HİÇLİĞİMİN ŞAHİDİ SECDE
Varlığımın şahidi secde…
Hiçliğimin şahidi secde…
Şeref nişanem alnım,
Ya Rab! Huzurunda, yerde…
Bedenim ruhlaşırken ruhum kanatlanır.
Secdeyle verdin bize özgürlüğü her yerde.
Namaz kanadını açmayan ruhundan haberdar olamaz.
Ruhundan haberi olmayan Hakkı bulamaz.
Onu ancak O’ndan kopan parça bilir. “ Parça bütünün habercisidir” der Hz Ali. Ve parça bütünün tüm özelliklerini taşır. “Akıllılar parçada bütünü görürler” der Mevlana’mız. Ten sevgisinden geçen, can muhabbetine kavuşur. Geçici zevkler teni sevindirir. Tenin sevinci ise canın kederidir. Canı sevindirmek için iki davet arası özlem gerek.
Sahi, iki ezan arası Onu özlediğimiz oluyor mu?
Secde; bütün güzelliklerin merkezi, secde ile otururuz ilahi yörüngemize. Ve secde ile
düzenleriz tüm günümüzü ve ömrümüzü. Secde ilahi düzenimiz, secde yaşam kalitemizin belgesi. Secdem; ötelere açılan kapım, akıl dünyam ile gönül dünyamın birleştiği ya da buluştuğu anım. Secdem; adını koyamadığım tadım, tadına doyamadığım lezzetim.
Akılla gönül birleşir de yolumuz tevhide çıkar. Efendimiz o mübarek sözlerinin birinde der ki “aklım beni hiç yanıltmadı, gönlüm de aklımı hiç tekzip etmedi.” Ya Rab! Aklımızı; yanılmayan bir akıl, gönlümüzü; aklımızı tekzip etmeyen bir gönül haline getir. Getir de akılla bildiğimizi, gönülle zevk edebilelim. Çünkü “Hakikat akılla bilinir, zevkle bulunur”
buyurur büyüklerimiz.
Bazen kendi kendimle konuşur, özlemlerimi anarım. Memleketimi özlerim, annemi, babamı, çocukluğumda çok sevdiğim ayranlı çorbamı, saklambaç oyununu, ip atlamayı, daha neyi
özleyebilir ki insan kendi gerçeğinden (aslından) başka. Gerçeği bu zannettik, yine ötesine geçemedik.
Sahi, geldiğimiz kaynağı ve Tek Gerçeği özlediğimiz oluyor mu?
Tek gerçeğimize kapılar secdeyle açılır. Secdeye nice hazineler gizlenmiş, nice sırlar yüklenmiştir. Efendimiz o mübarek sözlerinin birinde “Namaz müminin miracıdır” buyuruyor. Miraç; yükseliş, ulvi yolculuk, bedenin ruha teslimiyeti, manevi bir sefer… Bilincin, bilinç üstü boyutunda ilerlemesi ve idrak zirvelerinin bir bir aşılması. Ve buluşma anı. Yeni açılımlar, yeni bilgiler hazineden hediyeler.
Ya Rab!
Miraca dönüştüremedik secdemizi, namazımızı.
Kabul buyur ne olur bu yöndeki çabamızı.
“O kerem sahibi namazda gizlenmiştir. O, gönül namazı kılan, kendini tamamı ile Allah’a veren kuluna lütuf ve ikramda bulunur. O’nun affı ve mağfireti günaha şeref elbisesi giydirir de böylece o günahı affedilmeye, ihsana, kurtuluşa vesile eyler, sebep kılar” buyuran Mevlana’mız namazlarını öyle bir aşkla kılar ki her secde onun için ayrı bir miraç, doyulmaz bir kavuşmadır.
Selahaddin Zerkubi Konevi, Mevlana’mızın bir miracını bize şöyle anlatır. “Konya’nın çetin kış gecelerinin birinde Hz. Pir’le sohbet ediyorduk, sohbet sırasında coştu, aşka geldi. “Ben bir dışarı çıkayım” dedi. Bulunduğumuz medresenin dışına çıktı. Aradan uzunca bir zaman geçmesine rağmen gelmedi, dışarısı kar, ayaz buz kesiyor. Kapıya çıktım baktım, namaz kılıyor, secdede. Tekrar içeri girdim. Bekledim, bekledim yine gelmedi. Çıktım baktım hala secdede. Bir şey oldu diye korktum. Yanına eğildim, şükür ki hala nefes alıyor. Ağlamış, gözünden akan yaşlar buz tutmuş. Buz tutan gözyaşları yanağını tahtaya yapıştırmış. Secdede kendinden geçmiş. Kucaklayarak kaldırmayı düşündüm, buz yanağını belki incitir diye kıyamadım, vazgeçtim. Hohlaya hohlaya nefesimle buzu eritip, kucağıma alarak içeri götürdüm.”
Allah ve Resul aşkını zirvelerde yaşayan Mevlana’mız “İman zevkinden başka her şey azaptan ibarettir” buyurur. Secde; iman zevkimizin doruk noktası… Ya Rab! Bu zevki her secdemizde tattır. Tattır da geçici tatların, zevklerin peşine düşmeyelim (âmin).
Hatice Sedef Ergül
#Hatice Sedef Ergül