Seb’a adlı mensur eserleri vardır.
Mevlâna’ya ait olduğu kesin olan bu eserlerin haricinde, Işknâme, Tırâşnâme ve Risâle-i Âfak u Enfûs gibi küçük tasavvufî eserler de bazı yazmalarda kendisine ait olduğu kaydedilmekle birlikte, gerek üslup ve gerekse konu bakımından bunların Mevlâna’ya ait olmadığı kesinlik kazanmıştır.      Ayrıca; bir dua ve zikir kitabı niteliğinde olan Evrâd-ı Kebîr1, Mevlâna’nın Vasiyeti ve Mevlâna’nın Yedi Öğüdü adıyla da kayıtlı bazı küçük risaleler de Mevlâna’nın eserleri arasında değerlendirilmekle birlikte, bunlar münferit bir eser değildir.
Yine son dönemde Mevlâna’ya Esrârü’l-Celâleddîn adında yeni bir eser daha isnat edilse de bu eser, kenarında rubailerin yazıldığı Fîhi mâfîh’in İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Bölümündeki bir nüshasının olduğu âşikârdır.2

  1. MESNEVÎ

İslâmî edebiyatlarda Kur’ân-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerden sonra en fazla ilgiyi gören Mesnevî, tasavvufî eserlerin temel taşlarından biri olarak nitelendirilmiş ve hemen hemen bu sahayla uğraşan bütün şair ve ediplerin ilgisini çekmiştir.
Mesnevî etkileyici mesajlarıyla Batılıların da dikkatini çekmiş, genellikle İngilizler bu esere ilgi göstererek üzerinde araştırmalar yapmışlardır.3 Gerçekte ise; Batılıların Mevlâna ile tanışması XV. yüzyıla dayanmakta, 1491 yılında kurulan Galata (Kalenderhâne) Mevlevîhânesi İstanbul’u ziyaret eden ecnebiler için ‘mutlaka görülmesi gereken bir yer’ olarak telâkki edilerek, özellikle Semâ âyin-i şerifleri büyük ilgi görmekteydi. Semâya olan bu ilgi ilk zamanlarla gravür ve seyahatnâmelere4 yansımakla birlikte, daha sonraları Mevlevîlik Tarikatına ve dolayısıyla Mevlâna ve eserlerine yönelmişti. İsveçli Claes Ralamb (ölm. 1698) ve İngiliz Lady Mary Wortley Montagu (ölm. 1762) İstanbul’a ziyaretlerinde seyrettikleri Semâ âyinine, seyahatnâme ve mektuplarında ilk yer verenler arasındadır. Her ikisi de seyrettikleri bu merasimlerden oldukça keyf almış ve ‘estetik ve güzel’ olarak nitelendirmişlerdir. Danimarkalı tanınmış hikâye yazarı Hans Christian Andersen de (ölm. 1875) İstanbul’da seyrettiği Rufâî âyinini ‘vahşi ve korkunç’ olarak vasıflandırırken, daha sonraki günlerde seyrettiği (1840-41 yılları arası) Mevlevî âyin-i şerîfini ‘zarif, kibar ve baleye benzer’ gibi sözlerle Ein Digters Bazar (1842) adlı eserine yansıtmıştır. Norveçli yazar Knut Hamsun (ölm. 1952) ise Andersen kadar ‘şanslı’ olmamış 1899 yılında İstanbul’a yaptığı seyehatinde sadece Rufâîlerin tekkesine götürülmüş ve orada seyrettiği, kendisine eziyet eden dervişlerin zikrinden bir şey anlamamış; zikirdeki bağırma seslerinden dolayı da Under Halvmanen (Hilâl Altında) adlı seyehatnamesinde ‘Uluyan Dervişler’ başlığıyla alaycı bir şekilde Rufâîleri anlatmıştır.
