Meşreb’in Kitâb-ı Mebde-i Nûr’u Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin şerhi midir?

 

Meşreb”in Kitâb-ı Mebde-i Nûr”u Mevlânâ”nın Mesnevî”sinin şerhi midir?

Mevlânâ”nın (ö. 1273) Farsça telif ettiği meşhur Mesnevî-i Manevî isimli eseri bir çok dile tercüme edilmiş ve daha iyi anlaşılması için de defalarca şerh edilmiştir. Ülkemizde, Türkçe, Arapça, Farsça ve Batı dillerinde yapılan tercüme ve şerhler bilinirken özellikle bizim için on yıl öncesine kadar kapalı olan Türk Cumhuriyetlerinde yapılmış olan tercüme ve şerhler pek iyi bilinmemektedir. Çağatay edebî sahasının meşhur sûfî şairi Meşreb”in Kitâb-ı Mebde-i Nûr isimli eseri, Mesnevî tercüme ve şerhlerinden bahseden çalışmalarda ismi yer almayan bir eserdir.1 İstanbul”da bulunan yazma eser kütüphane kataloglarında da Meşreb”in ve eserinin ismine tesadüf edemedik. Türk Üniversitelerinde Eski Türk Edebiyatı sahasında Mebde-i Nûr ve diğer eserleri üzerine yapılan bir çalışmaya rastlanmamıştır.2 Bu yazının amacı, ülkemizde pek bilinmeyen bu eseri tanıtmak ve Mesnevî şerhi olup olmadığını anlamaya çalışmaktır.

Mebde-i Nûr, XVII. Yüzyılda Orta Asya”da yetişmiş önemli mutasavvıflardan Babarahim Meşreb”in manzum bir eseridir. İşân Şâh Meşreb olarak da bilinen Babarahim Meşreb, Çağatay edebiyatının gerileme ve çöküş devri (XVII-XVIII) şairidir.3 Apak Hoca tekkesinde uzun bir süre kalan Babarahim Meşreb, aynı zamanda Orta Asya, Afganistan ve Doğu Türkistan”da çok iyi tanınan gezgin bir Melâmî dervişidir. Doğum tarihi konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır. Biri 1641, diğeri 1657″dir. Genel kabul gören tarih ikincisidir. Andican”da doğan ve tahsilini tamamlamak için Nemengân”a giden Meşreb”in hayatı Orta Asya”yı dolaşmakla geçmiştir. Rind-meşreb olan Meşreb, dolaştığı yerlerde hep halkla beraber olmuş ve onlara eğitici ve din konusunda uyarıcı bazen kendinden geçmiş bir halde şiirler söylemiştir. 4 Hakkında XVII. Yüzyıl kaynaklarında pek fazla bilgi bulunmayan Meşreb, Belh hakanı Mahmud Han”ın huzurunda okuduğu hicivlerden dolayı 1711 yılında idam edilmiştir.5 Mahmut Fidancı, cezbe halinde iken hikmetli şiirler okuyan Meşreb için, bir yerde Kalanderî ve Melâmî6 derken, bir başka yerde şiirlerinden onun, ehl-i sünnet inancını benimsediğini ve bu inanca ters düşmediğini söylemektedir.7 Hem Kalenderî olup hem de ehl-i sünnet inancına sıkıca bağlı olmak mümkün olmadığından bu durum izaha muhtaç gözükmektedir.

Mebde-i Nûr, Meşreb”in Divan“ından sonra Kimyâ ile birlikte en çok tanınan ve okunan iki eserinden biridir.8 Bunların yanında Hac-nâme isimli bir eseri daha vardır.Meşreb ve eseri üzerine doktora tezi yapan Mahmut Fidancı, bu eserden söz etmemektedir.10 Mebde-i Nûr“un bir çok yazma nüshası ve baskısı vardır.11Hakkında bilgi verdiğimiz nüsha, 1898 yılında, bugün Özbekistan”ın başkenti olan ve o dönemlerde önemli kültür merkezleri arasında yer alan Taşkent”te Kimya ile birlikte basılmıştır. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesinde, K 43 numarada kayıtlı olan bu kitabın cildinin kenarları bez, üstü mukavva olup ortasında salbekli şemse vardır. Şemse vişne çürüğü rengindendir. Salbekler ise kırmızı, mukavva cilt laciverttir. Sırtı meşin olup, yıprandığından rengi değişmiştir. Orijinal renginin bordo olduğu tahmin edilmektedir. Ebadı 27 x 17,5″tur. Kağıt rengi sarıdır. Çok iyi korunmuş olan kağıtta ufak bir kurt yeniği bile yoktur. Kağıt ebadı 26,5 x 17″dir. Yazı ebadı 23 x 13.5″dur. 448 sayfa olan bu eserin her sayfasında, başlılar hariç, her satırda bir beyit olmak (çift sütun) üzere 23 beyit vardır. Eserin dili Çağatayca”dır.

