BOĞAZI TUTMAK.
Tüm okuyanlarımın Ramazanı’nı kutluyorum.
Konya’da Ramazan’la birlikte Yakup Şafak Hoca’nın Mesnevi dersleri de başladı.
Daha önce yaklaşık 5 yıl birlikte Mesnevi okumuştuk. Özlemişiz Hocamızın derslerini. Pazartesiden itibaren Büyükşehir Belediyesi tarafından, İstiklal Harbi şehitlerimiz için yapılan anıt müzede dersler halka açık olarak başladı ve tüm Ramazan boyunca Teravih namazından sonra devam edecek.
Havuzlu bahçede su sesi ve canlı Tasavvuf müziği ile başlıyor program, ardından da Mesnevi’nin ahenkli müziği. İkinci defterden başladı Hoca. İkinci defter Hüsamettin Çelebi’nin bir takım sıkıntılarından kaynaklanan çeşitli nedenlerle biraz gecikerek başlamış. Hz Pir bunu kanın süt olması için gereken zaman olduğundan bahisle, sıkıntıları kanla betimliyor ve eninde sonunda dayanılır ve sabredilirse süte dönüşeceğini vurguluyor ve ardından dua ediyor. Bu yazılan ve söylenenler ilelebet insanlığa ışık tutsun diye.
Ardından kan ve süt betimlemesi devam ediyor. İnsana iradesin sen diyor. Bir taraf kan bir taraf süt. Bir taraf maddi alem diğer taraf manevi. Aralarında berzah var. Engel. İradenin bir tarafa yönelmesi gerekiyor. Nefis ruhun boynuna vurulmuş bir boyunduruk. Ruhu maddi tarafa çekip durmada. Bunu da hazlarla örmede. Manevi şerbetlerden içmenin ilk ve en önemli yolu boğazı kapamaktır diyor Hz Mevlana. Yolun başı. İbarede geçen kelimeler ağız ve boğaz, hem yeme içmenin hem konuşmanın mekanı. Daha çok da yeme içme yani hazlar. Oruç bu yüzden çok ama çok önemli.
Oruçla boğazı tuttun mu, ağzı kapadın mı, manevi aleme doğru yollar açılmaya başlıyor.
Daha da ilginç bir link kurdu Hoca. Nefsin insanı boğazından tutup diğer tarafa yöneltmesi ile ilgili. Zira babamızı da böyle kandırdı ve cennetten kovdurdu dedi. Adem as’ın da cennetten kovulma nedeni boğaz değil miydi? Yemesi yasaklanan ağaçtan, kimine göre buğday vs, yedi. Nefis ve şeytana kandı, boğazına hakim olamadı. Ağız ve boğaz mutlaka hakim olunması gereken ilk bölge.
Hem yeme içmede hem de konuşmadaki hazzı düşünürsek. Kontrolündeki zorlukları da kolaylıkla anlarız. Zira her şey zıddıyla bilinir. Ramazandaki coşku ve heyecanı bütün bir yıla hatta ömre yaymak gerekiyor. Ben öyle anlıyorum. Olabildiğince oruca devam edebilmeli muayyen zamanlarda. Burada hayattaki tüm hazlardan vazgeçmeyi anlatmıyorum elbette. Bu yazıyı okuyanların helal dairesinde yeterince haz alınabileceğini bildiğini biliyorum. O yüzden bu konuyu daha detaylı anlatmayı gereksiz görüyorum.
Ve ilk iki dersin final konusu sevgi ve korkuydu. Muhtemelen de devam edecek üzerinde konuşulmaya. Bir kısım sadece korku üzerine kuruyor anlatılarını. Diğer bir kısımsa sevgi ve hoşgörü. Korkulan değil sevilen Allah söylemiyle çıkıyorlar yola. Oysa gerçek sevgi korkuyla başlıyor dedi Hoca. Mümin için korku ve ümit arası bir statü önerilmiştir hep. İnsanın doğası bunu götürür. Gerçeği yok saymak sadece kendimizi kandırmak olur. Ham insan zalimdir, cahildir ve nankördür. Etrafta da bol miktarda mevcut onlardan. Bu ham insanı olgun hale getirmek için bunca öğütler ve çabalar. Sevgi ise uzun zahmetlerle açan ve ondan sonra da sonsuza dek kokusunu yayan bir çiçek. Bir anda zahmetsizce hissedilen ve sevgi zannedilen şeyse, köksüz bir çiçektir diye de ilave etti. Zira Hadis’de şöyle der Peygamber sav: “Hikmetin başı Allah korkusudur.”
Çekinerek, korkarak başlayıp aşka dönüşen bir yol ve yolculuk bahsettiğimiz.
Vakit ayırmanızı ve akşamları Şehitli’ğe uğramanızı öneririm.
#Faik Özdengül