Mesnevî Batı dünyasında
Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer Purgstall’ın (ölm. 1856) Persian Literature (Viyana, 1818) adlı eseri Mesnevî’den örnekler içermesi bakımından ilk olma hüviyetindedir.5 Purgstall (ölm. 1856), Persian Literature (Viyana, 1818) adlı tanınmış eserinde, Mevlâna’dan uzunca bahsetmiş; Bericht über den zu Kairo erschienen Türkischen commentar des Mesnevi-i Dschelaleddin Rumi’s (Wien, 1851) başlıklı makâlesinde de Ankaravî şerhini tanıtmış Mesnevî’den tercümeler yaparak ‘Ganj Nehrinden Boğaziçi’ne kadar bütün mutasavvıfların okuması gereken bir eser’ olarak nitelendirmiştir. Bu ilk diyebileceğimiz çalışmanın ardından George Rosen (ölm. 1891), Mesnevî oder Doppelverse des Scheich Mevlâna Dschalâleddin Rûmî (Leipzig, 1849, XXVI+217 s.; II. Baskı: Oğlu Friedrick Rosen (ölm. 1935) aracılığıyla, München, 1913, 263 s.) adlı eserinde Mesnevî’nin I. ve II. Ciltlerinden seçilen beyitlerin manzum tercümesini yapmıştır. Edward G. Browne (ölm. 1926) ise A Literary History of Persia (Cambridge, 1902-1930)  adındaki genel Fars edebiyatı tarihi olan eserinde Mesnevî’nin tahlilini yaparak alıntılarda bulunmuştur. Walter von der Porten (d. 1880) da Aus dem Rohrflötenbuch des Scheich Dschelaleddine Rûmî (J. Hegner, 1930, 155 s.) adlı eserinde Ney ve Mesnevî hikâyeleri üzerine bir değerlendirmede bulunmuştur.
Yine, Alman Protestan papazı olan G. F. Tholuck (ölm. 1877), tasavvufu incelediği Sufismus sive theosophia persarum pantheistica (Berlin, 1821) adlı eserinde Mesnevî’den de bazı beyitleri Lâtince’ye tercüme etmiştir. Bu tercümeler Avrupada farklı dillere yapılan diğer çevirilere de kaynaklık yapmıştır. Daha sonraları da Mesnevî üzerine münferit çalışmalar yapan Tholuck, bir önceki eserine olan tepkilerden dolayı bunları yayınlamamıştır.
Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi J. D. Wallenbourg da Mesnevî’yi Fransızca’ya tercüme etmiş, ancak 1799 yılında yayınlamak üzere iken Beyoğlu’ndaki yangında eserinin büyük bir bölümünü kaybetmiş, daha sonra da neşre muvaffak olamamıştır.
İngilizce ilk Mesnevî tercümeleri ise, sözlük yazarlığıyla tanınan S. James Redhouse’un (ölm. 1892), Mesnevî’nin I. cildini manzum olarak çevirdiği (1881) ve E. H. Whinfield tarafından hazırlanan ve VI ciltten seçilen 2500 beytin tercümesinin yer aldığı eserlerdir (1887).
Prof.Dr. W. R. von Brakkal Buys, Figures of Persian Mystics (1935) adlı Felemenkçe eserinde Mevlâna ve Mesnevî’sinden bahsetmiş; 1951’de de Mesnevî’den çevirdiği beyitleri içeren Fragmenten uit de Mashnawi Naar bet Perzisch Vertaald en Toegelicht Door adlı eserini yayınlamıştır. Daha önceleri ise Amsterdam’da bulunan Arbeidres yayınevi 1925 yılında Mesnevî’den tercümeler yayınlamıştır.
XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarında Mevlâna’yla tanışan Polonya ise, bugüne kadar Mevlâna ve Mesnevî’si ile ilgili olarak fazla bir gelişme kaydedememiş; ancak birkaç makale ve ansiklopedi maddesi yayınlayabilmiştir.6 Polonyalı yazar Julian Adolf Swiecicki 1902 yılında yayınladığı dünya edebiyatına dair ansiklopedide Mevlâna’ya 10 sayfa kadar yer ayırmış; George Rosen’in Almanca Mesnevî tercümesinden istifade ederek bazı bölümleri Leh diline çevirmiştir.
Günümüzde ise Prof.Dr. R. A. Nicholson’un kırk yıl üzerinde çalışarak hazırladığı, Mesnevî’nin metni ve İngilizce’ye tercüme ve şerhini kapsayan The Mathnawi of Jalaluddin Rumi (1925-1940, Leiden-Cambridge Univercity Press) adlı eseri sahasındaki en önemli çeviri olma özelliğini korumaktadır. İngilizce veya diğer Batı dillerine yapılan Mesnevî çevirilerinin birçoğu Nicholson’ un bu tercümesine dayanılarak yapılmaktadır. Günümüzde Amerika, İngiltere, İran, Pakistan ve Hindistan’da yayınlanan bu eserin İngilizce tercüme kısmı Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından da yayınlanmıştır (2004, I-VI c.). Şimdilerde ise Harvard Üniversitesi İranlı alim ve Mevlâna uzmanı Prof.Dr. Abdülkerim Suruş’u görevlendirerek Nicholson’un bu eserini günümüz İngilizce’sine uyarlamasını yaptırmaktadır.

