Mehmed Elif Efendi, Hasîrîzâde (ö. 1345/1927)
(Hattat, Mesnevîhân, Şair)
TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA
Asıl adı Mehmed olan Elif Efendi, 3 Receb 1266 (15 Mayıs 1850) tarihinde Süt-lüce’deki Hasîrîzâde Sa‘dî Dergâhı’nda doğmuştur. Babası, bu dergâhın kendisinden önceki şeyhi Ahmed Muhtar Efendi (ö. 1319/1901), annesi Tiryâkîzâde Hasan Paşa’nın kızı Fâtıma Biâse/Bâise Hanım’dır (ö. 1312/1895). İstanbul Koska’da bulunan Abdüsselâmiyye Dergâhı’nın son şeyhi Yusuf Zâhir Efendi ise Mehmed Elif Efendi’nin oğludur.1013
Babasının arzusu üzerine dönemin ünlü mesnevîhânlarından Hoca Hüsâmed-din Efendi’nin öğrencisi olmuş ve bilâhare Eyüp Defterdar’da bulunan Şâh Sultan Mektebi’ne gitmiş, burada muallim Hâfız İbrahim Efendi’den Kur’ân öğrenmiş, ilk eğitimini tamamlamasının ardından ayrıca Vilâyet Kapı kethüdâ-larından Hoca Fâik Efendi’den de Arapça öğrenmiştir. Elif Efendi, 1287/1870 yılında Şam’dan İstanbul’a gelen ve dergâhta misafir olarak bulunan Şamlı Şeyh Yunus b. Ömer, es-Sa‘lebî, eş-Şeybânî’den Sa‘diyye’nin Şeybâniyye şubesinin icâzetini almış, akabinde yine dergâhı ziyaret eden Sa‘diyye şeyhlerinden İbrahim el-Berâdetü’l-Medenî’den Şâzelî-Medenî hilâfeti almıştır. Elif Efendi, 1293/1876 yılında babasının emriyle dergâhta Mesnevî okutmaya başlamış, aynı zamanda 1297/1880 yılında babasından Sa‘diyye hilâfeti almıştır. Babası Ahmed Muhtar Efendi’nin aynı yıl hacca gitmesi üzerine dergâha vekâleten şeyh olan Mehmed Elif Efendi, tarîkat eğitimin yanı sıra Beyazıt dersiâmlarından Hâdimîzâde Ahmed Hulûsî Efendi’nin derslerine devam etmiş, hocasının ölümü üzerine Ahmet Nüzhet Efendi’den de ders almak sûretiyle 1303 Rebîülâhir (Ocak-Şubat 1886) tarihinde kendisinden icâzet almış ve yıllardır devam ettirmekte olduğu Mesnevî kıraatını ise 1325/1907-1908 yılında tamamlamıştır.1014
Aynı zamanda döneminin önde gelen Mevlevî hattatları arasında da gösterilen Elif Efendi, Bursalı Zeki Dede ile Râkım Efendi’den ta‘lik hattı meşk etmiş, ayrıca dönemin ünlü âlimlerinden Hâfız Şâkir Efendi ile Meclis-i Maârif Reisi Büyük Ali Haydar Efendi’den de istifade etmiştir. 1303 Cemâziyelâhir (Mart-Nisan 1886) tarihinde, Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Osman Selâhaddin Dede’nin Mesnevî derslerine devam etmiş ve hem mesnevîhân icâzetnâmesi, hem de Mevleviyye hilâfeti almıştır. Konya’da çelebilik makamında bulunan Abdülvâhid Çelebi de 1306/1888 yılında kendisine meşîhatname göndererek Mevlevî şeyhliğini onaylamıştır.1015
Babası hacdan döndüğünde de posta geçmeyerek inzivâya çekilmiş ve Elif Efendi dergâh şeyhliğini vekâleten yürütmeye devam etmiştir. Elif Efendi, babasının vefatı üzerine Sütlüce Hasîrîzâde Sa‘dî Dergâhı’nda asâleten şeyh olmuş ve bu görevini tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar sürdürmüştür. Dergâhta Mesnevî’nin yanı sıra Şemâil-i Şerîf, Buhârî-i Şerîf, Meşârik vb. dinî eserleri okutmuş olan Elif Efendi, 1325/1907 yılında Meclis-i Meşâyih reisliğine