EL- HADİ
EL- HADİ : Hidayet kelimesinden türetilmiştir. O, kalpleri marifetine; nefisleri itaatine; sevdiklerini kendisine; alimleri ise, işin gerçeğini müşahedeye ulaştırandır. (1)
HÂDÎ : Bu kavram hidayet kökünden türemiş olup, sözlükte “yol göstermek, irşad etmek ve rehberlik etmek” anlamlarına gelmektedir. Allah’ın yüce isimlerinden birisi olan Hâdî, “kullarına kendisini tanıma yollarını gösterip, onlara uluhiyyet ve rububiyyetini tasdik ettiren; insanlara kurtuluş yolunu gösteren; her mahluku, varlığını sürdürebilme yolunda gereken şeyleri yapmaya sevk eden” şeklinde açıklanmaktadır.
Rağıb el-İsfehani, hidayet kavramının Kur’an’da dört farklı anlama geldiğini belirtir ve onları şöyle açıklar:
Bütün mükellef varlıklara kapasite ve istidatlarına uygun biçimde akıl, anlayış ve zaruri bilgilerin ihsan edilmesi. Hidayetin bu türüne, mükellef varlıkların dışındaki bütün mahlukata ihsan edilen, varlıklarını devam ettirmeyi sağlayan bütün vesileleri de eklemek gerekir. Kur’an bu tür hidayete “yaratıp düzene koyan, takdir edip yol gösteren” şu ayetleriyle işaret etmektedir: “Yaratıp düzene koyan, takdir edip yol gösteren, (topraktan) yeşil otu çıkarıp sonra da onu kapkara bir sel artığına çeviren yüce Rabbinin adını tesbih (ve takdis) et.” “O da: Bizim Rabbimiz, her şeye hilkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi”
Allah’ın insanları peygamberleri aracılığıyla çağırdığı hidayet: “Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.”
Peygamberler aracılığıyla “gösterilen doğru yolu” kabul edenlere nasib olan “tevfik hidayeti”: İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.”
Cennettekilerin ahirette “hidayetiyle bizi bu nimetlere kavuşturan Allah’a hamdolsun” şeklinde dile getirecekleri hidayet: “(Cennette) onları altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: “Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah’a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler.” Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız diye seslenilir.”(2)
1 Sadrettin Konevi, Esmâ-i Hüsna Şerhi, sf:232
2 Abdülkadir Geylani, Esma’ül-Hüsna Kasidesi, sf: 222