İletişim ve Edeb

İletişim ve Edeb

Hatice Sedef Ergül

Günümüzde en çok kullanılan kavramlardan birisi iletişim sözcüğüdür. Öyle ki, içinde bulunduğumuz çağ, artık bu kavramla ifade ediliyor: İletişim çağı.

Gerçekten de, günümüzde insan ilişkilerini anlatan kavramın adı iletişimdir. İletişim; kişiler arasında duygu, düşünce ve bilgi alışverişini sağlayan bir etkileşimdir. Bu nedenle, Hz.

Mevlânâ “aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir” der.

Çağımızda, bireysel, ailevî, toplumsal birçok sorunun kaynağı iletişimsizlik değil midir? Günümüz toplumlarının en büyük hastalığı, sağlıklı iletişimlerin kurulamamasıdır. Sanki dünyada yalnız yaşıyormuşuz gibi, iletişim kanallarımızı tıkadık.

İletişimde dinleme kalitesini kaybettik. Sadece konuşmak için fırsat kolluyoruz. Sadece konuşarak iletişimin sağlanacağını düşünüyoruz. Kelimelerde bir emek harcanmadığı için kimse kimseyi dinlemiyor. İnsanlar zamanla en önemli iletişim unsuru olan dinleme yeteneğini köreltmekte veya kaybetmektedir.

İnsanlarla iletişim kurmayı bilmek, iletişim tekniğini ve inceliklerini tanımak hayatta başarılı ve mutlu olmayı sağlayan eşsiz bir kozdur.

Sadece başkalarıyla iletişim kurmuyoruz. Kendi kendimizle de sürekli iletişim halindeyiz. Ancak her nedense, iletişimin bu yönünü genelde ihmal ediyoruz. Oysa sahip olduğumuz en önemli güçlerden bir tanesi işte bu son noktada gizlidir. İçimizde gizli kalmış kaynaklara ve yeteneklere ulaşmamızı sağlayacak olan insanın kendi kendisiyle olan sağlıklı iletişimidir.

Hz. Mevlana, şeb-i aruzundan yedi asırdan fazla geçmiş olsa da, eskimeyen eserlerindeki söz ve düşünceleri ile hala çağımızda değişik milletlerden ve dillerden her seviyeden insanla iletişimini sürdürmektedir. Hz.Mevlana’nın eserlerinin incelenmesi, ileriki satırlarda görüleceği üzere günümüzde iletişim çerçevesinde ele alınan, bu alandaki eserlerde yeni bilgi ve bulgular olarak işlenen bir çok konuyu, onun yüzyıllarca önce ele aldığını ortaya koymaktadır.

İnsan sözünde gizlidir

Hz. Mevlana “İnsan, sözünde gizlidir.” Buyurur. Zira, bir insanın bilgi düzeyini, birikim ve kalitesini, kültür ve iç zenginliğini sözleri ele verir.

Dünyanın elektronik bir köy haline geldiği günümüzde, yerinde konuşmak ve kendini iyi ifade edebilmek, en önemli silahlardan biri haline gelmiştir. İkna ve inandırma gücü olan kişi, üstünlük kazanmıştır.

Sözlü iletişim ya da konuşmak, insanlar arasında iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı sağlayan en önemli araçtır. Yani insanlar duygu ve düşüncelerini, arzu ve taleplerini çoğu kez konuşarak ifade ederler. Bir kimsenin kullandığı dil ve üslup onu hayatta başarılı kılabildiği gibi hüsrana da uğratabilir.

Onun için Hz. Mevlana ‘dil hem tükenmeyen bir hazine hem de dermanı olmayan bir derttir’ buyurur.

Kendimizle ve dış dünya ile iletişimimizde duygu ve isteklerimizi olumlu sözcüklerle ifade etme, bilinçsiz tüm davranışlarımızın yönlendirildiği yer olan bilinçaltımıza doğru mesajı vermekle kalmaz, kendimizi daha iyi hissetmemizi de sağlar. Kendini iyi ve huzurlu hisseden insanın iletişimi de sağlıklı olacaktır. Bunun için Hz. Mevlânânın çağlar üstü şu tavsiyelerine kulak verelim:

“İyi söz söylemezsen bin söz söylesen bir söz sayılmaz; fakat iyi söz söylersen bir tek sözün binlerce söz kadar değeri vardır.”

“Sözün faydası yoksa, söyleme”

Söze, kulak verme yolundan gir

İletişimin ruhu dinlemektir. Dinlemek için kulak vermek gerekir. Dinlemek kolay bir iş değildir. Dinlemeye kendinizi tüm benliğinizle vermelisiniz. Bazen bir şey söylemek istersiniz; dilinizin ucuna kadar gelir. Ama kendinizi tutmalı “şu anda dinlemeliyim, elbet konuşma sırası bana da gelecek” demelisiniz. Bu nedenle, Mesneviye bişnev (dinle!) diye başlayan Hz. Mevlana “Söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.” der.

