İsmetî Mehmed Efendi (ö. 1076/1665) (Şair, Kazasker, Müderris)
TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA
1020-1022/1611-1613 yılları arasında İstanbul’da doğduğu tahmin edilen İsmetî’nin asıl adı Mehmed olup babası Sultan I. Mustafa devri meşâyihinden Şeyh Fazlullah Efendi, dedesi ise ünlü âlimlerden Birgili/Birgivî Şeyh Mehmed Efendi’dir. Yetiştirdiği âlimlerle ünlü olan âile ortamından hayli faydalanan ve ilk bilgilerini babasından öğrenen İsmetî, döneminin önde gelen âlimlerinden de dersler almak sûretiyle iyi bir tahsil görmüştür. Hatta Şeyhülislâm Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendi’nin daha ilk meşîhat yıllarında onun hizmetinde bulunmak sûretiyle takdirini kazanmış ve kendisinden ders almış olan İsmetî Mehmed Efendi, tahsilinin ardından müderrislik mesleğine adım atmış; ancak bazı cahil kişilerin kendisine üstünlük taslamalarından gücenmesi ve ilerlemesini engellemeye yönelik haberlerin baskısından bunalması sonucunda, hayli kısa süren bu ilk müderrislik görevinden ayrılmış ve Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Doğânî Ahmed Dede’ye intisap edip Mevlevîliğe girmiştir. Bu dergâhta sikke giyip semâ meşk ettikten ve bir süre kaldıktan sonra, Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendi’nin tekrar şeyhülislâm olması üzerine İsmetî de yeniden müderrislik mesleğine dönmüştür. İsmetî, sırasıyla 1037 Rebîülevvelinde (Kasım-Aralık 1627) Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendi, 1040 Zilkâdesinde (Haziran 1631) Siyavuş Paşa Sultanî, 1042 Ramazanında (Mart-Nisan 1633) Sahn, 1044 Saferinde (Temmuz-Ağustos 1634) Kalenderhâne ve 1048 Muharreminde (Mayıs-Haziran 1638) Vâlide Sultan medreselerine tâyin olunmuştur.152
İsmetî, 1049/1640 yılında kadılık mesleğine geçmiş ve sırasıyla 1049 Şevvalinde (Ocak-Şubat 1640) Şam, 1054 Zilkâdesinde (Aralık-Ocak 1644-1645) Bursa, 1055 Recebinde (Ağustos-Eylül 1645) İzmir, 1057 Recebinde (Ağustos 1647) Eyüp, 1059 Recebinde (Temmuz-Ağustos 1649) Galata, 1062 Ramazanında (Ağustos-Eylül 1652) İstanbul ve 1062 Şevvalinde (Eylül-Ekim 1652) Selânik kadılıklarında bulunmuştur.153 1067 Ramazanında (Haziran-Tem-muz 1657) Anadolu; 1069 Rebîülevvelinde (Kasım-Aralık 1658) birinci kez, 1074 Muharreminde (Ağustos-Eylül 1663) ise ikinci kez olmak üzere Rumeli kazaskerliğine getirilmiş olan İsmetî, bu son görevinde iken 1075 Ramazanında (Mart-Nisan 1665) emekli olmuştur.154
İsmetî Mehmed Efendi, emekliliğinden birkaç ay sonra, 12 Safer 1076 (24 Ağustos 1665) tarihinde Kanlıca’daki yalısında vefat etmiş ve cenâze namazı Eyüp Sultan Câmii’nde kılındıktan sonra Edirnekapı dışındaki Sırt Tekye karşısında bulunan mezarlığa defn edilmiştir. Vefâtına, dönemin şairlerinden Nazmi tarafından ve “Ben dahi Nazmî dedim târîhin/İsmetî’nin cây-ı Adn ola yeri” mısralarıyla biten sekiz beyitlik bir tarih kıt‘ası yazılmış; Sîmkeşzâde Feyzî Hasan Efendi tarafından söylenmiş olan tarih kıt‘ası ise aynı zamanda mezar taşına nakşedilmiştir:
