MEVLÂNÂ’NIN RUBÂÎLERİNDE “GÖNÜL” İSTİARESİ – Salih UÇAK

MEVLÂNÂ’NIN RUBÂÎLERİNDE “GÖNÜL” İSTİARESİ*

Salih UÇAK

ÖZET

“Ben, hiç bir yere sığmam. Ancak mü’min kulumun gönlüne sığarım.”
Kudsî Hadis

Mevlânâ, gönül ehli ve aşk rehberi olarak bütün zamanların en önemli mistiklerinden biridir. O, “benlik” dünyasından “birlik” dünyasına geçerken evrenselleşen bir entelektüeldir. Onun aşkla yoğrulan aşkın(transendantal) dili, derin ve zengin bir mâna dünyasıdır. Hâl lisanı ile kâl lisanının bütün renklerini aynı anda ve aynı ustalıkta kullanan Mevlânâ, mâna ehline doyumsuz bir duyuş ve düşünüş alanı açmıştır.

Kesreti farkedip vahdete kanat açan Mevlânâ, bir sûfî olarak dilin mecaz ve imgelerini Hak esrarının keşfi ve ifşası için kullanmıştır. Hiç şüphe yok ki Mevlânâ, bir imâ ve işaret üstadıdır. Söylediği veya gizlediği her ifadeden çıkarılabilecek mânalar vardır. O, dile gelmeyeni, söze sığmayanı sözsüz, harfsiz ifade etmek gerektiğini söylese de; bir dil üstadının şifreleri ile bizi Hakkı anlamaya ve keşfe çağırıyor. Bu çalışmada Mevlânâ‟nın rubâîlerinde bir imge(sembol) olarak kullandığı “gönül” istiaresi (metaforu) üzerinde durmaya çalıştık. Çalışma ile ilgili binden fazla rubâî inceledik. Bu incelemede rubâîlerde kullanılan “gönül hâllerini”; poetik mekân olarak gönül, gönül mihmanı, gönül(aşk)-akıl ikilemi ve gönül teşbihleri gibi çeşitli alt başlıklarla konuyu ele aldık. Her sufi gibi Mevlânâ da gönlü, zengin bir imaj ve istiare olarak kullanmayı tercih etmektedir.

Mevlânâ‟ya göre hududu olmayan gönül, kudsi hadiste okunacağı üzre, hiçbir yere sığmayan “Mutlak Güzel”in daimi mekânıdır. Tecelligâh-ı ilahî olarak gönül, çalışmamızın ana eksenini oluşturmaktadır.

Array

Bir yanıt yazın 0