getirilmiş; ancak kısa bir süre sonra bu görevinden ayrılmıştır. Aynı zamanda Hasîrîzâde Sa‘dî Dergâhı’nın son şeyhi olan Elif Efendi, son zamanlarında büsbütün inzivâya çekilmiş, daha sonra hastalanmak sûretiyle 28 Cemâziyelâhir 1345 (3 Ocak 1927) tarihinde Sütlüce’de vefat etmiş ve dergâh ile Mahmud Ağa Câmii arasında bulunan hazîreye defn edilmiştir.1016 Vefatı üzerine Tâhirü’l-Mevlevî ve Ahmed Remzi Akyürek Dede tarafından aşağıdaki tarih mısraları düşürülmüştür:
Mısra‘-ı menkût ile târîhini Tâhir oku
Gitdi Şeyhü’l-Ekber’i devrin Cemâlullah’a dek
Geldi bir gaybî mübeşşir yazdı târîh-i güher
Kurb-ı Hak’da pür-safâdır Şeyh Elîf-i ma‘nevî1017
Kaynaklarda, “orta boylu, beyaz sakallı, şehlâ bakışlı, hakîkat görüşlü, güler yüzlü ve güzel ahlak sahibi bir zât-ı mükerrem” olarak tavsif edilen; ayrıca İstanbul tekkelerinin son döneminde “derin bilgisi, tatlı sohbeti, örnek ahlâkı ve sanatsever kişiliğiyle, tarîkat şeyhleri arasında en faziletlilerden biri” olarak gösterilen, şairlik ve hattatlığının yanında, yeniden inşasına karar verilen dergâhın mimarlığını yapacak kadar mimari bilgisine de sahip olan Elif Efendi, elli yıl ilim ve irfan hizmetinde bulunmuştur. Bu çerçevede özellikle dergâhta Buhârî vb. bazı kaynak eserleri okutmak sûretiyle aralarında oğulları Yusuf Zâhir Efendi ve Sa‘dî’nin yanı sıra Âbid Çelebi Zâviyesi Şeyhi Şeyh Selâhaddin Efendi ile Sütlüce İmamı Hâfız Gaybî Efendi’nin de bulunduğu birçok öğrencisine icâzet vermiş, ayrıca Arap grameri ve mantıktan, Darvin nazariyesine kadar çeşitli konularda birçok eser kaleme almıştır. Yine onun şeyhliği döneminde Hasîrîzâde Sa‘dî Dergâhı, aynı zamanda parlak bir kültür hayatına sahip olmuş, dönemin birçok tanınmış âlimi, mûsiki üstadı, tarîkat şeyhi ve devlet adamı; hatta bazı saray mensupları dergâhtaki âyinlere ve Mesnevî derslerine katılmışlardır.1018
Eserleri
- Tenşîtü’l-Muhibbîn bi Menâkıb-ı Hâce Hüsâmeddin. Elif Efendi’nin kendisinden feyz aldığı ilk hocası Mesnevîhân Hoca Hüsâmeddin ile Osman Selâhaddin Dede’nin hâl tercümelerine yer verdiği bu esere, onu ikinci defa bastıran Abdüsselâmiyye Dergâhı’nın son şeyhi Yusuf Zâhir Efendi, dedesi Ahmed Muhtar Efendi’nin biyografisini de eklemiştir. Mehmed Elif Efendi’nin Türkçe kaleme alınmış olan bu eseri, dönemin ilmî ve tasavvufî hayatına ışık tutması bakımından oldukça önemli olup Hüseyin Vassâf’ın ifadesiyle “pek güzel yazılmış”tır (İstanbul 1342/1924).
- el-Kelimâtü’l-Mücmele fî Şerhi’t-Tuhfetü’l-Mürsele. Bu eser, Muhammed el-Burhânpûrî’nin “merâtib-i vücûd/vahdet-i vücûd” ve “hazarât-ı hams” konularıyla ilgili ünlü Arapça eserinin tercüme ve şerhinden ibarettir (İstanbul 1342/1924).
- Muhtârü’l-Enbâ/Enbiyâ fi’l-Hurûf ve’z-Zurûf ve Ba‘zı’l-Esmâ. 1309/1891 tarihinde ve Türkçe olarak kaleme alınmış olan 200 küsur sayfalık bu eser, Arapça bazı gramer konuları üzerine kalınmıştır.
- el-Mebde. 1310/1892 tarihinde yazılan bu eser, İsâgûcî adlı mantık kitabının Arapça şerhinden ibarettir.
