Derviş Ahmed Lebib

Derviş Ahmed Lebib (ö. 1126/1714) (Şair)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Asıl adı Seyyid Ahmed olup “evlâd-ı meşâyih-i sûfiyye”dendir. Sofya’da do­ğan ve önceleri Celvetî olduğu kaydedilen Derviş Lebib,316 Sâkıb Dede’nin bildirdiğine göre babası vefat ettikten sonra Edirne’ye giderek Celvetiyye tarîkatine girmiş; lâkin aradığı iç huzuru ve mânevî neşeyi bulamamış, derdine şifâ olacağını düşündüğü bir tarîkat arayışına girerek Mevlevî dergâhlarına devam etmeye başlamış ve Nesib Yusuf Dede’ye intisap ederek Mevlevîliğe girmiştir. Yine bazı kaynaklarda belirtildiğine göre Derviş Lebib, bir ara Kıbrıs’ta Lefkoşa Mevlevîhânesi’nde de bulunmuş, orada Nesib Yusuf Dede ve Hasîb Dede ile tanışmak sûretiyle çok iyi bir dostluk kurmuştur.317 Bir kayda göre bu şahıslarla birlikte “seyr-i dâr u diyâr” ederek; bir kayda göre ise “ihtiyâr-ı seyâhat-ı leyl ü nehâr ve geşt ü güzâr-ı dâr u diyâr ve temâşâ-yı acâyib-i âsâr-ı Hüdâvendigâr ederek” aralarında Sâkıb Dede, Nesib Dede, Hasîb Dede, Vehbi Dede, Müneccim Ahmed Dede ve Handî Dede’nin de bu­lunduğu daha kalabalık bir heyetle birlikte Mısır Mevlevîhânesi Şeyhi Siyâhî Mustafa Dede’nin yanına gitmiş ve ondan “peymâne-i âb-ı hayvân-ı ilm ü irfân nûş idüp” İstanbul’a dönmüşlerdir.318 Bazı kaynaklarda ayrıca Derviş Lebib’in de burada Siyâhî Mustafa Dede’nin hizmetinde bulunduğu; aynı zamanda yakın dostu olan Nesib Yusuf Dede’nin Yenikapı Mevlevîhânesi’ne şeyh tâyin edilmesi üzerine onunla birlikte İstanbul’a döndüğü, ona arkadaş­lık yapmak sûretiyle anılan dergâhta yaşadığı ve burada vefat ettiği bildirilmektedir.319

Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye’de tıpkı Sâkıb Dede’de olduğu gibi, diğer bazı kaynaklardan farklı olmak üzere Derviş Lebib’in seyahat maksadıyla Mısır’a gittiği ve orada tanıştığı Nesib Yusuf Dede’ye intisap ettiği, yanlarına Hasîb Dede’yi de alarak birlikte civar beldeleri gezdikleri, daha sonra Nesib Dede’nin Yenikapı Mevlevîhânesi’ne şeyh tâyin edilmesi üzerine Derviş Lebib’in de onunla birlikte İstanbul’a geldiği, vefatına değin dergâhta kaldığı ve Hâmûşân-ı Fukarâ’da medfûn olduğu bilgisine yer verilmiştir.320

1126/1714 yılında İstanbul’da vefat eden ve şairlik yönü de bulunan Der­viş Lebib’in şiir örneği olarak Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye ile Semâhâne-i Edeb’de sadece bir adet Farsça kıt‘ası kayıtlıdır:

Bişnev âşık çonîn gûyed kudüm ü nây-ı mâ
Ez-felek bâlâ-terest în kubbe-i mînâ-yı mâ
Ân zemân ez-hâsıl-ı dünyâ ferâgat-yâftîm
Şod meâl u mâ-hasal dergâh-ı Mevlânâ-yı mâ321

 


316  Sâkıb Dede, a.g.e., III, 134; Esrar Dede, a.g.e., vr. 104b; Ali Enver, a.g.e., s. 215-216; “Lebib Ah-med”, TDEA, İstanbul 1986, VI, 76.

317  Sâkıb Dede’nin ifadesiyle, bu üç yakın dost âdetâ mâcun misali birbirlerinden ayrılamaz olmuşlardır. Bu çerçevede civardaki Mevlevî dergâhlarının şeyhliği kendisine defalarca teklif edilmesine rağmen Lebib, bu teklifleri kabul etmemiş ve Nesib Dede’nin yanında kalmayı tercih etmiştir. Benzer tekliflerin kendisine yapıldığı Hasîb Dede de aynı şekilde davran­mak sûretiyle Nesib Dede’nin hizmetinde kal­mayı yeğlemiştir. Onların bu tavırlarına, Esrar Dede’nin ifadesiyle “Celâliyyü’l-Mürşid” olan Nesib Dede zaman zaman kızar, hatta azarlar mâhiyette konuşur, aralarındaki samimiyeti an­layamayan bazı kişiler ise bu hâl karşısında hay­li şaşırırlar mış (bk. Sâkıb Dede, a.g.e., III, 134; Esrar Dede, a.g.e., vr. 104b).

318  Fındıklılı İsmet Efendi, a.g.e., V, 408.

319  “Lebib Ahmed”, TDEA, s. 76; İlhan Genç “Kıb­rıs Lefkoşe Mevlevîhânesi’nde Yetişmiş Mevlevî Dîvân Şâirleri”, II. Uluslararası Kıbrıs Araştır­maları Kongresi, 24-27 Kasım l998, Doğu Akde­niz Ü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Tebliğ­ler, Gazimağusa 1999, III, 66.

320  Sâkıb Dede, a.g.e., III, 134, 136; Esrar Dede, a.g.e, vr. 104b; Ali Enver, a.g.e., s. 216; “Lebib Ahmed”, TDEA, s. 76.

321  Esrar Dede, a.g.e., vr. 105a;

“Ey âşık dinle ne söylüyor bizim kudûm ve ne­yimiz
Felekten yücedir bizim bu billûr kubbemiz
O zaman dünya kazancından el çektik
Dönüş yeri ve kazanç bizim Mevlânâ’nın dergâhı oldu”

(Şiirin transkripsiyonlu şekli ve Türkçe çevirisi için bk. Esrar Dede, a.g.e., haz. İlhan Genç, s. 468); Ali Enver, a.g.e., s. 216; “Lebib Ahmed”, TDEA, s. 76.