Behlül Efendi – Bestekâr, İcrâcı

Behlül Efendi (ö. 1313/1895-1896)

(Bestekâr, İcrâcı)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Behlül Efendi, 1254/1838-1839 yılında İstanbul’da, Fatih’in Sarıgüzel sem­tinde bulunan Hasan Halîfe Câmii’nin civarındaki evlerinde dünyaya gelmiş olup babası Üsküdar’da Selimiye civarında dokuma tezgâhı sahiplerinden Rıfat Efendi’dir. Behlül Efendi, ilk eğitimine mahalle mektebinde başlamış, ardından rüşdiyeyi bitirmek sûretiyle memuriyet hayatına atılmış ve ilk ola­rak Bahriye Nezâreti’nde göreve başlamıştır. Çeşitli memuriyetlerde bulun­duktan sonra, son görevi olan Mahzen-i Evrâk Kalemi mümeyyizliğinden emekli edilmiş olan Behlül Efendi, 1313/1895-1896 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.824

Kaynaklarda “esmer, kısa boylu, çekik gözlü ve yüzü çiçek bozuğu olan ki­bar bir adam” şeklinde tanıtılan Behlül Efendi, genç yaşta Mevlevîliğe gir­mek sûretiyle Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Osman Selâhaddin Dede’ye intisap etmiş ve mûsiki alanındaki ilk bilgilerini de ondan öğrenmiştir. Baş­langıçta kısa bir süre dönemin ünlü bestekârı Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi’den de istifade etmiş olmakla birlikte, onun mûsikideki asıl hocası Yenikapı Mevlevîhânesi neyzenlerinden Mûsâ Dede olmuştur. Behlül Efen­di, anılan isimlerin dışında, Eyübî Şâhinbeyzâde Mehmed Bey, Kazasker Mustafa İzzet Efendi ve Dellâlzâde İsmail Efendi gibi mûsikişinaslardan da yararlanmıştır.825

Yine kaynaklarda, “ezberinde çok eser bulunan ve mûsiki konusunda hay­li birikim sahibi bir şahsiyet” olarak tavsif edilen Behlül Efendi, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde durak, na‘t ve âyin-i şerîf, Üsküdar’da bulunan Nalçaçı ve Nasûhî Dergâhlarında ise durak okumuş, ayrıca Sadrâzam Âlî Paşa’nın başmüezzinliğini yapmıştır. Olağanüstü bir sese sahip olmamakla birlikte son derece vakûr ve duru okuduğu ve bütün usulleri daire ile çalmak kud­retine sahip olduğu belirtilen Behlül Efendi, aynı zamanda döneminin en iyi mûsiki icrâcıları arasında yer almış ve özellikle durak okumakta ünlü ol­muştur. Zekâîzâde Ahmed Irsoy da Behlül Efendi’nin okuyuşunun gâyet tatlı olduğunu, asla soğuk bir nağme yapmadığını, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde mukâbeleden sonra şeyh dairesinde bazen fasıl yapıldığını ve taksimin mut­laka Behlül Efendi’ye bırakıldığını, “Ben bülbül-i şûrideyim” durağını da ondan geçtiğini kaydetmektedir.826

Aynı zamanda 19. yüzyılın Mevlevî mûsikişinasları arasında Yenikapı Mev-levîhânesi’nden yetişen önemli bestekârlardan biri kabul edilen Behlül Efendi, dinî ve lâ-dinî alanda birçok eser bestelemiş olmakla birlikte bunlar­dan sadece “Şifâ-yı vasl-ı kadrin hicr ile bîmâr olandan sor” mısraıyla baş­layan Müstear Durak ile “Vech-i yâre dûş olan âlemde seyrân istemez” mıs­raı ile başlayan Müsteâr İlâhîsinin notası günümüze ulaşabilmiştir. Güçlü bir hâfızaya sahip olup yüzlerce dinî eser ezberleyen, iyi bir hânende ve ilâhîci olan, icrâcılığı yanında hocalık vasfı da bulunan Behlül Efendi, ara­larında Şeyh Musullu Âmâ Hâfız Osman (ö. 1920), Zâkirbaşı Malak Hâfız, Şeyh Mesud Efendi, yeğenleri Bestenigâr Ziyâ Bey ve Şeyh İhsan İyisan’ın da bulunduğu birçok öğrenci yetiştirmiştir. Ayrıca hem İhsan İyisan, hem de ünlü edebiyatçılarımızdan Refik Hâlid Karay, Behlül Efendi’nin akrabalarındandır.827


824  Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 442-443; İbnü-lemin Mahmud Kemâl İnal, Hoş Sadâ, s. 104-105; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 104; Nuri Özcan, “Behlûl Efendi”, DİA, İstanbul 1992, V, 353; Mehmed Zeki Pakalın, Sicill-i Osmânî Zeyli, Ankara 2009, IV, 44.

825  Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 443; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 104-105; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 104; a.mlf., Dede Efendi, s. 76; Nuri Özcan, a.g.m., s. 353; Mehmed Zeki Paka-lın, a.g.e., IV, s. 44.

826  Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 443; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., s. 104-105; Yılmaz Öztuna, Türk Mûsikisi Ansiklopedisi, I, 104; Nuri Özcan, a.g.m., s. 353; Mehmed Zeki Paka-lın, a.g.e., IV, s. 44.

827  Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 443-444; Suphi Ezgi, Türk Mûsikisi Klâsiklerinden Temcit-Na‘t- Salât-Durak, s. 47-48; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 104; Ali Rıza Şengel, Türk Mûsikisi Klâsikleri, İlâhîler, haz. Yusuf Ömürlü, İstanbul 1981, III, 62-63; Nuri Özcan, a.g.m., s. 353; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., IV, s. 45.