SEVGİ ANLAYIŞINDA DÜŞÜNSEL AYRIMLAR: MEVLANA İLE KONFUÇYÜS ÖĞRETİLERİNDE İNSANLIK VE AHLAK İLİŞKİSİ
İlknur SERTDEMİR
ÖZ
İki değişik kültür, iki ayrı coğrafya ve iki farklı çağ… Bir yanda İslam felsefesinin öncülerinden Mevlana’nın tasavvuf düşüncesini Kur’an ilkeleriyle harmanlayan öğretisi; diğer yanda Çin felsefesinin kurucularından Konfuçyüs’ün geleneksel kuralları dogmatik öğelerle bütünleştiren bilgelik öğretisi. Aralarındaki müşterek nokta ise, müspet bir ahlak bilinciyle dünyevi hayatın şekillenmesine dayanan görüştür. Bu bağlamda ideal bir birey vasıflandırmasından bahseden iki düşünür, sevgi temelinden ilerleyen bazı erdemlerle toplumsal birlik ve beraberlik kurmayı hedefler. Ancak benimsenen sevgi anlayışı birbiriyle örtüşen nitelikler göstermesine rağmen etimolojik ve metodolojik açıdan muhteliftir. Mevlana, tüm insanlığı eşit derecede kucaklayan bir sevgi oluşumu savunurken Konfuçyüs, yakından uzağa gidildikçe kıymetlendirmede azalan bir sevgi yaklaşımı sunar. Bu çalışma, söz konusu farklılığın temel kaynağını ortaya koymayı amaçlamaktadır.