“BANA KADINLAR SEVDİRİLDİ”

“BANA KADINLAR SEVDİRİLDİ”

İsmail Hakkı Bursevi’nin Tamamü’l-Feyz adlı eserinden seçtiğim konulardan biri meşhur bir hadistir: “Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadınlar ve gözümün nûru olan namaz.”

Bursevi bu hadis-i şerifi açıklarken kadın üzerinde daha çok durmuştur. Önce hadisteki “sevdirildi” kelimesinden hareketle, burada söz konusu olan şeyin “ilahi bir sevgi”, olduğunu belirtir. Bu, avamın (sıradan insanların) anladığı şekilde beşeri ve nefsani bir sevgi değildir. Hadisteki “dünyanızdan” ifadesi de bu görüşü destekler.

Normalde insanın doğası gereği, karşı cinse duyulan cinsel istek nefisle ilgili şehvani bir duygudur. Peygamberler ve onların varisi olan kâmil insanlar, şehvetlerine tabi olmaktan korunmuşlardır. Bursevi burada Hz. Yusuf örneğini verir. Ayetteki ifadeye göre: “Gerçek şu ki kadın Yusuf’a karşı arzu doluydu, o da kadını istiyordu; fakat Allah onun kalbine bu işin ne kadar çirkin olduğunu ilham etti ve onu korudu.” (Yusuf suresi, 24)

YUSUF VE ZÜLEYHA

Nitekim Kur’an’ın ifadesiyle Yusuf şöyle diyecektir: “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, şüphesiz nefis şiddetle kötülüğü emreder.” (Yusuf, 53) Şunu anlıyoruz: Züleyha güzel, arzulu ve Yusuf’u koynuna almayı kafasına koymuş bir kadındır. Yusuf da gepegenç bir erkek, o da ona arzu duyar. Fakat Rabbinin merhameti ve içine verdiği ilham sebebiyle kendini korumuş olur ve Züleyha’dan kaçar.

Bursevi’nin burada demek istediği, peygamberler ve olgun insanların Allah’ın koruması altında olduğudur. Ayrıca bir de şu hadise yer verir. Peygamber efendimiz: “Şeytanım bana boyun eğdi, teslim oldu.” Kamil insanlar ise bir takım eğitimlerle, mücahede ile nefislerini ıslah edip o peygambere benzemeye çalışırlar.

BİRBİRİNİ TAMAMLAMA

Bursevi bu hadisteki Hz. Peygambere kadınların sevdirilmiş olmasını, bütünün parça ile sükun bulması diye de açıklar. Nikâhlanmayı da birbirini tamamlar şekilde maddi, melekuti, ruhani ve manevi nikâh diye ele alır. Sadece cinsel tatmin için yapılan bir evliliğin anlamsız olduğunu söyler. İbni Arabi’ye atıfta bulunur.

Bu hadis hakkında İbni Arabi’nin yorumunu onun Fusûsu’l-Hıkem adlı kitabından nakledelim: “Allah, insan için yine insan sureti üzere başka bir şahsı üretti, ona da kadın adını verdi. Kadın kendi sureti üzere zahir olunca ona muştak oldu. Bu hal bir şeyin kendi nefsine iştiyak duymasıdır. Kadının erkeğe vurgunluğu da bir şeyin kendi yurduna düşkünlüğüdür. Şu izahımıza göre insana kadın sevdirildi, çünkü Allah bizzat kendi sureti üzere yarattığı kimseye muhabbet gösterdi. (…) Allah kendi sureti üzere olan kimseyi sevmekle beraber ona da kadını sevdirdi. O halde erkeğin muhabbeti hem kendi parçası olan kadına karşı hem de kendisini yaratan Hakk’a karşı oldu. İşte bunun için Hz. Muhammed (as) ‘Bana kadın sevdirildi’ buyurdu.”

Görüldüğü gibi sufi yazarlar kadın erkek ilişkilerine farklı bir boyut kazandırmakta, konunun metafizik ve manevi yönüne dikkati çekmektedirler. Hz. Mevlana da kadını Hakk’ın nûru olarak görür ve onun yaratıcı vasfına vurgu yapar, kadınla erkeğin birbirini tamamlayıcı olduklarına, dolayısıyla tek kalınca ikisinin de eksik ve yarım olacağına işaret eder

BURSEVİ’NİN EŞİNDEN ŞİKÂYETİ

Hz. Mevlana’nın “kadın Hakk’ın nurudur” sözü kadın cinsi için geçerlidir. Kadının da erkeğin de birey olarak iyisi de var kötüsü de. İsmail Hakkı Bursevi’nin (1653-1725) Tamâmü’l-Feyz kitabından, onun eşi hakkındaki şikayetlerini ve bu şikayetler karşısında hocası / şeyhi Osman Fazlı’nın verdiği cevapları göreceğiz.

