MEVLÂNÂ’NIN RUBÂİLERİNDE TEKÂMÜLÜN DÖRT UNSURU ŞARAP, KADEH, SÂKİ VE ŞEMS
Nazire ERBAY
ÖZET:
Aşk kavramının fiziksel, psikolojik, beşeri yönünden ziyade mistik yönü klasik şiir incelemelerinin genellikle esas çıkış noktalarından biri olarak kabul edilir. Mananın hakiki değerinin ortaya çıkması için şair, içine düştüğü ruh durumunu dolayısıyla aşkı günlük dilden uzaklaştırarak yüzyıllarca kabul görmüş, gelenekselleşmiş belli metaforlar üzerinden anlatır. Bütün beşeriyete mal olmuş, ilimlerin ötesinde bir ilme sahip olan Mevlânâ, söz açmanın denizi bardakla boşaltmakla özdeş olduğunu söyler. Emek isteyen, bu çileli yolda gayenin gerçekleşebilmesi, deryanın ummana kavuşması için vasıtaların hedef kadar doğru seçilmiş olması son derece önemlidir.
Beşerin “gizli hazine” Allah’ı tanıma adına aklı kullanması yetersiz kalır. Bu bağlamda hakiki maşuk olan Allah’a ulaşmak için Mevlânâ, aşkını Şems-i Tebrizi’de sembolleştirir. Mevlânâ’da ilâhi aşkla kendinden geçme, şarabın verdiği sarhoşluğa özdeştir. Onun kadeh dolusu şarabı da şüphesiz aşk şarabıdır. Bütün bunlardan maksat ise mutlak olan Allah’tır.
Bu çalışmada Mevlânâ’nın rubâilerindeki şarap, kadeh, sâki ve Şems’in mısralardaki varlıkları somuttan soyuta uzanan derin anlamları ile ele alınmıştır.