Bıraktıkları edebi eserlerle tarihe ve insanlığa mâl olmuş kişiler, estetik / haz kavramlarını da aşarak yaşadıkları devre neredeyse yön verebilecek irfana ve iktidara ulaşabilmişlerdir. Mütecessis, mutasavvıf ve şair Muhammed CelâleddînRûmi de bu minval üzere büyük bir şahsiyettir. Eserlerinde felsefi dille değil doğrudan gönüllere hitabı seçerek, sosyal konular üzerine yoğunlaşmış, günümüzde de geçerliliğini koruyan toplumsal sorunların çözümüne katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda, Mevlana’nın eserlerini okurken satıhta gezmek yerine daha derinlerde değişenlerin özünde değişmeden kalabilen tözlere ulaşarak çıkarımların yapılması anlamlı olacaktır. Tüm dünyada “hoşgörünün sembolü” olarak tanınan Mevlana’ya sadece bu gözle bakmak O’nun adeta birer “terapi” niteliğindeki eserlerindeki kişisel gelişime dair yüzlerce tespiti görmezlikten gelmek demektir ki bu her türlü bilimsel ve vicdani değerlendirmelerden varestedir. Şüphesiz Mevlana Celaleddin Rumi’nin özellikle rubaileriitibariyle adeta bir “sosyolojik okuma”sının bir bildiriyle yapilabileceğini iddia etmek, safça ve kibirlice olacaktır. Bu itibarla bildirimizde özellikle araştırmacılar tarafından biraz da ihmal edilen rubailerinden hareketle daha önce yapılan tespitlere katkı sağlamayı amaç edindik.