TEBRİZLİ ŞEMSEDDİN VE MEVLÂNÂ
Mehibe ŞAHBAZ
ÖZET
Dünya üzerinde her kültür diğeriyle daima alışveriş içindedir. Her millet, kendi kültüründen Dünya Medeniyetine az veya çok katkıda bulunur. Müslüman ve Türk olarak, bizim Dünya Medeniyetine tasavvufî yönden katkımız, Mevlânâ, Yunus Emre, Hacı Bektaş Velî gibi bir takım mutasavvıf düşünürler vasıtasıyla olmuştur. İslâm Felsefesinin teşekkülü Türk asıllı filozofların mevcudiyetine dayanmaktadır. Bunların arasında Mevlânâ önemli bir yer almaktadır. Mevlânâ, felsefesiyle evrenselliğin sınırlarını zorlayıp her dönemde söz sahibi olmayı başarabilmiş Türk düşünce ve kültür tarihinin abidevi şahsiyetlerindendir. Mevlânâ ’nın seçkin ve yol gösteren fikirlerine bütün insanlık bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır.
Mevlânâ; sadece belli bir düzenin değil yaşanan ve yaşanılacak olan her devrin insani modeli olmuştur. Onun asırlar ötesine ışık saçan düşünceleri, sadece yaşadığı imanı değil, yedi yüz yıldır renkleri, dilleri, dinleri, fikirleri ayrı bütün insanlığı aydınlatmış ve aydınlatmaya devam edecektir. Çalışmamızda Mevlânâ’nın İlim ve İrfan yolunda ulaştığı yüksek derecesinde düşünceleriyle büyük katkıları olan Tebrizli Şemseddin ile Mevlânâ arasındaki ilişki ele alınmıştır. Şems-i Tebrizi gibi vecd dolu bir derviş ile tanışmış ve sonrasında Mevlânâ’nın hayatının seyri değişmiştir. O bu serbest duygulu ve düşünceli dervişe sofiyane bir aşkla bağlanmıştır. Şems-i Tebrizi, Mevlânâ’yı zahiri bilgilerin çerçevelediği ilim ve ibadet dünyasından uzaklaştırmıştır. Ona duygu ve düşünce âlemlerinin geniş ve esrarlı ufuklarına doğru bırakmak kudretini göstermiştir.
#Mehibe ŞAHBAZ