  1. DÎVÂN-I KEBÎR

Dîvân-ı Kebîr, Dîvân-ı Şems, Külliyât-ı Dîvân-ı Şems adlarıyla anılan Mevlâna’nın divanı kendisinden sonra muhtemelen oğlu Sultan Veled, Hüsâmeddin Çelebi ve diğer müridleri tarafından bir araya getirilmiştir. Şiirler çeşitli mecmua ve şahıslardan toplanırken araya başka şairlerin şiirleri de karışmış ve 40-50 bin beyit hacimli Mevlâna divanları ortaya çıkmıştır. Günümüzde hâlâ devam eden bu problem için henüz bir çözüm yolu bulunamamış ve bu da şimdilik imkânsız görünmektedir.7 Bununla birlikte ülkemizde ve İran’daki tasavvufî mecmuâların hemen hemen tamamında ve Antolojilerde Mevlâna’ nın şiirlerinden örnekler bulunmaktadır.
Divanın tamamı Prof.Dr. B. Furûzânfer tarafından on nüshanın karşılaştırılmasıyla tenkitli neşir olarak yayımlanmış 8 ve şu ana kadar yapılan en iyi neşir olarak kabul görmüştür (gazel ve tercîi bendlerin yer aldığı bu neşir ise 36.360 beyittir). Bundan önce 1885 yılında Hindistan’da (Pakistan) ve 1336 hş./1957’de İran’da (Tahran) yapılan neşirler ise başka şairlerin şiirleri de karışmış olması bakımından değer taşımamış, yapılan tam tercümelerde esas kabul edilmemiştir.
Mevlâna Rubailerinin metni ise ilk olarak Veled Çelebi tarafından yayınlanmıştır. Bu neşirde 1.642 rubai yer almaktadır.9 Furûzânfer’in Dîvân-ı Kebîr neşrinin sonundaki rubai sayısı ise 1.995’tir.10 Şefik Can’ın Türkçe’ye tercüme ederek metnini yayınladığı Rubailer divanında ise şu ana kadar tespit edilebilen en fazla sayı mevcut olup 2217 adettir.11
Dîvân-ı Kebîr’in Batı Dillerindeki  İlk Tercümeleri
Batıda Mevlâna şiirlerinin çevirisi, Mesnevî bahsinde de adı geçen Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer’ın (ölm. 1856) Persian Literature (Viyana, 1818) adlı eserindeki gazel tercümeleriyle başlar. Bu Almanca eserin hemen ardından Mevlâna’yı Avrupa’ya tanıtan ilk önemli kişi, Alman Friedrich Rückert’in Dîvân-ı Kebîr’den 40 gazeli, tercüme ve kendi yorumuyla sunduğu eseri gelir (Mystische Ghaselen nach Dschelaleddin Rumi, 1821; Diğer Baskıları: 1836; Hamburg, 1927, 77 s.).12 Oldukça ilgi gören bu şiirler daha sonra Franz Schubert ve Richard Straus gibi kompozitörler tarafından bestelenirken, Polonya’nın tanınmış kompozitörlerinden Ukrayna asıllı Karol Szymanowsky de (1882-1937) Mevlâna’nın bir gazelini ‘Mevlâna Senfonisi’ adıyla bestelemiştir. Bu senfoni ilk kez 1922’de Boston Senfoni Orkestrasıyla icra edildikten sonra çok beğenilmiş ve dünyanın sayılı orkestralarının repertuarına girmiştir. Bu eserin merhum Dr. Mehmet Önder’in katkılarıyla Prof.Dr. Hikmet Şimşek yönetimindeki Ankara Opera ve Balesi repertuarına ancak 1989-1990 sezonunda girmesi ise hem sevindirici, hem de ‘geç kalınmışlık ve kendi değerimizi yabancılar aracılığıyla tanıyabilme’ açısından üzücüdür. Yine İtalyanların tanınmış müzik adamlarından Franco Battitao ‘Genesi’ adıyla Mevlâna ve semâyı konu alan üç perdelik bir opera bestelemiş ve 27 Mayıs 1987’de Regio di Parma Tiyatrosu’nda sahnelemiştir.13
