Şairlerde ve şiirlerde Mevlâna
Mücahit Koca
“Mevlâna Hûdâvendigâr bize nazar ki lalı,
Ânın görklü nazarı gönlümüz aynasıdır.”
Yunus EMRE
Bir medeniyeti temsil edenler bulundukça; o millet ve devlet yaşamını ölümsüzleştirmiş demektir. Bu yaşamı ölümsüzleştirmede hep en önemli görev üstat olmuş büyüklere düşmemiş miydi? Öyle ki üstatlar, yaşarlarken ne kadar millet, devlet ve medeniyete katkı verdilerse; ölümlerinden sonra da bıraktıkları eşsiz eserlerle bu katkılarını sürdürmüşlerdir.
İslâm medeniyeti, bilim ve sanat bakımından eşsiz bir geçmişe sahiptir. Onların bu hayat ve eserleri bizi dünyanın en büyük ve en adil devletlerinin sahibi kıldı. Bu alanda ne çok eser ve isim sayabiliriz. Örneğin nasıl bilimin dehaları; İmam-ı Rabbaniler, Gazalîler, İbn Arabîler, imam-ı Azamlar, Farabîler varsa; öbür yanda da musiki ve hattın dehaları Levnîler, Hafız Osmanlar, Şeyh Hamdullahlar, Itrîler, Dede Efendiler ile şiirde de Attarlar, Sadiler, Hafızlar, Yunuslar ve M evlâna la r var.
Konu Mevlâna olunca; şiirin de ötesinde dünyanın hayran olduğu sûfî bir hayat söz konusu oluyor. Çünkü Mevlâna, sanatın ötesinde bizlere çok şey söyleyenlerden.
Biz, bu yazıda Onun yalnızca aşkını en derinlikli ve estetik şekilde ifade ettiği şair ve şiir tarafının doğurduğu etkiye değinmeye çalışacağız. Genellikle felsefeyi batıl ilmi, filozofları zındık, diye adlandıran şairlerden geçip; Mevlâna’nın Hafız’dan Nev’i’ye, Nef’i’ye, Goethe’ye, İkbal’e, Mehmed Akif’ten Yahya Kemal’e, Necip Fazıl’dan Asaf Halet Çelebi ve Sezai Karakoç’a kadar tesir götüren yanına değineceğiz.
Mevlâna, birçok eserinde değindiği gibi şiirde Senaî ve Attar’ı üstat bellemişti. Şems ile görüşüp; asıl hayranlık uyandıracak ve heyecan verecek makama yükselinceye kadar geçen hayatında da Mütenebbî Divanı ile uğraşmış ve özellikle Mücîrüddin b. Temim’i çok okumuştu.
Mevlâna, ruh asırlarının yetiştirdiği müstesna bir vecd ve heyecan âlemiydi. Üslûbunu bu vecd ve ruh yaratmıştı. Ali Nihat Tarlan Hocaya göre bu yanıyla ona Türk Edebiyatı’nda bir parça Nesimî yaklaşır gibi olmuş.
Mevlâna’nın şiirlerindeki manevî tesir kudretidir şairleri kendine çeken.. Onlar için Mevlâna âşıkların kâbesiydi. Çağdaşı Sadi, Onun büyüklüğünün farkındaydı; Şiraz Meliki Şemseddin’e yazdığı mektupta Mevlâna’nın şiirlerinden gönderir;“Bunlar, Anadolu’da zuhur eden mübarek bir zatın gizli nağmelerindendir. Bundan güzel bir söz söylememişlerdir ve söylemeyeceklerdir. Benim arzum odur ki, bu yüce kişinin ziyaretine Anadolu’ya gideyim ve yüzümü mübarek ayağı toprağına süreyim,” diye yazar. Sonra hakikaten Gülistan Şairi Şirazlı Sadi, Konya’ya gelip Mevlâna ile görüştü.
Mevlâna, eğer birçok alanda böyle büyük biri olmasaydı İran’dan Sadi, Hafız, Cami gibi çok büyükler Onu ziyaret ederler Celâleddin-i Rumî üzerinde bu kadar övgü dolu sözler söylerler miydi? Ayrıca Batıdan Şair Goethe, bakın Onun değerini bütün etkilenmelerini çekinmeden gösterircesine nasıl tahta oturtuyor: “İranlılar, beş asır içinde üstat olarak; Firdevsî, Enverî, Sadî, Hafız, Nizamî, Câmî ve dünyanın en büyük mistiği olan Celâleddin-i Rumîyle birlikte yedi kişiyi kabul ederler. Kabul etmedikleri içinde öyleleri vardır ki benden bile daha çaplıdırlar.”
Biz, bu yazıda Mevlâna’ya değinmekle kalmayıp; dinî hayatın mükemmelleşmesinde mürşit olanın; şiir vadisine de nasıl aşılması zor bir hedef diktiğini şairlere de göstermeye çalışmaktayız.
