Kãrî Ahmed Dede – Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 5. Şeyhi

Kãrî Ahmed Dede (ö. 1090/1679)

(Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 5. Şeyhi)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Kãrî Ahmed Dede, Uşşâkîzâde, Şeyhî Mehmed Efendi, Mehmed Tevfîk Efen­di ve Mehmed Süreyyâ’ya göre Rumeli’de “Ergiri” isimli bir kasabadandır.180 Sâkıb Dede, Sahîh Ahmed Dede, Mehmed Ziyâ’ya ve Hüseyin Vassâf’a göre ise Kastamonulu ve meşâyih-i sûfiyye-i Halvetiyye’den bir zâtın oğludur.181 Şeyhî Mehmed Efendi’nin bildirdiğine göre önce sipâhiyân zümresine ka­tılmış, bilâhare ilim tahsil etmiş, daha sonra Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ve Mevlânâ hazretlerinin de himmetiyle Konya’ya giderek burada çelebilik makamında bulunan Ârif Mehmed Efendi’ye intisap etmiştir.182 Bir müd­det hizmetinde bulunduktan sonra İstanbul’a, Yenikapı Mevlevîhânesi’ne gelerek Sabûhî Ahmed Dede’ye hizmetle tekmîl-i tarîkat eden Ahmed Dede, onun vefatının ardından halîfesi olan Câmi Ahmed Dede’den feyz almış ve onun Mesnevî okuyuculuğuna getirilmiş; hatta bu yüzden “Kãrî Ahmed Dede” diye anılır olmuştur.183

Sâkıb Dede’nin kaydettiğine göre ise Kãrî Ahmed Dede, zâhirî ilimleri tahsil etmesinin akabinde âilesinin bağlı olduğu tarîkata girmiş, bir müddet şeyhi­ne hizmette bulunup özellikle tasavvuf kitaplarıyla meşgul olmuş, ardından seyahate çıkarak önce Mevlânâ hazretlerini ziyaret etmiş, bilâhare İstanbul’a giderek bir müddet Yenikapı Mevlevîhânesi’nde kalmış, burada iken birta­kım sıkıntılı mânevî hâller yaşadıktan sonra Câmi Ahmed Dede’den feyz al­mak sûretiyle âdetâ şifâ bulmuş ve ona intisap ederek hizmetine girmiştir.184

Kısmen benzer bilgilere yer veren Mehmed Ziyâ’ya göre ise Kãrî Ahmed Dede, ilim tahsilinin ardından âilesininde de etkisiyle tasavvuf yoluna gir­miş, İslâm felsefesi hakkında hayli eser okuyup araştırmalarda bulunmuş ve bir mürşit arayışı içinde İstanbul’a gelmek sûretiyle burada biraz kalmış, ardından da Sofya’ya giderek ora dergâhında bir süre oturmuştur. Aka­binde tekrar İstanbul’a dönen Kãrî Ahmed Dede, Yenikapı Mevlevîhânesi Postnişîni Câmi Ahmed Dede’ye intisap etmiştir.185

Kãrî Ahmed Dede, şeyhi Câmi Ahmed Dede’nin vefat etmesinin ardından Ye-nikapı Mevlevîhânesi’ne şeyh tâyin edilmiş, meşîhatnâmesini ise Konya’da seccâdenişîn olan Çelebi Pîr Hüseyin Efendi göndermiştir.186

