Mevlana ve Derrida Örneğinde Dilin Güvenilmezliği ve Yetersizliği
Secaattin Tural
Özet
Türkçeye yapısöküm, yapıbozum diye de çev rilen dekonstrüktivist kuramının öncüsü olan Derrida’nın “différance” kavramı üzerinden Mevlana örneğinde tasavvufi şiirin gerçeği anlatmada niçin başka bir lisan tekellüm etmeye çalıştığı ile ilgili bağlantı kurmaya çalıştığımız bu yazımız, Derrida’nın “dilin “gerçek”i ifade etmede, mutasavvıfların ise “hakikat”i yani mistik-metafizik gerçekliği ifade etmede yetersiz olduğu iddiasında olmaları üzerinedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta “hakikat” ve “gerçek” kavramları birbirinden hayli farklı anlamlarda kullanılsa da hiçbir metnin ya da sözün mutlak ve kesin bir anlamının, “dil” denilen göstergeler sistemi içinde ifade edilemeyeceğidir. Derrida bunu “différance” yani anlamın hep ertelenmesi ve askıya alınması olarak tanımlarken, Mevlana örneğinde sufi şairler ise “dil”in aczine vurgu yaparak hakikatin asla “dil”e getirilemeyeceğini ileri sürerek“sükût”u öne çıkarmışlardır. Bu anlamda “dil” üst başlığında söz ve yazının kaypak doğası kesin bir anlam içermekten uzaktır. Dolayısıyla ne dünyevi gerçekliği ne de mistik hakikati dile getirmede güvenilir bir araçtır.
#Secaattin Tural