Kıt‘a
Ma‘den-i fazi u ma’ârif ibn-i ibn-i Birgili
İsmetî merhûma fazlından ede rahmet İlâh
Fevtinin Feyzî duâ ile dedim târîhini
Ede Bârî İsmetî’ye cây-ı Adn’i cilve-gâh155
Kaynakların belirttiğine göre “iyi huylu, güzel ahlâklı, zeki, nazik ve hoşsohbet” bir kişiliğe sahip olan ve Safâyî’nin kendisini “mecmau’l-bahreyn-i kemâl” olarak niteleyip bilgi ve kültür bakımından zamanında tek olduğunu belirttiği İsmetî Efendi, devrinde herkesten saygı gören, adına birçok kasîdeler söylenen ve şiirlerine gazeller yazılmış olan bir şahsiyettir. Özellikle kazaskerlik dönemlerinde konağında düzenlediği toplantılara katılmak, devrin âlim ve şairlerince ayrı bir iftihar vesilesi olarak değerlendirilmiştir. Temkinli ve vakûr kişiliği yanında, güçlü ilim adamlığı yönüyle de dâimâ takdir edilen İsmetî, âlimlerin ikiye ayrıldığı ve son derece tatsız olayların yaşandığı günlerde de tarafsızlığını korumuş, IV. Mehmed’in saltanat yıllarında çıkan sipâhi ve yeniçeri ayaklanmalarının büyümesini önlemiş, yaptığı etkili konuşmalarıyla isyancıları isteklerinden vazgeçirmeyi başarmıştır.156
Aynı zamanda 17. yüzyılın tanınmış şairlerinden biri olan İsmetî, çok az şiir kaleme almış isimlerden biridir. Altmış sekiz beyitten oluşan ve Rızâyî Efendi’ye nazîre olarak kaleme aldığı ilk na‘tı dışındaki şiirleri kısa kıt‘alar ve gazellerden oluşmaktadır. Dîvânçesi gözden geçirildiğinde sayıdan çok değer ve güzelliğe önem veren, az; fakat itinâlı söylemek isteyen bir şair olduğu görülür. Bu nedenle beyitleri üzerinde fazlaca durmuş son derece güzel teşbihler ve ince hayaller bulmak gayretinde olmuştur. Aynı zamanda sağlam ve temiz bir dile sahip olan, Güftî tarafından “nükte okulunun hocası ve şairler sultanı” olarak nitelenen şairin üslûbu da dönemi şairlerine göre hayli sâde ve akıcıdır. 17. yüzyılın Şeyhülislâm Yahyâ, Bahâî, Nâilî ve Neşâtî gibi birçok ünlü şairi tarafından gazellerine nazîreler yazılmış olan İsmetî’nin şiirlerinde tasavvuf düşüncesine yer vermediği görülür. O daha ziyâde rind ve Kalender-meşrep bir tavrı benimsemiş, zevk ehli, ince ve duygulu bir şair ve sohbet adamı olarak yaşamış, günlük hayattaki bu tavır ve yaklaşımını şiirlerine de yansıtmıştır. Tüm bu özelliklerinden hareketle İsmetî’yi, Şeyhülislâm Yahyâ ve Şeyhülislâm Bahâî çizgisinde başarılı bir şair olarak değerlendirmek mümkündür.157
Eserleri
1.Dîvânçe. Yedi yüz bir beyitten oluşan bu küçük eserin sadece İstanbul kütüphanelerinde on dört yazma nüshası bulunmaktadır. İlk olarak 1291 yılında İstanbul’da basılan dîvânçe, Halûk İpekten’in belirttiğine göre hem çok eksik, hem de yanlışlarla doludur. Eser daha sonra Halûk İpekten tarafından dokuz nüshası karşılaştırılmak sûretiyle yayımlanmıştır (bk. Halûk İpekten, İsmetî Dîvânı, Atatürk Ü Yay. Ankara 1974). Eserin bu neşrinde 1 adet münâcât, 2 adet na‘t, 2 adet methiye, 2 adet tarih, 113 adet gazel, 3 adet nazm, 1 adet kıt‘a, 3 adet rubâi ve 12 adet matla-müfred bulunmaktadır.158