Sâkıb Dede, Kãrî Ahmed Dede’nin meşîhate tâyini çerçevesinde, Şeyhî’nin Nâci Ahmed Dede’nin meşîhati çerçevesinde benzer bir şeklini dile getirdiği; Mehmed Ziyâ’nın ise büyük oranda Sâkıb Dede’nin anlattığı şekilde kaydetti­ği şu rivâyete yer vermektedir. Sâkıb Dede’nin aktardığına göre, dergâh şeyh­liğine kimin atanacağı hususunda ihvân ve dervişân arasında görüş ayrılığı meydana gelmiş, dervişler Kãrî Ahmed Dede’nin, aralarında ricâl-i devlet­ten kişilerin de bulunduğu bir grup ise Şeyh İsmail Merkezî187’nin postnişîn tâyin edilmesi için Konya çelebilik makamından ricâda bulunmuşlardır. Bunun üzerine Çelebi Hüseyin Efendi ilk önce Şeyh İsmail Merkezî adına meşîhatnâme düzenlemişken, bir gece sonra yaşadığı bazı rûhânî hâllerin et­kisiyle, bir meşîhatnâme de Kãrî Ahmed Dede adına düzenleyerek ikisini bir dervişe teslim etmiş ve ilk meşîhatnâmeyi İsmail Merkezî Efendi’ye, lüzum ederse ikinci meşîhatnâmeyi de Kãrî Ahmed Dede’ye vermesini tenbihlemiş-tir. Derviş, tenbihe uygun bir şekilde ilk meşîhatnâmeyi ikindi vakti İsmail Merkezî Efendi’ye ulaştırmış; hatta bu durum Karî Ahmed Dede’nin şeyh ol­masını arzu eden dervişler arasında hüzne ve ümitsizliğe kapılmalarına yol açmıştır. İsmail Efendi, meşîhat makamına varmak için ertesi sabah yola çık­maya niyet etmiş; ancak o gece kalp krizi geçirmek sûretiyle vefat edince bu arzusu gerçekleşememiştir. Bunun üzerine dervişler, Kãrî Ahmed Dede’nin tâyin edilmesi için teşebbüste bulunmaya hazırlanırken, Konya’dan gelen derviş, Çelebi Hüseyin Efendi’nin tenbihini hatırlamış ve yanında getirdi­ği; ancak içeriğinden haberdar olmadığı ikinci meşîhatnâmeyi Kãrî Ahmed Dede’ye teslim etmiş, zarf açılıp okunduğunda ise dedenin dergâh şeyhliğine atandığı görülmüştür. Kãrî Ahmed Dede’nin, yedi Ahmed’in beşincisi olarak Yenikapı Mevlevîhânesi’ne şeyh tâyin edilmesi, cümle ihvân ve dervişân arasında büyük bir sevince yol açmıştır.188 Bu konuyla ilgili olmak üzere Sahîh Ahmed Dede ise Câmi Ahmed Dede’nin kendi terbiye ettiği, yirmi yıl hizmetinde bulunmuş ve aynı zamanda kãrîsi olan Kãrî Ahmed Dede’nin, Çelebi Pîr Hüseyin Efendi tarafından gönderilen meşîhatnâme ile dergâhın beşinci şeyhi olarak tâyin edildiğini, Şeyh İsmail Merkezî’nin vefat ettiğini ve menkıbesinin bilindiğini belirtmekle yetinmiştir.189

Kãrî Ahmed Dede, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde, yine Sahîh Ahmed Dede’nin bildirdiğine göre on üç yıl meşîhat hizmetinde bulunduktan sonra,190 Mürşid-i sâhib-himmet” terkibinin karşılığı olan 1090/1679 yılında vefat ede­rek mevlevîhânede türbede, kıble duvarına yakın, Çelebi Mehmed Dede’nin mezarının ayak ucuna defn edilmiş,191 dergâhın postnişînliğine ise Nâci Ah-med Dede tâyin edilmiştir.192

Kãrî Ahmed Dede’nin vefatı üzerine, zamanın şairlerinden Zeki Ali Efendi, “Kutb-ı pâk Ahmed Dede rûhuna oku Fâtiha” mısraını tarih düşürmüş193; Nazima isminde bir şair ise aşağıdaki tarih kıt‘asını kaleme almıştır:

Kıt‘a

Urûc etdi semâya rûh-ı Derviş Ahmed-i kemâl
Ede Mevlâ makâmm şâhsâr-ı nahl-ı Tûbâ’da
Nazîmâ rûh-ı Mevlânâ edip himmet dedim târîh
Ola Ahmed Dede devrânı dâim arş-ı Mevlâ’da194

Mehmed Ziyâ ve Ayvansarâyî’de ayrıca şairi belirtilmeyen “Göçdü bin dok­sanda âlemden azîz Ahmed Dede” mısraı kayıtlıdır.195

Kaynaklarda Kãrî Ahmed Dede’nin “ârif, fâzıl, Mesnevî’nin hakîkatlerine ve inceliklerine vâkıf kâmil bir şeyh” olup inzivâya meyilli olduğu, otuz seneden fazla bir zaman Cuma namazı ve Eyüp Sultan ziyareti dışında mevlevîhâneden dışarı çıkmadığı, âdetâ şehre ayak basmadığı, sürekli ilmî tetkiklerle meşgul olduğu kaydedilmekte, ayrıca Sultan IV. Murad’ın zaman zaman dergâha gelmek sûretiyle kendisini ziyaret ettiği, Sultan IV. Mehmed’in de kendisini defalarca saraya dâvet etmesine karşın onun bu dâvetleri ârifâne bir şekilde reddedip, saraydan kendisi için gönderilen ve bir kısmı nakit olan değerli hediyeleri de dervişler ile fakir fukarâya dağıttığı; hatta bu yüzden “Ebu’l-fukarâ” ve “hâdimü’-l fukarâ” şeklinde anıldığı belirtilmektedir.196

Sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa’nın kardeşi Hasan Ağa, Kãrî Ahmed Dede’nin bağlılarındandır. Hasan Ağa’nın, Amcazâde Hüseyin Paşa diye bilinen ve bilâ­hare vezirlikte de bulunmuş olan oğlu ilk dönemlerde tarîkata karşı son derece ön yargılı ve soğuk davranırken, Kãrî Ahmed Dede’de gördüğü feyiz ve fazilet dolayısıyla kendisine hayran olmuş ve dervişleri arasına katılmıştır. Bu zât daha sonra Hz. Mevlânâ’nın türbesinin bulunduğu Kubbe-i Hadrâ’yı yenilemiş ve Mevlânâ kürsüsünü tamir ettirmiştir.197 Mevlevî tarîkatının önemli isim­lerinden biri olan Enis Receb Dede (ö. 1147/1734) de Kãrî Ahmed Dede’nin hizmetinde bulunup, halîfeliğine lâyık olmuş önde gelen şahsiyetlerdendir.198

Mehmed Tevfîk Efendi, Kãrî Ahmed Dede’nin bir miktar şiirinin olduğunu bildirmekle yetinmiş ve örnek vermemiştir.199

 


180  Uşşâkîzâde İbrahim, a.g.e., s. 560; Şeyhî Meh-med Efendi, a.g.e., III, 574; Mehmed Tevfîk Efendi, a.g.e., vr. 54b; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 222. Ayvansarâyî, bu yerin ismini “Dargiri” olarak bildirmektedir (bk. Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229).

181  Sâkıb Dede, a.g.e., II, 110; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 173; Sahîh Ahmed Dede ayrıca, baba­sı için ve adını vermeden, “Kastamonu vâizi merhûm” ifâdesini kullanmaktadır (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 171); Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 203; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 108.

182  Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 574; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 329.

183  Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 574; Sahîh Ah-med Dede, a.g.e., s. 171; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 222; Hü­seyin Vassâf, a.g.e., V, 203; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 108; Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 31.

184  Sâkıb Dede, a.g.e., II, 111.

185  Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 108.

186  Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 574; Sâkıb Dede, a.g.e., II, 110; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 173; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229; Meh-med Süreyyâ, a.g.e., I, 222; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 203; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 108-109; Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 31.

187  Şeyhî’de bu zâtın ismi, Mimar Acem Tekkesi Şeyhi Habîbî İsmail Efendi olarak geçmektedir (bk. Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., IV, 423).

188  Sâkıb Dede, a.g.e., II, 110-111; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 108-110.

189  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 171, 173.

190  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 174; Hüseyin Vassâf şeyhlik süresini sekiz yıl, Mehmed Ziyâ ise on iki yıl olarak bildirmektedir (bk. Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 203; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 111).

191  Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 574; Sâkıb Dede, a.g.e., II, 115; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 174; Defter-i Dervîşân-II, vr. 47b, 69b; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 222; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 203; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 112; Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 31.

192  Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 574; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229 Ayvansarâyî, Nâci Ahmed Dede için ayrıca “Pendârî denmekle ma‘rûf” kaydına yer vermektedir (bk. Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229); Mehmed Süreyyâ, Kãrî Ahmed Dede’den sonra Yusuf Nesib Dede ismine yer vermiştir (bk. Mehmed Süreyyâ, a.g.e., II, 189); Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 31.

193  Uşşâkîzâde İbrahim, a.g.e., s. 561; Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 574; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 203; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 112.

194  Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 112.

195  Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 113; Hüseyin
Ayvansarâyî, a.g.e., I, 229.

196  Uşşâkîzâde İbrahim, a.g.e., s. 561; Şeyhî Meh-med Efendi, a.g.e., III, 574; Sâkıb Dede, a.g.e., II, 111; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 222; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 203; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 110.

197  Sâkıb Dede, a.g.e., II, 112-113; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 111.

198  Ali Enver, a.g.e., s. 10-12; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 442.

199  Mehmed Tevfîk Efendi, a.g.e., vr. 54b.