GÖNÜL ÇALABIN TAHTI
Bir okuyucu sorusu:
Faik bey, diyelim ben sizin geçen hafta söylediğiniz gibi sürekli iletişim yada ilişki halinde bulunamadığınız biriyim, alıcı değilim, bütün insan değilim veya iyi niyetli değilim ama bir ortamda bir araya geliyoruz ve siz bende noksan olan özelliklere rağmen benimle muhabbet etmeye mecbur kalıyorsunuz. Beni de ‘Hızır’ mı adfedeceksiniz? Ve eğer ben de bir Hızır isem, o zaman dürüstlük veya samimiyet nereye gitti? Ben yine bu sayfadan cevabınızı bekleyeceğim.
Öncelikle doğru anlamaya çalışalım. Alıcı değil, iyi niyetli değil, bütün değil. Böyle biriyle neden muhabbet etmek zorunda kalalım. Buna mecbur olduğumuzu düşünmüyorum. Hızır bilmek ne demek? Diğerini dikkate almak. Adam yerine koymak. Önemsemek. Saygı duymak. En önemlisi de durduk yere incitmemek. Birisiyle bir arada olmak demek ille de onunla sohbet, muhabbet etmek zorunda olmak anlamına gelmez. Çeşitli ortamlar hayal ediyorum şimdi. Bir arkadaş toplantısı. Tanıdıklarınız var tanımadıklarınız var. Neden herkesle konuşmak zorunda olasınız ki? Sorulursa cevap verirsiniz. Sorulmazsa sukut edersiniz.
Herkesi Hızır bilmek daha çok incitmemekle ilgili. Bu gerçeği ifade etmeyeceğimiz anlamına da gelmez. Ancak işin sırrı olgunlukla ilgili. Söyledikleriniz neden söylediğinize, gerekçenize, niyetinize bağlı. Haklı çıkmak için mi? Başkalarının ağzı açık kalsın için mi? Savunmaya geçmek mi? Sırf tartışma olsun için mi? Öfke kaynaklı mı? Yoksa sevgi adına mı?
Scott Peck sevgiyi diğerini ruhsal olarak tekamül ettirmek olarak tanımlar. Söyledikleriniz ya da söyleyecekleriniz diğerinin işine yarayacaksa, ona bir faydası olacaksa, onu düşündürecekse, farkındalığını artıracaksa söylenmeli. Duymuyorsa konuşmak da anlamsız. Şeyh Sadi Şirazi der ya: “akıllılık konuşulacak yerde konuşmak susulacak yerde susmak,” tersi de akılsızlık. Nerde nasıl davranacağımıza ilişkin biraz da zeka gerekiyor. Esneklik şart.
Dürüstlük konusuna gelince, söylenmesi gerekenleri söylememek dürüstlük mü? İşe yaramayacaksa evet. Hayata hangisi faydalı penceresinden bakmak gerektiğini düşünüyorum ben. Kimin haklı ya da neyin doğru olduğu çok önemli değil. Bir şey faydalıysa konuşmalı. Neyin faydalı olduğunu tespit etmek de donanım gerektiriyor. O yüzden bütün olmak, olgun olmak gerekiyor.
Mesnevi de geçer. Hz İsa hızla koşmaktadır. Sorarlar nereye gidiyorsun diye. Dağa kaçıyorum der. Neden diyince, bir ahmaktan kaçıyorum der. Sen ölüleri dirilten, körlerin gözünü açan değil misin deyince: Ahmak için yapılacak bir şey yoktur der. Bir başka yerde de Hz Pir: bir uyuz yüz kişiyi uyuz eder der. Susulacak ve kaçılacak yerler de vardır.
Herkesi Hızır bilmek herkesle muhabbet etmeyi gerektirmez. En çok da içinde saygıyı barındırır bence. Diğerinin öyle olmasına saygı. Eğer kötüyse de ki kötüler de vardır. Mesafeyi ayarlamak aklı gerektirir. Zira kötülüğü yapabilirsen elinle engellemek, olmazsa dilinle, o da olmazsa kalbinden buğz etmen emredilmiştir. Herkesi Hızır bilmek herkes iyidir anlamına da gelmez. Hz Mevlana: nereye gidersen git akrep ve yılan olacaktır der. Onların varlığını kabullenmek ve korunmak da sana düşer.
Dürüst olmak, her aklına geleni her yerde söylemek de değildir. Hatta söylememek çoğu zaman daha çok duyurucudur. Sabır, söylenmesi ve yapılması gereken şeyi tam zamanında ve en işe yarayan yerde yapmaktır şeklinde de tarif edilebilir.
Herkesi Hızır bilmek, önyargılardan uzak kalmakla ilgilidir. Genellemelerden kaçınmak. Dikkatli olmak. Etraftan haberdar olmak. Kaşıktaki yağı dökmeden etrafı kolaçan etmek. Herkesin bir hikayesi olduğunu içselleştirmek.
Herkesi Hızır bilmek. Hızır’ın var olduğu gerçeğini akılda tutmak demektir. Hikayesi Kur’anda anlatıldığı gibi olduğuna göre var olan her işin aslında arkasında bir hikmetinin olduğunu düşündürmelidir. Sakin olmayı sağlar bu düşünce. Telaşı önler. İşlerin bir düzenleyicisi olduğunu bilmemizi sağlar. Reflektik davranmak yerine durup düşünmemiz gereğini hatırlatır.
Hızır olmasa da herkes, Hızır’ı da yaratanın yarattığı.
Çalap gönüle baktı,
Gönül Çalab’ın tahtı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıktı ise
#Faik Özdengül