2.et-Tarîkatü’l-Muhammediyye Tercümesi. İsmetî’nin bu eseri, dedesi Meh-med Birgivî’nin et-Tarîkatü’l-Muhammediyye adlı eserinin Türkçe mensur bir tercümesinden oluşmaktadır. Şeyhî ve Safâyî’nin belirttiklerine göre “inşâsı hûb ve elfâzı merğûb” bir eserdir. 159
İsmetî Mehmed Efendi’nin bunlar dışında fıkha dâir bazı ta‘lîkatı ve çeşitli yazma mecmualarda rastlanan mektupları, Arapça birkaç şiiri ve bir takrîzi bulunmaktadır. İsâzâde Tarihi adlı eserde İsmetî’nin Tevârih-i Devlet-i Aliyye adlı bir eseri olduğu belirtilmekle birlikte, henüz bir nüshasına rastlanmamıştır.160
Şiirlerinden Örnekler
Na‘t
Sadr-ı bedr-i kâinât hayrü’l-verâ
Server-i hayl-i rüsül şemsü’d-duhâ
Dönmez idi böyle fânûs-ı felek
Şems-i zâtın olmasa nûru duhâ
Reh-nümâ oldun gelip güm-rehlere
Râh-ı Hakk’a eyleyip çün ihtidâ
Pes güzide olduğıçün cümleden
Nâmını kıldı senin Hak Mustafâ
Kıl şefâ‘at İsmetî-i âcize
Ey şefî’ül-müznibîn rûz-ı cezâ161
Gazel
Ederdi merhamet ol gamze-kâr-ı nâz bana
Vereydi baht eğer ruhsat-ı niyâz bana
Zebân-ı lâlimi bîgâne-i niyâz etdi
Cefâlar eyledi bu çarh-ı hîle-bâz bana
Neden bilirdi dil âyin-i bezm-i dil-dârı
Açılmasaydı eğer perde-dâr-ı râz bana
Nigâh-ı mihr ü vefâ zanneder gören ammâ
Ne gûşeler eder ol çeşm-i fitne-sâz bana
Henüz İsmetiyâ mest-i câm-ı pişinim
Neler sunar dahi sâki-i dil-nevâz bana162
Gazel
Rindin hemişe nâle vü âbı nihân olur
Bir şâhdır ki ceyş ü sipâhı nihân olur
Sanman zemin-i aşkı ki bi-berk ü sâz ola
Bir deştdir ki mihr-i giyâhı nihân olur
Bir bi-karâr devlete benzer hayâl-i yâr
Gâhi görünse dideye gâhi nihân olur
Kim kasd ederse bakmağa hûrşid-i taPata
Gözden peri-misâl nigâhı nihân olur
Güm-nâm eder cihânda hemân zevki İsmeti
Halkın yanında cümle günâhı nihân olur163
Gazel
Geldikde batın âşıkma nâz edemezsin
Mânend-i Hümâ evcde pervâz edemezsin
Gâhi eğilip gûşuna der ol hat-ı nev-hiz
Şimdengerü sen şiveye âğâz edemezsin
Bu tarz-ı bed-âheng-i dil-âzâr ile ey dil
Bu bâğda bir bülbülü dem-sâz edemezsin
Kendin yenemezsin bilirim meşrebin ey dil
Nûş-ı meye âğâz idicek az edemezsin
Sad rıtl-ı girân olsa çeker İsmeti-i zâr
Sâkî sen anı mest-i ser-endâz edemezsin164
Kıt‘a
Hak eyleye Sultan-ı cihân Hân-ı Murad’m
Hemvâre çerâğ-ı gül-i ikbâlini rûşen
Bağdâd’ı yine knvvet ile eyledi teshir
Bir küşte olup kahrı ile devlet-i düşmen
Sebt eylemeğe vakt-i saîdin bu cihâdın
Feyz ister iken İsmetiyâ fazl-ı Hüdâ’dan
Tebrîk-i gazâ eyleyip ol zıll-i İlâh’a
Hâtif dedi târihini fethin müteyemmen165
152 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 323-324; Mustafa Safâyî, Tezkire-i Safâyî, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2549, vr. 176b-177a; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., IV, 121; Mustafa İsen, “İsmetî Mehmed”, TDEA, İstanbul 1982, V, 10; Şinasi Tekin-Halûk İpekten, “XVII. Asır Şairlerinden İsmetî”, Atatürk Üniversitesi 1961 Yıllığı, Ankara 1963, s. 21-23; Halûk İpekten, “İsmetî, Meh-med”, DİA, İstanbul 2001, XXIII, 140.
