BİZ VE ÖTEKİLER

Muzafer Sherif 1988 de Fairbanks, Alaska’da öldüğünde 82 yaşındaydı. Muzaffer Şerif Başoğlu olan asıl ismini  Amerikan vatandaşlığına geçtiği sırada Muzafer Sherif olarak değiştirmişti. Fairbanks’ın yerli halkı Aşağı Tananaların Chena kabilesinden Kızılderili Alaska Atabaskları’nın nüfusu 2010 yılına gelindiğinde ancak toplam nüfusun % 3,6 sını oluşturuyordu. Beyazlar Amerika’nın genelinde olduğu gibi burada da çoğunluğu ele geçirmiş görünüyordu.

Sherif 1906 yılında İzmir’in Ödemiş ilçesinde doğdu. İzmir Amerikan Kolejinin ardından İstanbul Darülfünunda felsefe okudu ve sonrasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde psikoloji dersleri verdikten sonra Harvard Üniversitesine gitti. Parlak bir kariyere sahip oldu. Sosyal Psikoloji alanında dünyaca ün yaptı. Sonrasında Türkiye’ye dönüp önce doçent oldu ve üniversitede kürsü kurdu. Ancak işler 1940 lı yıllarda onun için pek iyi gitmedi. Komünist eğilimleri var denilerek tutuklandı. Dört ay tutuklu kaldıktan sonra Amerikalıların devreye girmesiyle ülkeyi terk etmesi karşılığında serbest bırakıldı. Amerikalı bir meslektaşı olan Carolyn ile evlendi. Sonrasında yeniden ülkesine dönmek istedi ancak bu kez de karısı yabancı diye üniversitede kürsü yönetemeyeceği söylendi. Muzaffer Şerif Başoğlu’nun önce İzmir’de Yunanlılarla mücadelesi ile başlayan hikayesi son nefesini verdiği Kızılderili yurduna kadar sürdü. Öğrencisi Prf. Dr. Mübeccel Kıray verdiği bir mülakatta Sherif’in her daim ülkesine olan hasretini dile getirdiğini söyledi.

Hikayesinden mi bilinmez, hayatı boyunca ırkçılık ve psikolojide sosyal guruplar üzerine çalıştı. 22 öğrenciyi iki gurup haline getirip bir yaz kampına götürdü. Önce guruplar birbirinden uzakta vakit geçirdi. Sonra bir araya geldiklerinde gurupların birbirine karşı olan düşmanlığı çarpıcıydı. En sonunda her iki gurubu ancak ikisi için de hayati olan bir sorun ancak bir araya getirebildi. Sherif bu çalışmayı kendisi de bahçıvan kılığına girerek takip etti. Sherif, insanlar bir bütünün parçasıdır ve psikolojik olan da sosyal olanın parçasıdır dedikten sonra insanların bireysel özelliklerini gurup davranışları ile karşılaştırdı ve insanların gurup normlarına uymayı tercih ettiklerini gözlemledi.

Gurup psikoloji araştırmaları Sherif’ten sonra da devam etti. Bebekler üzerine yapılan araştırmalarda bebeklerin kendisiyle ilgilenen kişileri ötekilere tercih ettiği belirlendi. Bebeklerin sadece tanıdık insanları değil tanıdıkları insanların türünü de tercih ettikleri yine araştırmalarda gözlemlendi. Bir kadın tarafından büyütülen bebeklerin kadınlara, bir erkek tarafından büyütülen bebeklerin de erkeklere daha uzun süre baktıkları görüldü. Kafkas kökenli  bebekler Kafkasyalı yüzlere Asyalı ya da Çinli olanlara nazaran daha çok bakar.

Laboratuar çalışmaları yeni tanışan bireylerin hızlıca üç özelliği hemen algıladıklarını gösteriyor. Yaş, cinsiyet ve ırk. Peki bu hızlı guruplaşma doğuştan mı? Araştırıcılar ırkçılığın 6 yaşına doğru öğrenildiğinde daha çok ittifak halindeler. Yani öğrenilmiş olma ihtimali daha yüksek. O yüzden mücadele etme şansımız var.

İnsanlar belirsizlikle yüz yüze kaldıklarında gurup dinamiklerine göre hareket etmeyi yeğliyorlar ve hızlıca hafızalarına ve hikayelerine yönelip bizden olanları ve ötekileri ayırıp bizden olanların koluna giriyor. Irk kelimesinin içini genişletiyor araştırıcılar, benzer renkler, benzer takımları tutma, büyüdükleri ortam, alışkanlıklar da gurup olma adına etkili. Toplamı ise inandığımız hikayelerde gizli. Bir araya geldiğimiz insanlarla genellikle aynı hikayelere ve aynı mitlere inanıyoruz.

Ölümcül bir salgınla karşı karşıya olmamıza rağmen guruplaşma ve kavgaların nasıl bu denli sürebildiğine dair düşünürken ulaştım yukarıdaki bilgilere. Demek ki kavim ya da sosyal guruplar da insanın gerçeği. Böyle olmakla birlikte ahlak bireyin Allah’la tekil ilişkisinden vazgeçmeden gurup içinde var olmasından yana. Allah insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye( bir başka tefsiri yoruma göre beni bilsinler diye) yarattım derken insanlar dedi. Zariyat.56. Yine farklılıklardan söz ederken Kur’an’da “Sizi birbirinizi tanıyasınız diye, milletlere ve kabilelere ayırdık” dedi. Hucurat.13. Peygamber sav Veda Hutbesinde asabiyeti yasakladı. Câhiliye döneminde, aralarında baba tarafından kan bağı bulunan akrabanın oluşturduğu topluluğa “asabe”, bu topluluğun bütün fertlerini birbirine bağlayan ve herhangi bir dış tehlikeye karşı koymak veya saldırıda bulunmak söz konusu olduğunda bütün topluluk üyelerinin harekete geçmesini sağlayan birlik ve dayanışma ruhuna da “asabiyet” denilmekteydi.

Hz Mevlana da tarafgirlik insanı şaşı yapar der. Ahlaka uygun olmayan tarafgirliğin önlenmesi için kültürümüzden ve inandığımız öğretilerden yola çıkarak yeni yöntemler geliştirmek zorundayız. Sadece iyi niyetli olmak yetmez. Çaba göstermemiz de gerekir. Biz bu manada bu salgın günlerinde ortak hikayelerimiz çoğalsın diye her akşam internet üzerinden canlı yayında Mesnevi okuyoruz.

Temennim ve niyazım odur ki, insanlar arasında ayırım yapmayan, hiçbir gurubu diğerinden üstün görmeyen ve bizi evlerimize mahkum eden bu salgın, önce kendi içimizde sonra da ötekiyle aramızda uzlaşmayı ve barışı temin etsin.