Kapağın en üstünde “Fetebârekellâhu ahsene”l-hâlikîn12 cümlesi yer almaktadır. Onun altında kitabın adı “Kitâbu Mebde-i Nûr” bulunmaktadır. En altta ise “Der-vilâyet-i Taşkend be-ihtimâm-ı Molla Abdullah Hacı ibn-i Esedullah Hacı Taşkendî13 ibaresi yer almaktadır. Onun altında ise Rusça “Doz. Tsenz. S. Peterpurg 11 Maya 1898 g. Tipo-lit V. M. İlina vı Taşkent14 ibaresi yer almaktadır.

Eserin baş tarafı şöyledir:

Bismillahirrahmanirrahim

Bişnev ez ney çün hikâyet mîkoned

Anglagıl ney ni hikâyetler kılur

Ney vücûd-ı ârif-i billahdur ur

Her zaman neydin çıkar savt u sadâ

Kûze gerçi derzlık ayb-ı külâl

Bendeni aybı hudânın aybıdur

Ançi ihlâsıng irür sanga semer

Vez cüdâyihâ şikâyet mîkoned

Kim cüdâlıgdın şikâyetler kılur

Çıksa neydin her sadâ dânâ bilür

Bes kulak salsang bârısı bir nidâ

Bendeni aybını kılma tinglep al

Kerde-i Allah”ga tîğ urmak nedür

Kimge ihlâs bar şeytandın tayar ( s.2)

Eserin son tarafı ise şöyledir:

İlâhî dîde-i dilni bînâ kıl

Hüdâ digin ki dilni nûr kılsun

Bu huşk-i dîdelerni âb kılsun

İlâhî âkıbet mahmûd kılgın

Bu sözler kîmyâ-yı her acemdür

Husûsâ kîmyâ-yı dil bülenddür

İlâhî bendeni sâbit-kadem kıl

Eger iltey diseng mahşerge îmân

Bu sözni aydılar sultân-ı ikbâl

Hüdâvendâ kulung bî-çâredur men

Kerem eylep özünge âşnâ kıl

Hemeni könglüni mamûr kılsun

Bu zulmet-hâneni mehtâb kılsun

Kiterde bendeni hoşnûd kılgın

Acem oldur dil-i gark-âb-ı gamdür

Tamâmî kimyalar munga benddür

Diliga havf bir cehlini kem kıl

Taleb kıl nefsni öldür bol Müsülmân

Kolungdın kilse her kimden duâ al

Hemedin kem bolup âvâredur men

Temmetü”l-Kitâb bi-avni”llahi”l-Meliki”l-Vahhâb

Temmet15

Eser”in ilk bölümü olan Mebde-i NûrMesnevî“yle aynı vezinde (Fâilâtün fâilâtün fâilün) kaleme alınmıştır. Eserin müellifi, Mesnevî“den seçtiği beyitlerde geçen kavramları, ahlâkî ve didaktik hikâyelerle zenginleştirerek anlatma yolunu seçmiştir. Mesnevî beyitleri baş tarafta bulunmasa Mesnevî ile olan ilgisi anlaşılacak gibi görünmemektedir. Eser Mesnevî“nin ilk beytiyle başlar. Mesnevî“den alınan beyit sayısı otuz dokuzdur. Mesnevî“den alınan beyitten sonra, birkaç beyitle tercüme edilmektedir. Daha sonra ise beyitte geçen bir kavramdan yola çıkılarak konu genişletilmekte, salt beyit açıklamasından çıkıp beyitte de geçen bir konunun öğüt verir bir şekilde anlatılmasına geçilmektedir. Anlatılan görüşü desteklemek için evliya menkıbelerinden biri veya birkaçı nakledilmekte ve müellifin görüşlerini özetleyen bir gazelden sonra bir başka Mesnevî beytine geçilmektedir. Eserin son bölümünde bir kısmı Arapça olan müstezâdlar da bulunmaktadır. Eser içinde başlık şeklinde sadece hikâyet, gazel ve müstezad verilmektedir. Bunların bölüm başlıkları olmadığı düşünüldüğünde eserin bir bütün olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Eserde hikâye bölümünde menkıbesi anlatılan mutasavvıflara bakıldığında ilk dönem sûfîlerinin ağırlıkta olduğu dikkat çekmektedir. Zünnûn-ı Mısrî, Hâce Emir Devlet, Beyâzîd-i Bistâmî, Behlûl-i Dânâ, İsmâil-i Şâmî, Hâce Abdâl-i Nişâbûrî, Hâce Abdullah Mağrıbî, Şeyh Süheyl, Yûnus-ı Nişâburî, Hâce Sâbir menkıbeleri anlatılan mutasavvıflardan bazılarıdır. Ayrıca, adamın biri, bir şehzade, bir karga, bir öğrenci, bir şeyh ve bir derviş gibi herhangi birisinden bahseden hikâyeler de bulunmaktadır. Bu hikâyeler, hem menkıbeleri anlatılan zevâtın biyografisi, hem de tasavvuf tarihi için incelenmeye değer görünmektedir.