Bursevi Osman Fazlı’nın en has öğrencisidir. Onun yanında eğitimini tamamladıktan sonar, şeyhi kendisini bugün Makedonya’nın başkenti olan Üsküp şehrine halife olarak, yani Celvetilik yolunda irşadda bulunmak üzere gönderdi. Üsküp’te şeyhlikle birlikte vaizlik ve müderrislik yapmaya başladı.

Orada bir Uşşaki şeyhinin kızıyla evlendi, 24 yaşındadır. Bu ilk eşinin Bursevi’ye gerek on yıl süren Üsküp, Köprülü ve Ustrumca’daki hayatı sırasında, gerekse Bursa’ya yerleştikten sonra çok sıkıntı verdiği anlaşılmaktadır. Şimdi adı geçen kitabından bu konudaki şikayetlerini görelim.

SABIR TAVSIYESİ

Bursevi Üsküp’te 6 yıl kaldıktan sonra görevi Köprülü’ye (Veles) nakledilir, fakat eşi Üsküp’ten ayrılmaya bir türlü razı olmaz. Şöyle yazıyor: “Bu cihanda kendim için aile ile imtihan olmaktan daha zor bir şey görmedim. Onlarla imtihan olmak bana diğer sıkıntıları unutturdu. Ağlayacaklar bu sıkıntıya ağlasın. Bu o kadar büyük bir sıkıntıdır ki, ona ancak velayet ehli katlanabilir.”

Bursa’da görev yapması söz konusu olunca Osman Fazlı’ya şunları yazar: “Benim hakkımda söylenecek bir söz yok. Bana ancak teslim olmak düşer. Esas söz ev halkı (eşi) hakkındadır. Çünkü o hep şikayet halinde, Üsküp’ten başka yer istemiyor.”

Sonunda güçlükle de olsa Bursa’ya gelirler. Sıkıntılar burada da devam eder. Bursevi’in karısının inatçılığından şikayeti üzerine Osman Fazlı “Allah seni sabra ve tahammüle sevk ediyor” diyecektir. Başka bir ifadesi: Hz. Şeyhe “Benim için hanımdan ve onun kötü ahlakından başka bir ibtila (sıkıntı) kalmadı. Benim hanım ile ibtiladan kurtulmak istemiyorum. Çünkü bu terbiye babındadır” dedim. O da “Evet, sabret çünkü sabır kurtuluşun anahtarıdır.”

Bursevi Bursa’ya yerleşmiştir. Bir İstanbul ziyaretinde şeyhiyle uzun uzun konuşurken söz sırası ev halkına gelince şöyle der: “Eşimden şikayetim her yönden ve büyük. Ben ancak size şikayet ediyorum, başkasına değil” dedim. Bunun üzerine “Az sabret, Allah bir çıkış kapısı verir” dedi ve şu ayeti okudu: “Eşlerinizle iyi geçinin. Onlardan hoşlanmayabilirsiniz, fakat şunu bilin ki sizin hoşlanmadığınız bazı şeylerde Allah birçok hayır takdir etmiş olabilir.” (Nisa, 19). Sonra şeyhim şöyle dedi: “Allah senin için hayrı murad etmiştir. Bu sıkıntı kalksa başka sıkıntı gelir.”

Bursevi’nin eşi hakkında fazlaca şikayet ettiği anlaşılıyor. Bir keresinde dokundurma olarak şeyhinin şöyle dediğini yazar: “Sabret, şimdi sabır zamanıdır. Allah bu imtihanı kaldırınca, sabretmediğin için üzüleceğin zaman gelecek.”

Bu ilk eşin ne zaman vefat ettiği bilinmiyor. İ. H. Bursevi büyük ihtimalle ilk eşinin ölümüne kadar başka bir evlilik yapmadı. Şeyhi Osman Fazlı’nın vefatından 20 yıl sonra, onun kızı Hanife hanımla, onun vefatından 2 yıl sonra da Ayşe hanımla evlenecektir.

NOT: İsmail Hakkı Bursevi’nin Tamâmü’l-Feyz adlı eseri, Arapça metni ve Türkçe çevirisi, her biri 590 sayfa olmak üzere ikisi birlikte, tek cilt halinde çok kaliteli bir baskıyla, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından 2020 yılında yayımlandı.)

 

Bir yanıt yazın 0