Mevlana ve Mevleviliğin Nakşbendi kültüründeki izleri –
Necdet Tosun
Mevlana Celaleddin-i Rumi yazdığı eserlerde tasavvuf düşüncesinin temel konulanın ibretli hikâyeler, dikkat çekici örnekler ve veciz ifadelerle çok başarılı bir şekilde ele almıştır. Tasavvuf, ahlak ve irfan konularına ilgi duyan insanlar yüzyıllardan beri onun eserlerini aşk ve ibretle okumuşlardır. Sadece Mevlana’nın tasavvuf yolunu izleyen Mevlevi dervişleri değil, aynı zamanda diğer tasavvuf ekollerine mensup sufiler de Mevlana’nın eserlerini okuyup feyz almışlar, bu eserleri tercüme ve şerh etmişlerdir. Mevlana’nın eserleri Farsça olduğu için, özellikle Farsça konuşulan muhitlerde bu eserler özel bir ilgi görmüştür. Tarihte Farsça’nın yaygın olarak konuşulup yazıldığı bölgelerden biri Orta Asya, bir diğeri de Hindistan’dır. Bu bölgeler aynı zamanda Nakşbendi tasavvuf yolunun etkin bir şekilde yayıldığı yerlerdir. Anadolu’daki Nakşbendi mensuplannın da Farsça öğrenmeye önem verdikleri anlaşılmaktadır. Bu dili iyi bildikleri için Mevlana’nın eserlerini rahat bir şekilde okuyabilen bu dervişler tasavvufi sohbetlerinde o eserlerden nakiller yapmış, bu eserleri tercüme, telhis ya da şerh etmişlerdir. Ayrıca Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin şahsiyetine duydukları sevgi ve hayranlık sebebiyle onun menkıbelerini yazmış ve okumuşlardır. Bu sebeple Mevlana’nın şahsiyeti, eserleri ve tasavvuf yolu olan Mevlevilik Nakşbendiliği derinden etkilemiştir. Bu iki tasavvuf yolunun etkileşimi ve tarihten gelen eski dostluklarının örnekleri aşağıda sunulacaktır.