Afiyet İsteyen Cihana Meyletmez
Filiz Konca
Hz. Mevlana mürşid kitap olan “Mesnevi” sinde şöyle bir hikaye anlatır. (5.cilt,beyit:2368vd.)
Bir sakanın, derd ü mihnete duçar olmuş bir eşeği vardı. Ağır yükler, arkasını yarayla doldurmuştu. O biçare, ölümüne talip idi! Arpa değil, kuru samana bile hasretti. Demir şişin yarasıysa her an sırtındaydı.
Ahırcıbaşı onu görüp acıdı. Sahibi ile tanışıyordu. Selam verdikten sonra eşeğin halini, “Niçin böyle zayıflamış” olduğunu sordu.
Eşeğin sahibi de “Sebep benim fakirliğim, benim muhtaç oluşumdur. Bu yüzden ağzı kapalı eşek, arpasız, yemsiz kaldı” deyince,
Ahırcıbaşı da “Sen onu bana birkaç gün teslim et. Padişahın ahırında biraz safa sürsün” dedi.
Bunun üzerine eşeği, sahibi, o müşfik kimseye teslim etti. O da hayvanı, padişahın ahırına bağladı.
Eşek, her tarafta bol bol saman ve yulaftan semirmiş ve sevinç içinde olan Arap atlarını gördü. Ayaklarının altı temiz ve sulanmıştı. Saman ve arpa boldu ve vaktinde gelmedeydi.
Atların vaktinde tımar edildiklerini de görünce, başını kaldırıp dedi ki,
“Ey Rabbim, ben eşeksem de yine senin mahlukunum. Öyleyse niçin bende bu zayıflık ve elem! Geceleri, sırtımın yarasından, karnımın açlığından boyuna ölümü arzu etmede, onu çağırmadayım. Bu atların hali böyle pek hoş. Öyleyse yalnız azap ve bela bana mı mahsus?”
Bir gün ansızın savaş başladı. Atlar eyerlenip hazırlanarak savaşa gittiler. Düşman oklarıyla yaralanmış olarak geldiler. Ekserisinde ok ve mızrak yarası vardı. O atlar, savaştan dönünce hepsi ahıra düştüler. Ayakları sıkıca bağlandı. Nalbantlar neşterleriyle hazırdı. Neşterle vücutlarını yarıyor, bütün temrenleri dışarı çıkarıyorlardı.
Onları gören eşek dedi ki, “Ya Rabbi, ben yoksulluğumun afiyetine razıyım. Ben, acısı görünen yiyip içmeyi istemem. Afiyet isteyen cihana meyletmez!”
Ehlullah bu hikaye için şöyle der:
“Bu hikayede eşek; halinden memnun olmayan, Allah”ın inayetinden, lütuf ve ihsanından razı olmayan, gözü kendinden yukarılarda bulunanlara bakarak onlara haset eden bir kişiyi temsil etmektedir. Hakk, ezelde herkese bir şey nasip etmiştir, takdir buyurmuştur. Bununla kanaat etmeyen kişi, sonunda me”yus olacaktır. Hz. Mevlana”nın en son beytinde buyurduğu gibi; kurtuluş dileyen kişinin dünya malında gözü olmaması gerekir.”
“Sadece bağışlanma ve hidayete imrenmek gerekir. Çünkü yüz türde eziyet olsa, bağışlanma tadı bulununca hepsi tatlı olur. Yoksa denemeksizin temenni ettiğin her talih, kendisini görmediğin bir eziyetle birliktedir. Nitekim bir tuzakta yem görünür, ama tuzak gizlidir. Sen bu bir tuzakta kaldın., “Keşke o yemlere gitseydim” diye temenni ediyorsun; o yemlerin tuzaksız olduğunu mu sanıyorsun?”