Mevlâna şiirlerinin çevirileri de 1840 yılında Amerika’ya kadar ulaşmış ve birkaç şiir burada İngilizce’ye çevrilmiştir.14 Bu çevirilerin yankısı devam ederken yine Avusturyalı bir Doğu bilimci olan Schwannau (1791-1865) Mevlâna’nın gazellerinden bir seçki yaparak Almanca’ya çevirir ve yayınlar (Auswahl aus den Diwanen des grössten mystichen Dichter Persiens Mewlana Dschelaleddin Rumi, Farsça Metin, Tercüme ve Açıklamalarla birlikte, Mechitaristen-Congregations-Buchhandlung, Wien, 1838, 236 s.). Bu eserlerin yanında tanınmış Alman şairi Johann Wolfgang von Goethe de (ölm. 1832) başta Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Muhammed ve İranlı mutasavvıf şairler olmak üzere Mevlâna’dan da etkilenerek eserler yazmış, şiirler söylemiştir.15
Dîvân-ı Kebîr’den yapılan bu ilk Almanca tercümelerden sonra, Mevlâna Yolu’nun en büyük İngiliz hizmetkârı Prof.Dr. Reynold A. Nicholson’un ‘Ön Doktora Tezi’ olarak hazırlayıp 1898 yılında yayınladığı eseri gelir. Nicholson, Divân-ı Kebîr’den seçtiği şiirleri İngilizce’ye çevirerek şerh ettiği çalışmasını Selected Poems from the Divanı Shamsi Tebriz  adıyla yayınlar. Nicholson’un öğrencisi olan Prof.Dr. Arthur J. Arberry de (ölm. 1969) hocasının yolunu takip eder; onun kaldığı yerden görevi teslim alır ve Mevlâna’nın rubaileriyle ilgilenir. Arberry önce sufizm konusunda yazdığı eserinin bir bölümünde bu rubai tercümelerine yer verir; daha sonra ise The Rubaiyyat of Jalâleddin Rûmî, Select Translation in to English Verse adıyla münferit bir eser oluşturur ve yayınlar (London, 1949). Arberry, Mevlâna şiirlerinden seçkiler yapıp tercüme ettiği Mystical Poems of Rûmî adlı bir diğer eserini de 1968’de Chicago’da, vefatından bir yıl önce yayınlamaya muvaffak olur. William Hastie de XX. yüzyılın başlarında Divandan seçtiği şiirleri, Friedrich Rückert’in çevirisinden faydalanarak The Festival of Springs adıyla yayınlar ve Mevlâna şiirlerinin Batıda tanınmasına katkıda bulunur.16

  1. D. Wallenbourg ve  Clément Huart gibi şahısların çalışmalarıyla daha XIX. yüzyılda Mevlâna’dan haberdar olan Fransa ise, Dîvân-ı Kebîr’den ilk tercümeleri uzun zaman sonra bir Türk’ün çevirisinden okur. Mevlevî şahsiyetiyle tanınan yazar ve çevirmenlerimizden Asaf Halet Çelebi (d. 1907) 1950 yılında Mevlâna’nın 276 rubaisini Fransızca’ya tercüme ederek Les Roubaiat de Mevlâna Djlaleddin Roumi adıyla yılında Paris’te yayınlar.

