Ebûbekir Dede, Kehhâlzâde (ö. 1059-1077/1649-1667)
(Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Şeyhi, Mesnevîhân)
TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA
İstanbul’da Kehhâlzâde diye ünlü bir âileye mensup olan Ebûbekir Dede’nin doğum tarihi bilinmemektedir. Sâkıb Dede’nin kaydettiğine göre Ebûbekir Dede, önceleri “Ulemâ-yı Devlet-i İlmiyye-i Osmaniyye” iken makam ve itibarın yanı sıra evlad, abâ ve ecdâdını; hatta evini barkını terk ederek Yenika-pı Mevlevîhânesi şeyhlerinden ve zamanın kutbu kabul edilen Doğânî Ah-med Dede’ye intisap edip Mevlevîliğe girmiştir. Ebûbekir Dede, şeyhinin vefatından sonra Konya’ya giderek Mevlânâ Âsitânesi’nde Ebûbekir Çelebi’nin hizmetinde bulunmuş ve aynı zamanda Şems-i Tebrîzî Dergâhı’nda mesnevîhânlık yaparak emsalleri arasında seçkin bir yer edinmiştir. Daha sonra Ebûbekir Çelebi tarafından Bağdat Mevlevîhânesi şeyhliğine atanmış, oranın havasının mizacına müsait olmaması gerekçesiyle İstanbul’a gitmek istediğini belirterek buradaki görevinden istifa etmiş, bilâhare Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Şeyhi Ârif-i Sâlis Mehmed Çelebi Efendi’nin 1047/1637 yılında Konya Mevlevîhânesi postnişînliğine atanması üzerine, onun yerine Ebûbekir Dede dergâhın sekizinci şeyhi olarak tâyin edilmiştir. Yusuf İlgar’ın 502 numaralı Afyon Şer‘iyye Sicilleri’nden hareketle bildirdiğine göre Ebûbekir Dede’nin 1059/1649 yılında hâlen dergâhın şeyhliğini yürütmekte olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklarda vefat tarihi bildirilmeyen Ebûbekir Dede’den sonra dergâhın şeyhliğine müritlerinden Kûçek Mustafa Dede (ö. 1115/1703) atanmıştır. Aynı zamanda mûsikişinas bir zât olan Kûçek Mustafa Dede, çilesini de kendisinden hayli istifade ettiği Ebûbekir Dede zamında tamamlamış olmalıdır.148
Yukarıda da değinildiği üzere Ebûbekir Dede, 1059/1649’da hâlâ şeyh olarak göründüğüne göre, aynı zamanda on sekiz yıl sürdüğü belirtilen tekkelerin yasaklandığı 1077/1667-1095/1684 arası yılların da Kûçek Mustafa Dede’nin şeyhlik dönemine rast geldiği dikkate alınır ise Ebûbekir Dede’nin vefat ettiği tarihin, 1059-1077/1649-1667 arasında bir tarih olabileceğini düşünmek mâkul görünmektedir. İlgar’ın tespitine göre Kûçek Mustafa Dede, vefat ettiği tahmin edilen 1703 yılı başlarına kadar da şeyhlik görevini sürdürmüştür.149
Sâkıb Dede, “tüm faziletleri, övülecek haslet ve tavırları üzerinde toplamış son derece değerli bir zât, maârif mâdeni ve latîfeler mahzeni” olarak tanıttığı Ebûbekir Dede için eserinde yaklaşık dört sayfa ayırmış, aynı zamanda bu fazilet ve değerine işaret eden birçok rivâyete ve nakle yer vermiştir.150 Yine Sâkıb Dede, onun İstanbul’a gitmek istemesine rağmen Karahisar Mevlevîhânesi şeyhliği döneminde hayatından hayli memnun olduğunu, bir başka şehirde olan annesini de yanına aldırdığını; hatta evlenmesi yolunda annesinin yaptığı ısrarlı teklifleri geri çevirdiğini ve mânevî evlâtları olarak gördüğü müritlerinin eğitimiyle ilgilenmekten büyük bir zevk duyduğunu, buradaki meşîhat yıllarının oldukça verimli olup müritlerinden bir çoğunun da meşîhat imtiyâzıyla berhurdâr olduklarını belirtmiştir.151
148 Sâkıb Dede, a.g.e., II, 155-157, 187; Sadettin Heper, Mevlevî Âyinleri, Konya 1974, s. 511; Yusuf İlgar, Karahisâr-ı Sâhib Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi ve Mevlevî Meşhurları, Afyonkarahisar 2008, s. 67, 116, 167.
149 Yusuf İlgar, a.g.e., s. 67, 116-117. İlgar’ın, eserin 167. sayfasında ve Ebûbekir Dede’yi kastederek verdiği “…1649 yılında Karahisar Mevlevîhânesi’nde hâlen şeyh olduğu anlaşılmaktadır.” bilgisi dikkate alındığında, aynı eserin 16. sayfasında Mustafa Dede’nin anılan dergâhta şeyh oluş tarihi olarak verilen “1638’den önce” kaydının (bk. Yusuf İlgar, a.g.e., s. 16, 67, 167) bir çelişki oluşturduğu düşünülmektedir (HN).
150 Sâkıb Dede, a.g.e., II, 156-159.
151 Sâkıb Dede, a.g.e., II, 156.
#Bayram Ali KAYA