Hikmet
Allah, anlamayı öğretendir. Cenab-ı Peygamber, hüküm ve hikmeti öğretendir. Peygamberimiz ayrıca idrak yollarını bildiğinden halkı irşadıyla, kendine mahsus bir nur ile Kur’an’ın manasını öğrenmeye sevk eder.
Hikmetten maksat hakikattir. Vehim ve hayal hikmet ve hakikatin önüne perde olur.
Güzel bir anlayış ve sağlıklı tefekkür, bütün hal ve hareketlerde bilinçli olarak, ihlasla Allah’a yönelmek hikmet’in doğmasına vesile olur.
Semadan yere inen hikmet, kalbinde şu dört haslet bulunan kişilerde yerleşmez.
* Dünyaya meyledip, yarın endişesi taşıyanlar.
* Devlet adamlarını sevip onlara yakınlaşma arzusu içinde olanlar,
* Dünya ehlini beğenip onlara gıpta edenler,
* İhvana hased edenler.
Akıl sahibi adamın kalbindeki sekiz bahçeden sekizincisi hikmettir ki kavilde, fiilde, talebde dürüst olmaktır. Yani Allah’ı söylemek, Allah için işlemek, muradı Allah’tan gayrı olmamaktır.
Hikmet, sözde, fiilde, talebde isabet etmek demektir. Bu ne ile olur dersen, Hak’la söylemek, Hak’la görmek her ne yaparsan Hak için yapmak ve Hak’tan başka bir isteği olmamakla olur.
Hikmet, kulun Hak’la söylemesi, Hak için işlemesi ve matlubu Hak olmasıdır, sözlerinin Hak kelamı, yani Hakk’ın sevdiği kelam ve işlediği, Hakk’ın sevdiği ameller ve talebi de ne dünya ne ahiret olup, matlubu ancak Cenab-ı Hak olmasıdır. Ne söylerse, ne işlerse, ne isterse onun altında gizli olarak Hakk’ın rızasını gözetmek suretiyle işlemesi, söylemesi ve ancak onun cemalini taleb eylemesi demektir. İşte hikmetin başı Allah korkusudur demek budur.
Bu dünya ibretle nazar edenler için hikmet evidir. Her hadisenin dili, insana bir hikmet söyler. Her işte bir hikmet gizli olduğunu bilmek arif kişi kârıdır.
Tesadüf, hayatın gizli hikmetleridir ki, fiillerimizin hareketlerimizin ceza veya mükafatı bu hikmetlerde saklıdır.
Din, hikmet, insaniyet ve ahlaktır.
Basiret gözü, kalbine ihsan olunan hikmet nuruyla gözünün görmesidir. Resulullah Efendimiz buyururlar ki: “Bir kimse kırk gün ihlas eylese, o kimsenin dilinden hikmet eserleri zuhur eder.” İşte lisanından hikmet cereyan eden bu kimsenin şüphesiz gözünden de hikmet eserleri zuhur eder.
İlim, irfan ve hikmet manevi rızktır.
Ehlullaha, ihvana itibarla vehim gider, hikmet artar.
İlim sahibi ile hikmet sahibi arasında fark vardır. Hz. Musa, koca bir peygamber iken Hızır Aleyhisselam’a muhtaç oldu. Fakat Hızır ona muhtaç değildi. Hakîm, âlime muhtaç değildir, fakat âlim hakime muhtaçtır. Hızır, Musa’ya aklının ermediği nice hikmetler söyledi.
Resulullah Efendimiz: Ehli olmayana hikmeti ve ilmi vermeyin. Eğer verirseniz hikmete zulmetmiş olursunuz. Ehlinden dahî men ederseniz, o hikmetin ehline, layığına zulmetmiş olursunuz” Buyuruyor.
Resulullah Efendimiz: “Hikmet, müminin kaybıdır” buyurur. Onun için, ezelde Allah’ın cemaline mazhar olmuş olanlar hikmet sahibi olurlar ve bu kimseler dünyaya geldikleri zaman dünyanın icaplarıyla karışarak o hikmeti unutur gibi olurlarsa da, bir mürşit ile karşılaşınca onu hatırlayarak uyanırlar. Hangi mezhep, hangi dinden olurlarsa olsun, hikmete mazhar olan onu bulur. Fakat bulmayan da, sarıklı hoca veya şeyh, ne olursa olsun bulamaz.
Ey kardeş! Allah’ın hikmeti senin ruhuna iz’anına akıp durmaktadır. Ancak sana akan bu hikmet kamil insanların varlığı nurundan, onların yataklarından akar.
İnsan Elest aleminden buraya gelmekle o hikmet Yusuf’unu kaybetti ve dünyaya onu aramaya geldi. Sen de ezelde kaybettiğin Yusuf’u, gayret eder bulursan Ken’an’a erersin.
Ahmed’er Rifai, Marifet Yolu, sf: 167
Sohbetler 2, sf: 455
Ahmed’er Rifai, Sohbet Meclisleri, sf: 21
Sohbet Meclisleri, sf: 89
Sohbetler 2, sf: 217
Sohbetler 2, sf: 214
Sohbetler 2, sf: 220
Sohbetler 2, sf: 185
Sohbetler 2, sf: 156
Sohbetler 2, sf: 319
Sohbetler 2, sf: 257
Sohbetler 2, sf: 266
Sohbetler 2, sf: 348
Sohbetler 2, sf: 411
Sohbetler 2, sf: 486
Sohbetler 2, sf: 230
Sohbetler 2, sf: 248
Sohbetler 2, sf: 163
Mesnevi-i Şerif, sf: 477
Sohbetler 2, sf: 482