Günümüz Batı Dünyasında Mevlâna Şiirlerinin Gördüğü İlgi
Batı dünyasında Dîvân-ı Kebîr Mesnevî’ye oranla daha fazla ilgi görmekte; Mevlâna’dan şiir tercümeleri özellikle son yirmi yıldır, başta Amerika ve Kanada olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde İngilizce, Almanca ve Fransızca’ya tercüme edilmektedir. Çoğunluğunu İngilizce tercümelerin oluşturduğu ve özellikle 1987’den günümüze artarak devam eden bu eserlerin sayısı tahminlerden oldukça yüksektir. Meselâ internet ortamının en büyük kitap satış sitesi olan http://www.amazon.com da sadece Mevlâna şiirlerinin İngilizce tercüme ve yorumunu kapsayan 200’e yakın eser vardır. Eskiden yayınlanmış kitapların sonraki baskılarının da dahil edildiği bu sayının önemli bir oranı da ilk baskılarını 1993-2003 yılları arası yapan eserleri kapsamaktadır. Bu eserlerde yukarıda adı zikredilen F. Rückert, R. A. Nicholson ve A. J. Arberry’nin tercümeleri öncülük yaptığı kuşkusuzdur. Bu bilim adamlarının şiir tercümelerinin özellikle İngiltere ve Amerika’da hâlâ basılması ve ikinci-üçüncü şahıslar tarafından sadeleştirmek ve açıklamalar eklemek suretiyle yeniden yayına hazırlanması bunun bir göstergesi olsa gerektir.
Günümüz Batı dünyasındaki Mevlâna’nın şiirlerine gösterilen ilginin en büyük âmillerinden biri de Prof.Dr. Annemarie Schimmel (1922-2003) ve Prof.Dr. Eva de Vitray Meyerovitch’in (1909-1999) bu sahada yapmış oldukları çaba ve çevirdikleri eserlerdir.17
Henüz öğrencilik yıllarında F. Rückert ve onun Mevlâna’dan çevirdiği şiirlerle ilgilenen Annemarie Schimmel hayatını adadığı İslâm tarihi ve tasavvufu alanında 80’i aşkın eser vermiş; Aus Dem Diwan, (Almanca,1986),  Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalaloddin Rumi (1978) ve Look! This Is Love: Poems of Rumi (1991) gibi baskıları hâlâ yapılan İngilizce eserlerde Mevlâna’nın şiirlerini tercüme etmiş ve özellikle Almanya ve Amerika’da bu sahanın en tanınmış bilim kadını olmuştur.
Fransa’nın bu sahadaki en tanınmış ismi Eva de Vitray Meyerovitch ise Katolik bir rahibe olma yolunda İncil’le uğraşırken kafasında beliren soru işaretlerine Kur’ân’da cevap bularak İslâmiyet’i seçmiş ve ‘Havva’ adını almıştır.18 Meyerovitch, diğer bir çok Batılı müsteşrik gibi önce semâya ilgi duymuş ve semâzenlerin dönüşünü atom zerrelerinin dönüşüne benzeterek Mesnevî’deki beyitlerden yola çıkmış ve Mevlâna’yı bir bilim adamı olarak da vasıflandırmıştır. Konya’ya sık sık gelerek burayı ‘öz vatanı’ olarak değerlendiren Meyerovitch, Mesnevî, Fîhi mâfîh ve Mektûbât’ın tamamını Fransızca’ya tercüme etmekle birlikte, Mevlâna’nın Divanına da ilgi duymuş ve Mohammad Mokri ile birlikte Odes Mystiques Dîvân-e Shams-e Tabrîzî adıyla gazel ve rubailerden bir seçki yayınlamıştır (Paris, 1982). Yine Rubâiyât adıyla da Mevlâna’nın rubailerini Fransızca’ya kazandırmakla birlikte bazı eserleri de İngilizce’ye tercüme yoluyla Batı dünyasının faydasına sunulmuştur.
Schimmel ve Meyerovitch’in bu eserleri de günümüz Batı dünyasının Mevlâna’ya ve şiirlerine olan ilgisini artırmış ve Ingrid Schaar, Carl Jung, Helen Juke, Erick Fromm, J. G. Bennet, Reshad Feild, Andrew Harvey, Coleman Barks, Michael Green, Lauren Marino, Deepak Chopra, Simone Fattal, Roger Housden, John Moyne, Franklin Lewis, Denise Breton, Christopher Largent, Robert Bly, Rita Shumaker, Nigel Watts, Shems Friedlander, Robert Van de Weyer, Kabir Edmund Helminski, Camille Helminski, Thomas Moore, James Cowan, Stephen Mitchell ve Jacob Needleman gibi birçok Batılının bu konuda eser vermesine sebep olmuştur. Burada özellikle belirtilmesi gerekir ki, John Moyne ve Coleman Barks tarafından 1987 yılında yayınlanan Open Secret: Versions of Rumi adlı Mevlâna şiirleri seçkisi Amerika’da 50 bin adet satarak 1988 yılının en fazla ilgi gören şiir kitabı olmuş; yine Coleman Barks’ın (d. 1937) The Essential Rumi (1997) adlı benzer eseri 110 bin satarak 1998 yılında bu rekoru iki katından daha fazla artırarak kırmıştır.19
Yukarıda anılan kişiler tarafından seçkiler halinde İngilizce’ye tercüme edilen Mevlâna’nın şiirleri, günümüzde Nevit Oğuz Ergin tarafından Gölpınarlı’nın Türkçe çevirisinden faydalanılarak İngilizce’ye çevrilmektedir. 2003 yılına kadar XXII cildi yayınlanan bu tercüme TC. Kültür (ve Turizm) Bakanlığı ve Echo Publications işbirliğiyle California’da yayınlaması bitmek üzeredir. Bu çeviri Amerika’da Mevlâna’yı ve fikirlerini tanıtma açısından oldukça önemli olup Dîvân-ı Kebîr’in tamamının Türkçe’ den başka bir dile çevrilmesi bakımından da önem taşır.