- ed-Dürrü’l-Mensûr fî Hizâneti Esrâri’n-Nûr. 1322/1904 tarihinde kaleme alınan Arapça bu eser, Nûr âyetinin tefsirinden oluşmaktadır. Eserin yazma bir nüshası için bk. Süleymaniye Ktp. Yazma Bağışlar, nr. 2038.
- Def’u’l-Vecel bi-Cünneti’l-Ecel. 1325/1907 tarihinde ve Türkçe olarak hazırlanan bu eser, Elif Efendi’nin, bir zâtın kendisine ecel ile ilgili sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Eserin yazma bir nüshası için bk. Süleymaniye Ktp. Tâhir Ağa Tekkesi, nr. 477.
- el-Bârikât. 1325/1907 tarihinde Arapça olarak yazılan eser, Elif Efendi’nin
özdeyişlerini içermektedir. Eserin yazma bir nüshası için bk. Süleymani-
ye Ktp. Yazma Bağışlar, nr. 2035. - et-Tenbîh. 1341/1922’de Türkçe kaleme alınan eser, zikir ve âdâba
dâirdir. Eserin yazma bir nüshası için bk. Süleymaniye Ktp. Yazma Ba
ğışlar, nr. 2035. - en-Nehcü’l-Kavîm li-Men Erâde en-Yestekîm. 1342/1923-24’de Arapça
olarak ve manzum şekilde kaleme alınan bu eser akâide dâirdir. Eserin
yazma bir nüshası için bk. Süleymaniye Ktp. Yazma Bağışlar, nr. 2035. - Semerâtü’l-Hads fî Ma‘rifeti’n-Nefs. 1310/1892 tarihinde Arapça kaleme alınan eser, Hz. Ali’nin, Kumeyl bin Ziyâd’ın nefisle ilgili sorduğu sorulara verdiği cevapların şerhinden ibarettir. Aynı zamanda Makâle-i Ulviyye Şerhi olarak da anılan eserin yazma bir nüshası için bk. Süley-maniye Ktp. Yazma Bağışlar, nr. 2036.
- Tasrîhu’l-Ümme bi-Tavzihî Hükmi’s-Salât bi’t-Terceme. 1344/1925’de Türkçe kaleme alınmış olan bu eser, namazda okunan sûrelerin Türkçe okunmasının câiz olmadığını belirtmek üzere yazılmıştır.
- İrşâdü’l-Gâvîn bi-Reddi Nazariyyeti Darvin. Elif Efendi’nin vefatından beş altı ay önce ve Türkçe olarak yazdığı bu eseri, Darvin teorisinin eleştirisinden ibarettir.
- en-Nûru’l-Furkân fî Şerhi Lugati’l-Kur’ân.
- Dîvân. Türkçe, Arapça ve Farsça gazel ile kasîdelerinden oluşan müret-tep bir dîvândır. Henüz kütüphane kayıtlarında nüshasına rastlanılmayan eserin, özel koleksiyonlarda olduğu tahmin edilmekte olup Son Asır Türk Şairleri’nde bazı örnek şiirlerine yer verildiği görülmektedir.1019
Bu ilmî ve edebî eserlerinin yanında hat sanatına dâir de eserler vermiş olan Elif Efendi’nin bilinen hatları arasında, Sütlüce Hasîrîzâde Sa‘dî Dergâhı’nın semâhâne kapısında yazılı ve babasına âit “manzûme-i târîhiyyesi”, Sütlüce Kapı Ağası Mahmud Ağa Câmii’nin kapısı üzerinde bulunan ve yine babasına âit olan “tamir târîhiyyesi”, anılan dergâhın semâhânesinde on bir tahta levha üzerine birer beyit olarak altın yaldızla yazılmış ve yine babası tarafından kaleme alınmış olan Sâdeddin-i Cibâvî hazretleri hakkındaki “med-hiyyesi”, “Yâ Hazret-i Ebu’l-Hasanü’l-Şâzelî” levhası, “Yârına salma fakîrin kârın/Ne bilirsin nice olur yârın” levhası, “Yâ Hazret-i Şems-i Tebrîzî” levhası ve “Meded yâ Aliyye’l-Murtezâ” levhası bulunmaktadır.1020
Şiirlerinden Örnekler
Gazel
Olalı dil şem‘-i hüsn-i mutlakın dîvânesi
Kûhsâr-ı aşkın oldu Kays-veş dîvânesi
Mest-i sahbâ-yı hum-ı meyhâne-i gayb oldu cân
Şûriş-efzâ-yı cihândır hâlet-i mestânesi
El-hazer ey akl u temyîz ü ta‘ayyün el-hazer
Şimdi hüşyârân-ı bezmin olmuşum bîgânesi
Gülsitân-ı reng ü bûda hiç olur mu lâne-sâz
Bülbül-i kudsînin elbet lâ-mekândır lânesi
Nâzırân-ı mülk-i ma‘nâya bu âlem pestdir
