DİNİN VE HAKİKATIN GÜNEŞİ
Şehrabani ALLAHVERDIYEVA
Öz
“Şarkın mana denizi” adlandırılan Şems Tebrizi’nin hayatı sırlarla, muammalarla dolu idi. Zamanın devriyesinden çıkıp, sevgi devriyesine girmeyi beceren Şemsettin Tebrizi. Görkemli Azerbaycan filozofu, mütefekkiri, sofi yolunun yolcusuydu.
Şems gelecek hayat yolu hakkında çok düşünür ve sonunda kamilleşme, hakikate varma yolunu – dervişliği seçer.
Denilenlere göre, Şems “Allah’ım, gizli dostlarından birini karşıma çıkar.” diye dua edermiş. Nihayet, bir gün ona gaipten bir ses gelir: ”Mademki, bu kadar ısrar ediyorsun, bunun şükrü olarak karşılığında ne verirsin?” Şems düşünmeden “Başımı” diye cevap verir. Ona aradığı şahsın Anadolu’da Mevlana Celalettin Rumi olduğu söylenir.1244 yılında Şemsettin Mevlana Celalettin Rumi ile görüşmek için Osmanlı ülkesine gitmiş, şehir-şehir onu aramış, nihayet Konya şehrinde ona ulaşabilmiştir.
Mevlana Celalettin Rumi’nin Türk sofi taliminin banisi seviyesine kalkması Şems Tebrizi ile görüşmesinden sonra oluşuyor.
Onların karakteri tarihte el-ele tutup Allaha doğru giden mukaddesler gibi kalacak.
Bir de sofi şair Şems sağlığında “Bizim mezarımızı mezarlıkta değil, gönüllerde arayın” demişti.