III. SONUÇ
Mevlâna’nın eserleri ve bu eserlerinde işlediği konular geçmiş dönemlerde olduğu gibi günümüz dünya insanları için de önemli mesajlar ve nasihatler içermektedir. 800 yıla yakın bir zaman dilimini kapsayan bu fikirler, günümüzde dahi güncelliğini korumakta; ve hattâ daha yeni keşfedilmekte, bu husus da onun sadece dönemine hitap eden bir düşünür değil, çağlar boyunca muhatap bulabilen bir fikir adamı olduğunu göstermektedir. Şüphesiz Mevlâna’nın bu düşünceleri “Ben yaşadığım müddetçe Kur’ân’ın kölesi; Hz. Muhammed’in yolunun tozuyum…”20 düsturunca Kur’ân-ı Kerîm’den ve Hadis-i şerîflerden alınarak kendi örneklemeleriyle sunulmaktadır. Hâl böyle olunca da Mevlâna’nın fikirlerini anlayabilmek için Âyet ve Hadislere vakıf olmak ve Mevlâna’nın fikir dünyasını İslâmiyet’in daha kolay anlaşılabilmesi için bir araç olduğunu iyi tahlil etmek gerekmektedir. Oysa ki, özellikle Batı dünyasında XIX. yüzyıldan başlayıp 1990’lı yılların başından itibaren artmaya başlayan tercüme ve şerhlerin bir çoğunda Mevlâna’nın “dinler üstü bir hümanist” olarak lanse edilmesi, İslâmî referans ve bilgilere atıf yapmadan sufistik ve kişisel değerlendirmelerin yapılması onun gerçek fikirlerinin tam olarak anlaşılmamasına yol açmaktadır. Özellikle Amerika’da son yirmi yıldır bir hayli çoğalan bu eserler ve yapılan etkinlikler, Mevlâna’nın daha çok tanınması ve benimsenmesine katkıda bulunmakla birlikte, onun doğru olarak aktarılabilmesi hususunda da tereddütleri beraberinde getirmektedir.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla günümüzde çok sayıdaki Türkçe ve Farsça eserin yanında, 200’ü aşkın İngilizce, 50’ye yakın Almanca, 20’yi aşkın Fransızca eser başta olmak üzere; İspanyolca, İtalyanca, İsveççe, Norveççe, Danca, İskoçça, Çekçe, Boşnakça, Arnavutça, Arapça, Urduca, Hintçe, Sindce, Bengalce, Peştuca, Endonezyaca, Azerice, Tacikçe, Özbekçe, Rusça, Yunanca, İbranice, Çince ve Japonca’da yazılmış eserlerle Mevlâna, eserleri ve Mevlevilik tüm dünya insanlarına tanıtılmakta; ama Mevlâna’nın Mesnevî’de dediği gibi “Herkes kendi görüşüne göre onun dostu olup; içindeki gerçek sırları kimse aramamaktadır.” Özellikle Amerika’da yayınlanan İngilizce eserlerde ise, Mevlâna’nın ‘İran’ın tanınmış mistik şairi’ olarak nitelendirilmesi bizi hayli üzmekle birlikte, bizim de eksikliğimizi göstermektedir.
