KIYMETLİ MEVSİMDİR HAZAN
– Söyle hangi mevsimin çocuğusun sen?
– Nerde bıraktın baharı, nasıl geçti sonbahar, kış rüzgarları nasıl çatlattı dudağını?
– Dil lal olsa kalp olmaz.
– Sen söylemesen halin söyler
– Aldım sakladım hüznünü yüreğime.
– İnan diye sevildiğine
Yeryüzüne nasıl yakışırsa sonbahar, hüzün de insana öyle yakışır.
Belli belirsiz utangaç bir güneş. Rüzgara teslim olmuş yapraklar. Göç eden kuşlar.
Bir gidiş gibi sanki oysa gelişe gebe. Geçiş mevsimi. Geçiciliğin habercisi.
Bir eli yazda bir eli kışta. Geleceği muştulayan sessiz bekleyiş.
“Sonbahar gizler, güzelleri ve çirkinleri” ( Mesnevi 2925) .
Giz mevsimidir sonbahar. Bekleme, Bekletilme vakti.
Toprak bekler. Sessizleşir. Hırpalar tabiatı hazan yağmurları. Koparır alır, savurur neyi varsa. Kuş yuvadan ayrılır, yaprak daldan, dal ağaçtan.
Ayrılma zamanıdır sonbahar. Yeniden kavuşana dek.
Gelene teslim olan bekler.
Neyi?
Önce uyku zamanı kışı, sonra deli baharı. Uyumak bahara uyanmaktır. Çünkü sonbaharı veren baharı getirmeye muktedir olandır.
Manevî bahar mevsimleri ve çiçekler, sonbaharların içinde gizlenmişlerdir. Sonbahar da ilkbaharın içinde saklıdır. Ve baharı olduğu kadar, mutlak bir sonbaharı da olacaktır her insanın.
“Tortuyu süzmek, sâfı meydana getirmek için aklımızın ne kadar zahmetler çekmesi lâzım. Kış ve güz imtihanlarıyla yazın harareti, can gibi olan bahar, yeller, bulutlar, şimşekler, hep hâdiselerin zuhur etmesi; rengi toprak olan yerin, yeninde, yakasında bulunan lâlle, âdi taşı meydana çıkarması içindir. Ey yiğit; Ulu Tanrı, sıcağı soğuğu, zahmeti, derdi bedenlerimize havale etmiştir. Bütün bunlar, korku, açlık,malların azlığı, bedenimizin hastalığı, hepsi can nakdinin meydana çıkması içindir.” ( Mesnevi 2950-2960)
Ruhu sonbaharla tanış, sonbaharı bir başka seven insanlar vardır. Hırpalanmayı, kendinden vermeyi, bir yaprak gibi dökülmeyi görmüş, örselenmeyi öğrenmiş, sezmiş tanımış. Bu insanlar sonbahar gelince sevinirler. Kendilerinden, eskilerinden izler taşıyan koca mevsim onlara kışa kadar eşlik eder. Halleşirler. Eskilerden konuşurlar. Ta ki ilk kar düşene, toprak ana uykuya dalıncaya dek.
Hüznü erken öğrenmiş çocuklardır onlar.
Azarlandığında, korktuğunda, hırpalandığında, kaybettiğinde başına gelen her şeyi, her sonbahar yeniden yaşar. Eski fotograflara bakar gibi bakar yaşanmışlıklarına. Ne yapması gerektiğini de yine sonbahardan öğrenir. İyice hırpalanınca toprak, nasıl karı yorgan yapıp uykuya dalarsa, bu çocuklar da öyle yapar. Korkulu gecelerde uykuyu yorgan yapıp hayallerini bahara saklar.
İnsan anlaşıldığı yere gider, kendini anlayana yakın hisseder. İşte sonbahar bu insanlara seni anlıyorum, bak ben de senin gibiyim, sendenim, gelir geçerim ama, bahar da, yaz da bizdendir diyen mevsimdir.
Sonbahar, ruhu hazanda kalmış çocuklar için gelir en çok.
Rüzgarı ve yağmuruyla sarsmak, onları kış uykusunda dinlendirip iyileştirmek ve bahara kavuşturmak için.
Her güz; bağı bahçeyi yakıp yandırmakta sonra yeniden bahçeleri renklere boyayan kırmızı gülleri yetiştirmektedir. Hazan kıymetli mevsimdir. Tarumar olan her bahçe için dua zamanıdır. Yoksa külhanda nasıl olur da gül bahçesi yetişir?
Ey hamuru toprak olan insan, yağmur da, kar da, rüzgar da, bahar da, yaz da hepsi senin için, hepsi sana. Madem topraktan yaratıldın toprak gibi yap. Ne hazandan kork, ne yazdan.Ne sadece güneş, ne de bulut.
Tevazu ile aç kollarını, gelen kimse, neyse, tohum gibi al içine, sen de başağa dönüşsün, ağaç olsun, meyve versin, sonra yine bir hazan gelir nasılsa, ardından başka bir bahar.
Ey toprak korkma, görkemli dallar yetiştir ve onları dua eden eller gibi gökyüzüne sal.Toprak olsan da uzan uzanabildiğin kadar. Ağacınla, dalınla, meyvenle. Hani analar vardır, bağrında yıldızlar yetiştirip tevazuyla gökyüzüne bırakır, işte o kudretli kadınlar gibi sen de bekle ve büyüt içindekini.
Ey toprak sevin. Hüzünlüyken de sevin. Sonbahar nasıl yakıştıysa sana, hazan nasıl girdiyse koynuna, yazın sıcağına da, baharın serinliğni de öylece aç kendini.
Ey toprak yumuşa, yumuşa ki kıvrımlarına yeni tohumlar atılsın artık.
#Faik Özdengül