ALAEDDİN KEYKUBAD’IN HZ. MEVLANA’YA MEKTUBU

ALAEDDİN KEYKUBAD’IN HZ. MEVLANA’YA MEKTUBU

Sultan Alaeddin Keykubat, Selçuklu Devletinin Kanuni Sultan Süleymanıdır. Selçuklu beyliklerini devlet ruhu içinde bir araya toplayan önemli işler başarmıştır. Onun bu başarılarına ışık tutması bakımından, döneminin büyük ismi Mevlana’yı Konya’ya davet eden mektubundan söz etmek istiyorum:

”Ey afitab-ı alemtab-ı hakikat!.. (Ey hakikat âlemini aydınlatan güneş)”  ifadesiyle başlıyor mektup. Arkasından şu ifadeleri kullanıyor:

“İhsan ve merhametinizin feyzinden emin olarak uğurlu ve bereketli ayaklarınızla bir an önce şehrimizi şereflendirmenizle ve ihtiyaç duyduğumuz mukaddesatınızla Konya şehri dahi imar edilse; güneş gibi aydınlık cemalinizle gönül gözümüzün hanesi nurla ve sevinçle dolsa…”

Bir devlet adamının bir gönül adamına ifadesidir bunlar. Mevlana Fihi Ma Fih adlı eserine, şu cümlelerle başlar:

“İlim Adamı Devlet Adamının ayağına gitmemelidir, giderse kendisini küçültür. Devlet Adamı İlim Adamının ayağına gelirse, kendisini büyütmüş olur”

Sanırım, bu ifadenin tecellisi burada gerçekleşiyor. Selçuklu Sultanı Onu ayağına değil, başşehre çağırıyor. ‘ihtiyaç duyduğumuz mukaddesatınızla Konya şehri dahi imar edilse’, diyor. Arkasından kendi beklentilerini dile getiriyor: ‘Güneş gibi aydınlık cemalinizle gönül gözümüzün hanesi nurla ve sevinçle dolsa…’

Şehrin manen imarı için bulunan yol budur. Bu sadece imanın değil, aynı zamanda aklın yoludur da. İlme ve ilim adamına itibar budur. Bugün Konya denilince Mevlana, Mevlana denilince Konya akla geliyorsa, bu ikilinin birbirini tamamlayan bir sembol halini almışsa, sebebi budur. Sıkça söylediğimiz önemli bir söz vardır; ‘Şerefü’l mekan bil mekin ‘Bir mekanın ‘şehrin’ şerefi orada bulunanlarla yücelir)’, ifadesinin asırlar boyu bize yansıyan kuşatıcı bir örneğidir bu.

Alaeddin Keykubat bu ilhamla, Anadolu şehirlerini medreseler, kervansaraylar ve hamamlarla donatmıştır. Bu donanımla zenginleşen şehirler, Anadolu’yu ilim merkezi haline getirerek, sadece ekonomik ve askeri güçlü değil, irfan zenginliğiyle de kalkınmış bir devlet oluşturmuştur.

 

Bir yanıt yazın 0