Mevlâna, dünyanın yetiştirdiği iki elin parmakları kadar olabileceklerin içinde sayılanlardan. O, şair yanıyla Batılıların Homeros’u, Shakespeare’i, Goethe’si gibi İslâm’ın Attar’ı, Sadî’si, Hafız’ı, Firdevsî’si, Nizamîsi, Hayyam’ı, Fuzulî’si gibi dünyaca tanınan bir şairiydi. Bu yüzdendi Onun için adından söz edeceğimiz Batılı ve Doğulu birçok şairin olması..
Bediüzzaman Fürüzanfer’e göre; hakikât ehli üstat karşılığı bir lâkâb olarak; “Mevlevî” kelimesinin en eski kullanılmış kaynağı olarak aldığı Kasm-ı Envâr beyiti 1432 tarihli.. Bu beyitte Şair şöyle diyor; “Kasım! Mâna canını istersen,/ Mevlevi’nin mânevi olan Mesnevi’sini oku..”
Şair Nef’i, Mevlâna’nın derin vecdini duyan biriydi. Mevlâna hakkında biri Türkçe, dördü Farsça olan kasidesi ve aynı zamanda Farsça rubaileri var. Mevlâna hakkında bir dize olsun yazmayan acaba tek bir şairimiz var mıydı?
Şiir vadisinde Şeyh Galip ve Nef’i neyse, Ali Nihat Tarlana göre düşünce vadisinde de Onu çok iyi anlayan birisi vardı. O, daima feveran eden hamleli bir ruh, dediği Şair İkbal’di. Ali Nihat Tarlan;“İkbal, Mevlâna’ın bahşettiği ulvî ruh ve enerji ile esir bir milleti muazzam bir devlet haline getiren sayılı kudretlerden biridir,” diye yazar.
Şairler yanında Mevlâna hiçbir millet şairine nasip olmayacak bir ilgi ve yakınlığa sebep olmuştur. Onun hem İslâm hem de İslâm dışı dünyada eserinin etkisinde kalmış olan bağlısı çoktur. Şöyle kabataslak bir liste ile Mevlâna’ya mürit olmaktan, Mevlevî olarak görev alacak kadar yükselenlerden en basit etkilenmelere kadar şairleri sıralayacak olsak; Sultan Veled ile başlayarak; Nef’i, Şeyh Galip, Neşatî, Cevrî, Fasih Ahmed Dede, Esrar Dede, Keçecizâde İzzet Molla, Enderunlu Fazıl, Ziya Paşa, Yenişehirli Avni Bey, Muallim Naci, Gülşehrî, Âşık Paşa, Nahifî, Tahirü’l Mevlevî, Şeyhî, Nesimî, Ahmed Paşa, Erzurumlu İbrahim Hakkı, İsmail Hakkı Bursevî, Molla Camî, Rahmî, Hersekli Ahmed Hikmet, Şair Leylâ Hanım, Neyzen Tevfik, Yahya Kemal Beyatlı, Muhammed ikbal, bir anda aklınıza geliverenler olurdu.
Önemli olan bugün kutup olmuş şairlerimiz içinde bu boyutta hem düşünce, hem de şiir yanıyla dünyamızı Batısı ve Doğusuyla etkilemiş başka biri yoktur. Mevlâna, doğumunun sekiz yüzüncü yılında bugün de dünyayı hem düşünce ve hem de şiiriyle çok derinden etkilemektedir. Keşke Onun götürdüğü tesir yalnızca şairler üzerinde değil; bütün insanlar üzerinde de test edilebilseydi!
Mevlâna, dünden bugüne şairler yanında göz kamaştıran bir güneş gibidir. Bugün en önce yapılacak olan Onu tarihi yerine oturtmak; şairlere ve şiirlere göre konumlandırmak. Yani Onun şair ve şiir nezdindeki gibi tesir götürdüğü tüm alanlarda da yüce derecesini tesbit etmek..
Kaynağı ve velinimeti İslâm olan şairler için Mevlâna bize Allah’ın çok büyük bir armağanı. Bu öyle bir armağan ki, Goethe’de görüldüğü gibi “Öteki” buna hep kıskanarak bakmaktadır.
Hakkında yazılan şiirlerden:
“Kasım! Mâna canını istersen
Mevlevi’nin mânevi olan Mesnevi’sini oku..”
Kasm-ı ENVÂR
Akranına bi’l vucuh faik,
Peygamber-i Rum dense lâyık..
Şeyh GALİP
Mevlâna meclisinden saz ile işret oldu,
Arif ma’niye daldı çün biledir ferişte..
Yunus EMRE
Aklı nur-ı cevher-i zat-ı şerif-i Ahmedî,
Nutku mağz-ı ruh-ı enfas-ı lâtif-i isevi.
NEF’İ
Senden ayrı ve uzak olduğum için feryatlar ediyordum,
Senden uzak ve hicran içinde ızdırap çekmek ne elimdir.
Muhammed İKBAL
Şair demek öyle ehl-i hale,
İrâs-ı nakîsedir kemâle..
Ziya PAŞA
Ey dil istersen eğer kâmil ola noksanın,
Sikkesi altına gir Hazret-i Mevlâna’nın..
Hüdayi DEDE
tennure giymiş ağaçlar
aşk niyaz eder mevlâna
Asaf Halet ÇELEBİ
Yedi İklim Dergisi – Mevlana Özel sayısı
#Mücahit Koca