HZ. MEVLÂNA’DA VEFA DEĞERİ

TOPLUMSAL AÇIDAN HZ. MEVLÂNA’DA VEFA DEĞERİ

Hayri ERTEN∗

İnsanoğlu doğuştan toplumsal bir varlıktır. Tek başına ne kendisi ne de hayatı bir anam taşımaz. İnsan birlikte yaşadığında ve sosyalleştiğinde insan olma vasıflarına haiz olur. Yemeyi, içmeyi, uyumayı, yürümeyi, sevmeyi, mutluluğu, mutsuzluğu, nefret etmeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı, güvenmeyi, güvenmemeyi, ezayı, cefayı, dostluğu, fedakarlığı ve vefayı diğer insanlarla birlikte yaşarken öğrenir. Bütün bunların neler ve nasıl olduğunu belirleyen birlikte yaşamanın gereği ölçütler vardır. Toplumsal değerler bu ölçütlerin önemli bir kısmını oluşturur. Toplumsal yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır. Zira toplumsal değer bir kimsenin diğer insanları, onlara ait nitelikleri, isteklerini, davranışlarını değerlendirirken başvurduğu bir ölçüt olmaktadırlar. (Güngör, 2010: 28).

Değer, bir toplumsal grubun ya da toplumun kendi varlığını, bütünlüğünü, işleyiş ve devamını sağlamak için üyelerinin çoğunluğu tarafından doğru ve gerekli oldukları kabul ve tasdik edilen, onların ortak duygu, düşünce, amaç ve çıkarını yansıtan genelleştirilmiş temel ahlaki ilke ya da inançlar olarak belirtilmektedir. (Erdoğmuş, 1976: 115). Bir bakıma toplumsal değerler, “neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi, neyin kötü, neyin güzel, neyin çirkin, neyin adil olduğu konusunda genel yargılara varma imkânı sunarlar. Bireyler toplum yaşamlarında hemen her şeyi, bu değerlere göre algılarlar ve böylelikle yaşamın anlamını kavrar ve öğrenirler.” (Güven, 1999: 163). Başka bir deyişle toplumda ideal düşünme ve iyi-kötünün belirlenme yollarının tamamı değerler tarafından teşekkül ettirilir. Dolayısıyla sosyal yaşamdaki sosyal kontrol mekanizmalarının; ödüllendirme veya cezalandırmaların değerlerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. (Özensel, 2003:219). Toplumsal düzenin sağlanması ve korunmasında önemli görevleri yerine getiren normlara kaynaklık eden sosyal değerlerin yokluğunda veya işlevsizliğinde toplumlar gerek istikrar gerekse sağlıklı şekilde istikbale yürüme konusunda büyük sıkıntı ve zorluklarla karşılaşacaktır. Zira, toplumsal değerler, toplumda bireylerin tutunacakları ve sosyal yapıyı ayakta tutan direkleri gibi işlevlerde bulunmaktadır. Değerler olmadan toplumsal hayatın olması imkansızdır. Değerler toplumsal hayat için tatmin kriteri oluştururlar, birlikte yaşamaya katılımda güvenlik, anlamlılık, amaçlılık ve geleceğe yönelim sağlarlar. (Özensel, 2003:229) Bunun farkında olan Hz. Mevlâna toplumsal değerlere dikkat çeken veciz sözler söylemiş ve tavsiyeler vermiştir. Bu söz ve tavsiyelerini ayet-i kerimlerden ve hadisi şeriflerden esinlenerek ve halkın anlayacağı dilden açıklamıştır. Hz. Mevlâna “vefa” değeri ile alakalı çeşitli söz ve açıklamalarda bulunmuştur.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı” şeklinde anlamlandırılan “Vefa”, dostluk ve muhabbette sebat etme, sevgide süreklilik, bağlılık, sadakat, sözünde durma, minnettarlık, görülen iyilikleri unutmama, istikamet ve verilen sözü yerine getirme gibi pek çok manayı da içinde barındırmaktadır. Bunların aksi tutum, davranış ve hareketler “vefasızlık” olarak kabul edilir.