Şâhikân-ı Kâf-ı himmet üzredir kâşânesi
Nefs ü tab‘ın da cihâna meylini ma‘zûr gör
Lâ-cerem her bûm-ı şûmun da olur vîrânesi
Sâkiyâ sun bir dahi bu câna tâ olsun sabûh
Şimdi geldi yâdıma çünki ezel humhânesi
Mest-i medhûş u harâb olsa da âlemde ne gam
Kişver-i ma‘nânın oldukça gönül ferzânesi
Bî-ser ü bûn sözlerim ma‘zûr tutulmaz mı
Elîf Çünkü mestim söyleten belki ezel peymânesi1021
Gazel
Derûnî-âşinâ ol câhilân bîgâne sansınlar
Hemân vaktin gözet sen gâfilân dîvâne sansınlar
Urup bünyân-ı nefsi tîşe-i himmetle tahrîb et
Dışı kalsın da halk ma‘mûr bir kâşâne sansınlar
Girip sen bezm-i nûş-â-nûş-ı yâre mest ü hayrân ol
Velev sûret görenler hufte-i meyhâne sansınlar
Takayyüd etme sûret ile olsun nîk ü bed yeksân
Yed-i dil-dârdan sen Kevser iç peymâne sansınlar
Gönül îmân u ihlâs ile ma‘mûr olsa kâfîdir
Teessüf etme varsın zâhidân vîrâne sansınlar
Yanıp şem‘-i tecelliyât-ı yâre nûra maklûb ol
Teessüfle bakıp mahv oldu bir pervâne sansınlar
Selâmet hırkası ceybinde sakla cevher-i zâtın
Cihân ister hazef-pâre diler dürdâne sansınlar
Takayyüd güft ü gûy-ı halk ile beyhûde külfettir
Elîfâ hûşyâr ol tavrını mestâne sansınlar1022
1013 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 354, 357; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., I, 290; a.mlf., Son Hattatlar, s. 816; Reşad Ekrem Koçu, “Elif Efendi, Hasîrîzâde Mehmed”, İst.A, IX, İstanbul 1968, s. 5018; Nihat Azamat, “Elif Efendi, Hasîrîzâde”, DİA, İstanbul 1995, XI, 37-38; Hür Mahmut Yücer, a.g.m., s. 224.
1014 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 354-355; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, I, 290-291; a.mlf., Son Hattatlar, s. 816; Reşad Ekrem Koçu, a.g.m., s. 5018; Nihat Azamat, a.g.m., s. 37; Hür Mahmut Yücer, a.g.m., s. 224.
1015 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 354; İbnülemin Mah-mud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, I, 291; a.mlf., Son Hattatlar, s. 816-817; Reşad Ekrem Koçu, a.g.m., s. 5018; Nihat Azamat, a.g.m., s. 37-38; Hür Mahmut Yücer, a.g.m., s. 224.
1016 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 355, 358; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, I, 291; a.mlf., Son Hattatlar, s. 817; R. Ekrem Koçu, vefat tarihini 1928; defin yerini ise dergâhın bahçesi olarak bildirmektedir (bk. Reşad Ekrem Koçu, a.g.m., s. 5018); Nihat Aza-mat, a.g.m., s. 38; Hür Mahmut Yücer, a.g.m., s. 224.
1017 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 358; Hasibe Mazıoğlu, a.g.e., s. 261.
1018 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 355-356; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, I, 291; a.mlf., Son Hattatlar, s. 817; Nihat Aza-mat, a.g.m., s. 38; Hür Mahmut Yücer, a.g.m., s. 224-225.
1019 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 353, 355-356, 358; İb-nülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, I, 291-292; Reşad Ekrem Koçu, a.g.m., s. 5018; Nihat Azamat, a.g.m., s. 38; “Elif Meh-med Efendi”, TDEA, İstanbul 1979, III, 26; Hür Mahmut Yücer, a.g.m., s. 225-226.
1020 İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Hattatlar, s. 817-818.
1021 Hüseyin Vassâf, a.g.e., I, 356.
1022 İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, I, 292.
#Bayram Ali KAYA