Elinizdeki makalede de görülebileceği gibi kısmen Almanca ve Fransızca haricindeki diğer dünya dillerine çevrilen eserlerin, İngilizce telif ve tercümelerinden yapılması bu endişenin daha da büyümesine yol açmaktadır. Ülke tarihimizde önceleri Farsça, daha sonra Osmanlıca ve Türkçe yapılan konu ile ilgili çalışmaların, çağımızın uluslar arası bilim ve iletişim dili haline gelen İngilizce’ye aktarılması; sahayla ilgili bilim adamlarının bu hassasiyeti gözönünde bulundurarak kaleme alacakları yeni eserlerini İngilizce yayınlayabilmeleri, makam ve maddi imkân sahibi yetkililerin bu konuya ve yeni araştırmalara destek vermeleri, kısmen de olsa bu endişeleri azaltacaktır. Aksi takdirde torunlarımız, XIII. yüzyılda bir İslâm ve Türk düşünürü olarak Anadolu’da yetişip eserlerler veren Mevlâna’mızı “dinler üstü Amerikalı veya İranlı hümanist bir şair” olarak tanıyabileceklerdir.
 
Dipnotlar:
1 Arapça olan bu eser genelde Âyet-i Kerimelerden seçilerek oluşturulmuş ve Mevlevîler arasında ‘Evrâd-ı Şerîf, Evrâd-ı Kebîr-i Mevlânâ, Evrâd-ı Mevlânâ ve Mevlevî Evrâd-ı Şerîfesi’ adlarıyla tanınmıştır. Birçok yazma ve basması bulunan eser metin ve Türkçe tercümesiyle birlikte şu ana kadar iki kez yayınlanmıştır. (Hazret-i Mevlânâ’nın Mübârek Duâları, Hzl. Celâlettin M. Bâkır Çelebî – Hafız Hüseyin Top, Kurtiş Matbaacılık, İstanbul, 2001, VI. Baskı; Evrâd-ı Mevlâna, Yayına Hzl. Bekir Şahin, Rumi Yay., Konya, 2005.
2 Haftalık Dergisi, Sayı: 82, 83, 84, Kasım, 2004, muhtelif sayfalar; bu iddianın yanlışlığı  ve eserin Fîhi mâfîh’in bir nüshasının olduğu bizim tarafımızdan Anadolu Ajansı’na verilen bir röportajla ortaya konulmuş ve bu düzeltmemiz 13-14 Kasım 2004 tarihli yerel ve ulusal bir çok yazılı medyada yayınlanmıştır. Ayrıca Furûzânfer tarafından neşredilen Fîhi mâfîh’in (Tahran, 1330 hş.) Mukaddime kısmında da Süleymaniye Kütüphanesindeki 4 Ramazan 751 tarihli bu nüsha tanıtılmış, neşirde kullanıldığı belirtilmiş ve “Esrârü’t-Celâliyye” adıyla kayıtlı olduğu ve anılan eserin sağlam bir nüshası olduğu tespitine yer verilmiştir.
3 Uzluk, F. Nâfiz, “Mesnevî’nin Batıdaki Tercümeleri”, Türk Yurdu Mevlâna Özel Sayısı, Temmuz, 1964, s. 30 vd.; Uzluk’un bu tespiti kendi zamanında doğru olmakla birlikte günümüzde Amerika’da yapılan çalışmalar İngiltere’ye ve diğer Batılı ülkelere oranla kıyas edilemeyecek kadar fazladır.
4 Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Brendemoen, Bernt, “İskandinav Seyyahları Gözüyle Dervişlik ve Tarikat”, I. Milletler Arası Mevlâna Kongresi-Tebliğler, Konya, 1988, s. 259-269
5 Ergin, N. Oğuz, “Batıda Mevlâna Celâleddin-i Rûmî”, Uluslararası Mevlâna Bilgi Şöleni, Bildiriler, s. 315          6 1851-1983 arası yayınlanan bu çalışmaların Bibliyoğrafyası için bkz. Chmielowska, Danuta, “Polonya’da Mevlâna hakkında Yapılan Bazı Çalışmalar”, I. Milletler Arası Mevlâna Kongresi-Tebliğler, Konya, 1988, s. 201-202.