153 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 324; Seyyid Rızâ, Tezkire-i Rızâ, nşr. Ahmed Cevdet, İstanbul 1316, s. 68-69; Mustafa Safâyî, a.g.e., vr. 177a; Mustafa İsen, a.g.m., s. 10; Şinasi Tekin-Halûk İpekten, a.g.m., s. 23-25; Halûk İpekten, a.g.m., s. 140.
154 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 324-325; İsmail Belîğ, a.g.e., vr. 61b; Güftî, Teşrîfâtü’ş-Şuarâ, haz. Kâşif Yılmaz, Ankara 2001, s. 172; Mustafa Safâyî, a.g.e., vr. 177a; Mustafa İsen, a.g.m., s. 10; Şinasi Tekin-Halûk İpekten, a.g.m., s. 23-25; Halûk İpekten, a.g.m., s. 141.
155 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 325; İsmetî Mehmed Efendi’nin görev hayatıyla ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 323-325; Safâyî, İsmetî’nin vefat tarihini 1075/1664-1665 sınırında olarak vermektedir (bk. Mustafa Safâyî, a.g.e., vr. 177a-177b); İsmail Belîğ, a.g.e., vr. 61b; Mustafa İsen, a.g.m., s. 10; Şinasi Tekin-Halûk İpekten, a.g.m., s. 25-26; Halûk İpekten, a.g.m., s. 141.
156 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 325; Mustafa Safâyî, a.g.e., vr. 177a; Şinasi Tekin-Halûk İpekten, a.g.m., s. 26; Halûk İpekten, a.g.m., s. 141.
157 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 325; Seyyid Rızâ, a.g.e., s. 69; Güftî, a.g.e., s. 172-173; Şina-si Tekin-Halûk İpekten, a.g.m., s. 27-28; Halûk İpekten, İsmetî Dîvânı, Ankara 1974, s. 22-29; a.mlf., a.g.m., s. 141; Mustafa İsen, a.g.m., s. 10.
158 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 325; Mustafa Safâyî, a.g.e., vr. 177a; Halûk İpekten, a.g.e., s. 21-119; a.mlf., “İsmetî Mehmed”, s. 141.
159 Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e., III, 325; Mustafa Safâyî, a.g.e., vr. 177a; M. Cavid Baysun, “Kazasker İsmetî Efendi”, Akademi, I/2, İstanbul 1946, s. 20-23; Halûk İpekten, a.g.m., s. 141.
160 M. Cavid Baysun, a.g.m., s. 20-23; Halûk İpekten, a.g.m., s. 141.
161 Halûk İpekten, a.g.e., s. 29.
162 Halûk İpekten, a.g.e., s. 35.
163 Halûk İpekten, a.g.e., s. 48.
164 Mustafa Safâyî, a.g.e., vr. 177b; Halûk İpekten, a.g.e., s. 78-79.
165 Seyyid Rızâ, a.g.e., s. 69.
#Bayram Ali KAYA