Hz. Mevlâna vefa ile ilgili olarak yukarıda verilen çeşitli anlamları içinde barındıran söz ve izahlarda bulunmuştur. “Musa ile mücadele eden büyücüler (ellerine) onun asası gibi bir asa aldılar. Bu asa ile o asa arasında derin bir fark var. Bu iş ile o iş arasında hayret verici bir yol var. Bu işin arkasında Allah’ın laneti var; O işe karşılık vefa olarak Allah’ın rahmeti var”. (Mesnevî, 2013: s. 27) Bu açıklamada Cenab-ı Mevla’nın Musa Peygamberi yalnız bırakmayıp ona zor durumda yardım ederek vefa gösterdiğine yer vermektedir. İnsanların da dostlarına karşı vefalı olmaları gerektiği açıkça görülmektedir. İnsanların yaratanlarına karşı verdikleri sözleri tutmadıklarında ahiret yaşamında nasıl yaptıklarının boşa gideceği ve karşılık bulamayacağı Hz. Mevlâna’nın aşağıdaki örneklerinde görülmektedir.

“Ambarımızda hırsız bir fare yoksa 40 yıllık amellerimizin buğdayı nerede? Her gün ufak ufak (biriken) sadakatimiz, niçin şu ambarımızda toplanmıyor?” (Mesnevî, 2013:30)

“Hastalandığın zaman günahından bağışlanma diler durursun, günahın çirkinliği sana görünür de tekrar yola geleyim diye niyetlenirsin, bundan böyle emre uymaktan başka bir iş seçmeyim diye ahdedip söz verirsin”. (Mesnevî, 2013: 37)

“Nefsin hilesinden neler gördüm, neler. Nefis büyüsüyle ayırt etme yetisini alıp götürür. Sana yeni yeni sözler verir, ama binlerce kez sözünden cayar. Ömür yüz yıl mühlet de verse, o her önüne yeni bir bahane koyar”. (Mesnevî, 2013:217).

“Verdiği sözü ancak akıl hatırlar. Unutma perdesini ancak akıl yırtar. Aklın olmadığı için unutkanlık efendindir. Düşmandır tedbirine; tedbirini bozar”. (Mesnevî, 2013:486).

Toplumsal yaşamda insanlar verdikleri sözleri tutmadıklarında birlikte yaşam için olmazsa olmaz düzen, sistem ciddi aksaklıklara, olumsuzluklara ve kaosa yol açacaklardır. Toplum içinde bütün insanları sadece hukuksal yaptırımlarla takip edip müeyyidelerle düzeni koruyamayız. Verilen sözler toplumun çoğunluğu tarafından tutulmadığında hem dünya hayatında hem de ahiret yaşamında huzura ve mutluluğa kavuşmamız mümkün görünmemektedir. Zira sözlerin çoğunlukla tutulmadığı bir toplumsal yaşamda toplumsal güvenden de söz etmek mümkün değildir. En başta aile kurumunda düzen ve huzur kalmayacak ve aileler parçalanmaya başlayacaktır. En çok birbirimize vefa göstereceğimiz temel toplumsal kurumlardan biri olan ailenin parçalanması toplumsal bütünlüğün de parçalanması demektir. Hz. Mevlâna bu sosyal ve ahlaki gerçeklerler açısından vefanın toplumsal bir değerini insanlara anlayacakları tarzda açılmaya çalışmış ve dikkat çekmiştir.

“Dostun dostlarla birliği hoştur” (Mesnevî, 2013: 39)

Gönüldeşlik dildeşlikten daha iyidir. Gönülden, konuşmamız, imansız, işaretsiz yüzbinlerce tercüman belirir. (Mesnevî, 2013: 55)

“İnsan görüşten ibarettir. Gerisi deridir. Görüş de, dostu görmektir ancak. İnsan dostu görmedikten sonra kör olsun daha iyi. Baki olmayan dost uzak olsun daha iyi”. (Mesnevî, 2013: 61)

“Dostların anışı dost işin pek kutludur; hele biri Leyla öbürü Mecnun olursa”. (Mesnevî, 2013: 66) “Yaşam gülmeyi, sevgi hak etmeyi, vefa unutmamayı, dostluk sadik kalmayı bilenler içindir.”

Vefa karşılıksız olup dostluğa ve gönüldeşliğe de dönüştüğünde toplumsal bütünleşme ve güvenlik, hatta sosyal sermaye de çok güçlenecektir. Bu değerlerin toplumun çoğunluğu tarafından benimsenmesi ve içselleştirilmesi güvenli, huzurlu ve istikrarlı bir toplumsal yapı için vazgeçilmez bir durumdur. Hassaten sosyal kriz dönemlerinde bu ihtiyaç daha güçlü hissedilir. Hz. Mevlâna da bu bağlamda vefa değerini pek çoğumuzun sürekli karşılaştığı aşağıdaki sözleriyle anlatmaya çalışmıştır.

“Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak! Hakla ettiği sözleşmeyi yerine getiriyorsa, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefalıysa onu istediğin kadar öv! Onun iyi vasıflarını bir bir say! O, senin övgünden, saydığın meziyetlerden daha üstün bir kişidir.”

“Verdiğin sözde vefa edersen, Allah’ta senin ahdini korur. Ahde vefa eden, ahde vefa bulur. Kime niçin söz verdiğini bilen ve sözünü yerine getiren, tenini iplik hâline kor, o sözün etrafında dolanır ve ahdini örer durur. Ahde vefa etmek, (verdiği sözde durmak) akılla olur. Çünkü akıl, ahdini (sözünü) hatırlatır, akıl unutkanlık perdesini yırtar. Sözünü yerine getirmemek ahmaklıktandır. Verdiği sözde durmak, temiz insanların işidir. Yalancı dolancı adam, dinde de vefakâr olmadığından her an sözünü, yeminini bozar. Şükür ehlinin ve vefa sahiplerinin elde ettikleri hiçbir zaman kaybolmaz. Çünkü talih onların daima peşinden gelir. İnsan bir ağaca benzer, sözü de ağacın köküne. Kökün iyileşmesine, sağlamlaşmasına çalışmak gerek. Bozuk düzen ahid, çürümüş kök gibidir. Kökü çürümüş ağaç meyve vermez. Şeytan gibi hasetçi değilsen dava kapısını bırak da vefa kapısına gel. Köpeğe bir kapıdan, bir lokma ekmek verilse o kapıya bağlanır, hizmetkar olur. Kapıya bekçi kesilir. Ona eziyet edilse, yiyeceği layıkıyla verilmese bile o kapıyı asla bırakmaz. Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli ab-ı hayat içtin, gözlerin açıldı unutma.”

Hakları reddettikten, saymadıktan sonra isteğin kadar vefakâr ol. Bil ki bu vefa, vefasızlığın ta kendisidir.

“Vefamızı boşa çıkaracak işler yapma. Vefasızlığı boşu boşuna açığa vurma. Köpeklerin şiarı vefakarlıktır. Çek git, köpekleri utandırıp adlarını kötüye çıkarma. Vefasızlık köpekler için utanç kaynağı olduğuna göre vefasızlığı nasıl reva görürsün? Yüce Hak vefadan övünçle söz eder. Der ki “Sözünde bizden daha iyi duran kim var?” Hakkı inkâr etmek de bil ki vefasızlıktır. Kimse Hakk’ın haklarından öncelikli değildir”. Mesnevî, 2013:279).

Sonuç olarak Hz. Mevlâna “vefa” değerinin toplumdaki birliğin, düzenin, huzurun, istikrarın sağlanmasındaki işlevine kendi söylem tarzı ile açıklık kazandırmıştır. İnsan Yaratanına karşı verdiği sözde durarak, yardımsever olması, iyiliklere minnettar kalması, dostlarına sadakat göstermesi, yaşlılara yardım etmesi, insanları sevmesi, vatanına, maneviyatına ve dinine bağlı kalması toplumsal bütünlüğün ve düzenin sağlanmasında ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. İnsanlar arası davranışların düzenlenmesi ve hayata geçirilmesinde somut kuralları ifade eden sosyal normların yaslandığı toplumsal değerler vazgeçilemez durumdadırlar. Vefa değeri de bunlardan birisidir ve Hz. Mevlâna bunun farkında olup onu topluma ve insanlara etkili bir biçimde anlatmaya çalışmıştır. Vefa gibi değerleri önemsemeli toplumsal bütünlük ve istikrar açısından onları istikbalin teminatı olan yeni nesle doğru şekilde aktarılması gerekmektedir.

KAYNAKLAR

Erdoğmuş, Zeki (1989), Sosyal İlişkilere Analitik Bir Bakış, Elazığ, (Yayınlanmamış Ders Notları).

Güngör, Erol (2010), Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar, Ötüken Yay., İstanbul.

Güven, Sami (1999), Toplumbilim, Ezgi Kitabevi, Bursa.

Mevlâna Celaleddin Rumi (2013), Mesnevî, Konya Büyüşehir Belediyesi, Konya.

 

*Prof. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi AKİF Öğretim Üyesi, ertenhayri@hotmail.com