Mesneviyi şerheden alimler Hz. Mevlananın mesajına “bişnev” diye başlamasına özel bir anlam yüklemişlerdir. Onlara göre, bu kulağın gözden daha değerli bir organ olduğunu, zekanın ve anlayışın kaynağı olan işitme duygusundan mahrumiyetin aynı zamanda dilsizliğe de sebep olacağını, böyle bir insan için ise yüksek bir kabiliyet düşünülemeyeceğini ifade etmişlerdir.

Hayalin bakırı altın yapan bir felsefe taşıdır.

Okumak, yazmak, konuşmak ve dinlemek iletişimin dört unsurudur. Hayal etmek ve zihinde canlandırmak bu yöntemlerin ortak anahtarıdır. İletişimin kalitesi ile hayal edebilme becerisi arasında doğru orantı vardır.

Bir çok iletişim ustası ve kitabı hayal gücümüzü doğru yada yanlış kullanmanın sonuçlarına ilişkin uyarılar ya da öneriler sunar. Bu yeteneğimizin gücünü ve derinliğini bize en iyi Hz.Mevlânâ hatırlatmaktadır: “Hayalin, bakırı altın yapan bir felsefe taşıdır”. Bu başarılı iletişim için de özellikle geçerlidir

Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol

İletişim denilen olgu, doğal olmak ve kendin olmaktır. İnsanlarla kurduğunuz ilişkinin içine yapaylık girerse dostlukları, içtenlik ve insanlık dolu bir hayatı unutun. Bu gerçeği bize Hz. Mevlana meşhur “ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözüyle anlatır. Bu aslında bütüncül iletişimin formülüdür. Başarılı iletişim için görünüş, ses tonu ve söylenenin uyumlu olup birbirini tamamlaması gerekir. Araştırmalara göre, iletişimde % 50 beden dili, % 38 ses tonu ve % 12 de söylenen söz önem taşır.

İnsanlarla bir oldun mu, bir madensin, bir ulu deniz

Hayat sürekli yenilenme ve değişimdir. Evrende, atomların içindeki en küçük kuarklardan en büyük galaksilere, hiç bir şey sabit ve durağan değildir. Hepsinin arasında sünnetullah denilen sonsuz ve en mükemmel bir iletişim ve uyum vardır. Hareket etmeyen bir şeyin ilerlemesi imkânsızdır. Yaşamak hareket etmek, gelişmek demektir. Yaşamak bir başkasıyla iletişim halinde olmaktır, yalnızlık değildir. İletişim güç ve yeteneği her insanda potansiyel olarak olsa da, onun kullanılması ve geliştirilmesi kişinin kendi irade ve çabasına bırakılmıştır.

Hz. Mevlana bir şiirinde;

“Kendine gel, benlikten çık, uzak dur
İnsanlara karıl, insanlara,
İnsanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu, bir madensin, bir ulu deniz,
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.”

Diyerek bu gerçeği vurgular

Dostuyla hoş geçinen dostsuz kalmaz

Başarılı iletişim insanlar arasında dostlukla sonuçlanacak köprüler kurarken, başarısız iletişim duvarlar örer ya da var olan köprüleri yıkar. Mevlana aşağıdaki sözleriyle bu hususu çok güzel ortaya koyar.

“Buluşunca coşmak, çok konuşmak dostluk alâmetidir. Dilin tutulması, konuşmamalar da birbirini sevmemek, anlaşmamak işaretidir.”

“Yalnız başına bir yolda neşeli giden kişinin duyduğu sevinç, dostlarla, arkadaşlarla giderse, yüz misli artar

“Dostuyla hoş geçinen dostsuz kalmaz. Müşteriyle iyi anlaşan iflas etmez.”

Öte yandan, Hz. Mevlana “İnsanları iyi tanıyın! Her insanı kötü bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.” derken insanları, sosyal hayatta ve iletişimde çok sık rastlanan bir hataya karşı uyarır.

Gül, o güzel kokuyu diken ile hoş geçindiği için kazandı

Hz.Mevlana zaman zaman sıkıntılarına, zorluklarına rağmen insanlara katlanmanın gerekliliği ve bunun insanın bireysel gelişim ve olgunlaşmasındaki katkısı konusunda, diken ve gül temsilini kullanarak gülün ağzından etkileyici bir biçimde anlatır:

“Ay geceden ürkmediği için böyle parlak kaldı. Gül de dikenle uyuştuğu için bu kokuyu elde etti.

”Gül, o güzel kokuyu diken ile hoş geçindiği için kazandı. Bu gerçeği gülden de işit. Bak, o ne diyor:

-Dikenle beraber bulunduğum, için neden gama düşeyim, neden kendimi kedere sokayım? Ben ki gülmeyi, o kötü huylu dikenin beraberliğine katlandığım için elde ettim. Onun sayesinde dünyaya güzellikler ve hoş kokular sunma imkânına kavuştum.”