Eserde açıklaması bulunan beyitlerin ilk mısraları ve beyit bu numaraları şöyledir:16

Eserde sadece Mesnevî“nin I, II, III, V ve VI. Defterlerde geçen 38 beyit yer almaktadır. Birinci defterden 12, ikinci defterden 17, üçüncü defterden 3, beşinci defterden bir ve altıncı defterden 2 beyit yer alırken 4 beytin hangi defterden alındığı tespit edilememiştir. En kısa açıklama 113. sayfadaki beyittir. Sadece 23 beyitlik Mûsâ peygamber ile ejderha kıssası yer almaktadır. En uzun açıklama ise 28 sayfa ile 85. sayfadaki beyittir. Bu beytin altında 15 hikâye anlatılmaktadır. Hikâye sayısı beyte göre değişmektedir. Genellikle birden fazla hikâye yer almaktadır.

Örnek olarak, Hz. Mûsâ”nın yolda karşılaştığı, şeytan tarafından kendisinin yenmesi istenen ejderhayı Cebrâil”in yardımıyla öldürdüğünün anlatıldığı, 113-114″teki beytin açıklamasını veriyoruz.

 

Çün şeved me”kûl-ı tu me”kûl-ı nûr

Ey ciğer-bendim işitgil zâtnı

Bir küni Mûsâ idiler reh-güzer

Her kişi bir vaktdın tapdı huzûr

Gark bolgan bendeler divâne-vâr

Bâr idi yol üstige bir ejdehâr

Senge ey Mûsâ sırrımni aytayın

Hak teâla menge yetgürdi seni

Kördü Musâ ejder-i dil-rîşni

Kırk gez irdi ağzıdın burnı anı

Kildi şeytan ejdehâga ol zaman

Ejdehâga Mûsâ”ni yutgin didi

Aydı, ey Mûsâ biri kilgin bukün

Men işitdim vâsıl-ı esrâr imiş

Sen kötergin men küdûretdin çıkay

Tüşdi Mûsâ könlige bir rahm bâz

Bes köterdi kolu birle mârnı

Urdu şeh-per birle Cibrîl ol zaman

Ejdehârın nefs u rûhungdur Mûsâ

Ejdehârın simirmey fikringni kıl

Kel sivâ bolgin cihânda hûşyâr

Mûsâ”nı ser tâ kadem kim eyledi

Hâk-rîzî ber ser-i nân-ı tenûr

Hem makâm-ı sâhibu “l-isbâtnı

Râz-ı mahfîdin velî algay haber

Bes uşal vaktini yâdını kılur

Lokmaî könglige kilse ihtiyâr

Aşık-ı sermest irdi bî-karâr

Arzu kıldım seni bir köreyin

Yol ara kördüm bolung lokmam meni

Havf-ı ejderdin unutdı hîşni

Havf itip Mûsâ yanıga bârmadı

Defaten yoldın çıkardı nâgehân

Köp lezîzdür lokmaî kılgin didi

Yerge yanım yapuşupdur gark-ı hûn

Her nebîge zûr-ı ming kes bâr imiş

Hem temâmı zaf-ı illetdin çıkay

Ejdehâ Mûsâ “ga aydı anda râz

Yutdı Musâ “nı uşal mâr-ı kavî

Ejdehâ öldü Mûsâ kaldı emân

Cibreîl aşk u cefâ kılmas vefâ (?)

Efsûn eylep ejdehârnı bend kıl

Tâ senge kim zârî kılsun ejdehâr

Özgeni hâlîni malûm eyledi (s. 113-114)

 

