Ateşi Ancak Din Nuru Söndürür
Filiz Konca
Bir hadis-i şerifte, “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz!” buyurulmaktadır.
Acaba nasıl yaşıyoruz? Hasat zamanı için neler ekiyoruz? Ebedileşmeye layık amellerimiz var mı? Allah yolunda mı yürüyoruz yoksa başka gösterilen yollarda mı?
Hz. Peygamber”in (s.a.v.) yoluna çağıranlara mı yoksa kendi yoluna çağıranlara mı kulak veriyoruz? Önceliğimiz Allah mı yoksa şu dünya hayatı mı? Dinini dünyasına satanlar, kendine göre dini tahrif etmeye çalışanlar, tağutlarından vazgeçemeyenler, muhtarın çağrısına gidip, ezan sesine icabet etmeyenler dinini nasıl yaşayacak?
Küçük çocuklar herşeyi ağızlarına götürürler. Onların düşünce, mantık ve muhakemeleri yoktur. Yer, içer ve dökerler. Daha küçük oldukları için dünyaya neden geldiğini düşünemezler. Şu kainat ne diyor? Kimden haber veriyor? Kimi gösteriyor? Akledemezler.
Ya büyükler? Hayatı boyunca heva ve hevesi için yaşayan, bütün yaşantısı, felsefesi midesi olan, yerim, içerim, gezerim, eğlenirim, nefsimin emrettiğini yaparım diyenler… Aslında onlar da herşeyi ağızlarına götürme derdindedir. Vahyin ışığı olmadan göremedikleri ve düşünemedikleri için hayvanlar mertebesine hatta insan haliyle daha da aşağılara düşerler.
Hz. Mevlana;
“Aklını başına al, ateşi ancak din nuru söndürür”
“Allah korkusuyla nefsani meyilleri terkedince sana cennet ırmakları layık olur.” der.
Yine Hz. Mevlana 6.ciltin 3490.beyit vd.”de şöyle buyurur:
“Canın bedenden ayrılma zamanı şeytan, iman incisinin tellâli olur. Ahmak kimse, gönlünün daraldığı öyle bir anda imanını, bir ibrik suya satmaya koşar.
Onu ibrik sanma, o bir hayaldir. O şeytan tellâlinin maksadı hiledir.
Sıhhat içinde olduğun şu anda bile gerçeği, hayal için feda etmedesin! Her an, cahil bir çocuk gibi madendeki inciyi satıp yerine ceviz satın almadasın. Öyleyse o hastalık zamanında, o ecel gününde böyle yapmana şaşılmaz.
Hayalinde bir şekil belirmiştir, ama cevize benzer o, kırdın mı görürsün ki içi çürümüş, kof. Önce o hayal, dolunaya benzer; fakat sonunda hilâl gibi olur. Sonuna önceden baksaydın onun hilelerinden sakınırdın.
Bu aşağılık dünya da çürük bir ceviz gibidir. Onu, az dene ve uzaktan seyret…..
O ulu, gözüne nasıl bir perde çekilmişti ki canı, yüzlerce perde arkasındaki gerçeği görebiliyordu? Akıbeti gören bir gözle Hazreti Peygamber, dünyaya cife vasfını reva görmüş, “Dünya bir leştir; ancak köpekler ona isteklidir “ diye buyurmuştur.
Ehlullah bu beyitler için şöyle der:
“…Sen; şimdi sağlam iken, sağlığın ve neşen yerinde iken, zayıf düşmemişken bile, birçok gerçek değerli şeyleri, hakikatleri, dini, imanı bir hayal için, şu dünya zevkleri için verip duruyorsun! Çocuk gibi, her an, iman madenindeki kıymetli inciyi satıyor, yerine ceviz alıyorsun! O sıkışık zamanda, o ölüm döşeğinde, o ecel gününün hastalığında da halin böyle olursa, bu hal görülmemiş şaşılacak bir hal değildir!…”