Yine Hz.Mevlana’nın dediği gibi, “ önemli olan gül tabiatlı olabilmektir. Yani bu dünya bahçesinde dikenleri görüp, onlardan incinip dikenleşmek değil, araya kış gibi çileler girse bile onları bahar iklimiyle kucaklayarak, bütün aleme bir gül olabilmektir.”

Hz Mevlânânın dilinde, gül tabiatlı olmayı ifade eden kavram edeptir. O bunu şöyle ifade eder : « Edep nedir diye arar sorarsan, bil ki, edep her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir ».

Derdini dinlemek dertliye verdiğin zekattır

Hz. Mevlana gerektiğinde zaman zaman dostlarımızın, arkadaşlarımızın, komşularımızın dertlerini dinlemeyi, adeta zekat vermek gibi görerek onlara yol göstermeye teşvik eder. Adeta günümüzdeki psikolojik terapinin temelini ortaya koyar.

“ Derdine kulak astın, elemlerini dinledin mi, bil ki bu, o dertliye verdiğin bir zekattır.

Gönül hastalarının dertlerini dinler; yüce canın su ve toprak ihtiyacını anlarsan, bu, bir zekattır.

Dertli adamın tereddütle dolu, dumanlarla dolu bir gönül evi vardır. Derdini dinlersen o eve bir pencere açmış olursun.

Senin bu dinleyişin ona bir nefes yolu oldu mu, gönül yurdunda o acı duman azalır.

Duyguların değişince güçlük çözülür

Bir insanın size söylediği ya da yaptığı bir şey, siz izin vermediğiniz takdirde sizi kızdırıp rahatsız edemez. Sizi kızdırmanın tek yolu, sizin kendi düşünceleriniz yoluyla olur. Örneğin, öfkelendiğiniz zaman dört aşamadan geçersiniz. O insanın size ne dediğini veya ne yaptığını düşünürsünüz.

Sinirlenmeye karar verir ve öfkelenmeye başlarsınız. Sonra da harekete geçmeye karar verirsiniz. Belki ona karşılık verir veya benzer bir şey yaparsınız. Gördüğünüz gibi, düşünce, duygu, tepki ve eylemin hepsi sizin zihninizde yer almaktadır. Onun için Hz. Mevlana, “sabırlı ol, duyguların değişince güçlük çözülür, onları görürsün” der.

Dolayısıyla, bir kişi ya da bir olay yüzünden üzüldüğünüz, sinirlendiğiniz, öfkeye kapıldığınız zaman o kişi, ya da olaya değil onlara karşı olan duygularınıza tepki gösterdiğinizi farkedin. Bunlar sizin duygularınızdır ve bunda başka kimsenin kabahati, suçu yoktur. Bunu böyle kavradığınız takdirde, duygularınızın sorumluluğunu üstlenmeye ve onları değiştirmeye hazırsınız demektir. Bu ise sağlıklı iletişimin önündeki en büyük engel olan öfkenin kontrolünü sağlar.

« Öfken cehennnem ateşinin tohumudur. Kendine gel de şu cehennemini söndür. Çünkü o bir tuzaktır. » buyuran

Hz.Mevlana bakın nasıl dua ederdi: “Allahım, ben baştan aşağı öfkeyim, beni sabırdan, yumuşaklıktan ibaret kıl!”

SONUÇ

Hz. Mevlânâ ömrünü ahlakın güzelleştirilmesi, toplumun ıslahı, her alanda iyi, güzel ve doğrunun egemen olması yolunda sarf etmiştir. Bu nedenle, eserlerinde hep edepli, olgun

ve mükemmel insan reçetesini sunar; güzel huylu, dürüst, çalışkan, alçak gönüllü, hoşgörülü, kısaca örnek insan olmanın yollarını gösterir. Özellikle Mesnevî’nin; kendisiyle, yaratıcısıyla ve dış dünyadaki bütün varlıklarla barışık, huzurlu, güzel ahlaklı ve olgun insan olmanın tarifi üzerine kurgulandığı açıkça görülür.

Bundan dolayı başta Mesnevi olmak üzere, Hz. Mevlânânın eserlerini her kesimden, her meslek grubundan, her yaştan insanın okuyup incelemesi, mutlak olarak kendisinin, bilim dünyasının ve dolayısıyla da insanlığın faydasına olacaktır.

Görüldüğü üzere, Hz. Mevlânâ, yaklaşık 8 asır önce, eserlerinde bilim dallarının bugünkü gibi çeşitlenmediği, iletişim konusunun bu kadar yoğun ve derinlemesine ele alınmadığı bir dönemde, günümüzde bu konudaki çalışmalara ışık tutacak önemli tespit ve değerlendirmelere yer vermiştir. Bunlardan, çağımızdaki bireysel ve sosyal yabancılaşma, yalnızlık ve iletişimsizlik krizine çözümler üretmekte yararlanmak mümkün ve elzemdir. Bunu biz yapmazsak, batılı araştırmacı ve yazarlar bizden önce davranıp zaten yapmakta, Hz. Mevlânânın eşsiz bilgeliğini yeniden paketleyip bize sunmaktadır.