7 Divandaki Mevlâna’ya ait gazellerin ayırt edilebilmesi hususundaki bazı teknik açıklamalar için bkz. Furûzânfer, Bedî’üzzemân, Mevlâna Celâleddin, Çev. F. Nâfiz Uzluk, İstanbul, 1990, s. 202-211
8 Kitâb-ı Şems yâ Dîvân-ı Kebîr, Yayınlayan:       Dânişgâh-i Tahran, 1336 hş./1957 (I-IX c.); Bir diğer baskısı: Tahran, 1344-46 hş./1965-67, (I-IX+I c.). Bu tam metnin baskıları İran’daki çeşitli yayınevleri tarafından farklı cilt sayılarıyla sürekli yayınlanmakta ve en fazla itibar gören Divan metni olma özelliğini korumaktadır.
9 Rubâiyyât-ı Hazret-i Mevlânâ, İstanbul Ahter Matbaası, 1312/1894; krş. Uzluk, F. Nâfiz, “Mesnevî’nin Batıdaki Tercümeleri”, Türk Yurdu Mevlâna Özel Sayısı, Temmuz, 1964, s. 31
10 Külliyât-ı Dîvân-ı Şems, Nşr.: Bedî’üzzemân Furûzânfer, I-II c., Tahran, 1374 hş./1995 (IV. Baskı), Rubailer, II, 1265-1448
11 Hz. Mevlâna’nın Rubâileri I-II, Şefik Can, Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 3. Baskı; Bu eserin ilk iki baskısı Kültür Bakanlığı tarafından yapılmıştır.
12 Rückert, 1772 yılında Kur’ân-ı Kerîm’i de tercüme etmiştir.
13 Mevlâna’nın klâsik müzikteki bu yansımalarının yanı sıra şiirlerinin çevirisinden ve Mevlevî müziği formatında bestelenmiş diğer Mevlevî büyüklerinin eserlerinden oluşturulan müziklerin sayısı da oldukça fazladır. Günümüzde Türkçe’yle birlikte başta İngilizce olmak üzere diğer Batı dillerinde hazırlanmış çok sayıda kaset, CD ve Internet’teki Mevlâna sitelerinde yayınlanan MP3 bulunmaktadır.
14 Ergin, N. Oğuz, “Batıda Mevlâna Celâleddin-i Rûmî”, Uluslararası Mevlâna Bilgi Şöleni, Bildiriler, 15-17 Aralık 2000, s. 317
15 Goethe’nin Mevlâna’nın şiirlerine nazire tarzında yazdığı bir şiiri ve karşılaştırması için bkz. Klein, Arpad, “Orientalische Elemente in der Romantischen Reflexion”, II. Milletlerarası Mevlânâ Kongresi-Tebliğler, Konya, 1991, s. 134 vd.; ayrıca bkz. Sofi Huri, “Garb Tefekkür Âleminde İslâmiyetin Tesiri ve Hazreti Mevlânâ”, Türk Yurdu Mevlâna Özel Sayısı, Temmuz, 1964, s. 61 vd.; Yılmaz, Bayram, Goethe ve Tasavvuf, Konya, 2002, s. 15 ve muhtelif sayfalar.
16 Eserde William Hastie (1842-1903) çevirisiyle Hayyam’dan da şiirler vardır. Yayınlayan: Glasgow, J. MacLehose and Sons, Edinburgh, 1903, 62 s.
17  Bu iki bilim kadınının Mevlâna’nın Batıdaki tanınmasına katkıları hakkında şu iki makaleye bakılabilir: Abdullah Öztürk, “Eva de Vitray Meyerovitch’in Mevlana Buluşması ve Mevlana Tanıtımına Katkısı”, Uluslararası Düşünce ve Sanatta Mevlânâ Sempozyum Bildirileri, Çanakkale 25-28 Mayıs 2005, ss. 409-412; Zeynep Köse, “Mevlana’nın Batıdaki İki Sesi”, a.g.e., ss. 421-423           18 Arabacı, Caner, “Mevlâna’ya Batı’dan Bakmak”, Konya’dan Dünya’ya Mevlâna ve Mevlevîlik, Karatay Bel. Yay., Konya, 2002, s. 325
19 Barks’ın bazı eserleri Amerika’yla birlikte 1987’den beri Yunanistan’da, 1990’lı yıllardan bu yana da Lübnan’da yayınlanmakta ve bu ülkedeki Mevlâna’yı tanıtmada büyük bir görev üstlenmektedir.
20 Mevlâna, Külliyât-ı Dîvân-ı Şems, II, 1387, Rubai: 1331.