  1. sayfanın sonunda “Temâm buldı defter-i evvel-i Mesnevî-i Ma’nevî bi-avni”l-lâhi teâlâ ve fazlihî ve keremihî.” İbaresi vardır. 285. sayfanın sonunda “Temmeti”l-kitâb bi-avni”l-meliki”l-vehhâb” ibaresi vardır. 286. sayfaMesnevî“nin üçüncü cildinin ilk beytiyle başlamaktadır. 340. sayfanın ortasında “Temmeti”l-kitâb vi avnihi”l-meliki”l-vehhâb” ibaresiyle kitabın ilk kısmı sona ermektedir. Bu satırın hemen altındaki satırda “Kimyâ-yı evvel Bismillahirrahmanirrahim” ibaresiyle Meşreb”in diğer çok bilinen eseriKimya yer almaktadır. Mefâîlün mefâîlün fâilün vezninde yazılan ve her bir bölümün de “Kimya” olarak adlandırıldığı bu eserde 22 kimya yer almaktadır. 448. sayfada eser sona ermektedir. Kimyalar da, İslam ahlâkı, itikadı ve ilmihali ile ilgili 22 ayrı konu işlenmektedir. Kimyalarda, önce konu bir kaç beyitle özetlenmekte, daha sonra da konunun daha etkili olması için konuyu destekleyen evliya menkıbeleri anlatılmaktadır. Bu bölümün Mesnevî ile ilgisi yoktur.

Sonuç olarak; ülkemizde Mesnevî şerhlerinden bahseden çalışmalarda ismine tesadüf etmediğimiz Mebde-i NûrMesnevî“den beyitlerin olduğu kısmın yine ahlâkî ve didaktik mahiyette oluşu ve diğer Mesnevî şerhlerinde olduğu gibi kelime veya kavram açıklamasına gidilmeyişi, Mesnevî“de gizlenmiş tasavvufi hakikatlerin üzerinde durulmayışı gibi nedenlerden dolayı, Mesnevî şerhi olduğunu söylemek güçtür. Bununla birlikte Mesnevî“den 39 beyit alıp beyitteki manayı hikâyelerle açıklamaya çalışması ve beyitlerden hareket etmesinden dolayı da, onun Mesnevî“nin etkisi altında yazılmış bir eser olduğunu düşündürmektedir. Babarahim Meşreb ve eserleri üzerinde yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.

 

 

* Araştırma Görevlisi, İ. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.

1  Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana”dan Sonra Mevlevîlik, 2. baskı, İstanbul, İnkılap ve Aka, 1983, Şefik Can, Mevlana, Hayatı, Şahsiyeti, Fikirleri, İstanbul, Ötüken, 1997, İsa Çelik, “Mevlana”nın Mesnevi”sinin Tercüme ve Şerhleri” A.Ü. Türkiyat Araştımaları Ensitüsü Dergisi, Sayı 19 Erzurum 2002, s. 71-93. İsa Çelik”in makalesi diğerlerine göre daha güncel ve etraflıdır. Tercüme ve şerhlerden bahseden eserler, genellikle yukarıda isimleri verilen eserlerin tekrarı mahiyetinde olduğu için bu kaynaklarla yetinildi.

2    http://www.yok.gov.tr:8080/YokTezSrv?User=INTERNET, Hatice Aynur, Üniversitelerde Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları, Tezler, Yayınlar, Haberler, 1-12, İstanbul, 2000-2002, Şevkiye Kazan, “Türk Dili ve Edebiyatı sahasında yapılan doktora ve yüksek lisans tezleri (1987-1999) I-II, İlmî Araştırmalar, Dil, Edebiyat, Tarih İncelemeleri, S. 13/2002, s. 229-271, S. 14/2002, s. 277-301. Meşreb”le ilgili rastladığımız tek çalışma şudur: Mahmut Fidancı, Şâh Meşreb Menâkıb-nâmesi (İnceleme-Metin-Sözlük) İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi) İstanbul, 1994.

3 Fuad Köprülü, “Çağatay Edebiyatı” İslam Ansiklopedisi III, İstanbul, MEB, 1945, s. 316.

4 Babarahim Meşreb, Mebde-i Nûr, yay. haz. Hacı İsmetullah Ahdullah, Taşkent, 1994, s. 3-10.

5 Mahmut Fidancı, a.g.t., s. XIII.

6 Mahmud Fidancı, a.g.t., s. XIII.

7 A.e., s. XVIII.

8 Meslektaşım Dr. Abid Nazar Mahdum, bu eserin Afganistan”daki Türkler arasında çok yaygın olduğunu, bazı
dost meclislerinde bu eserin de okunduğunu söyledi. Bu bilgi bize, Meşreb”in hâlâ çok tanındığını gösteriyor.
Bilgisini benimle paylaştığı için Dr. Mahdum”a çok teşekkür ederim.

9 Mahmut Fidancı, a.g.t., s. XXI.

10  A. e., s. XXI.

11   Daha fazla bilgi için bkz. Babarahim Meşreb, a.g.e., s. 22-24.

12  Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne kadar yücedir.

13  Taşkent ilinde, Taşkentli Hacı Esedullah oğlu Molla Hacı Abdullah”ın gayretiyle.

14  Yayın izni 11 Mayıs 1898 St. Petersburg Edebi tür, V. M. İlin, Taşkent. (Tercümede yardımlarından dolayı
meslektaşım Erol Çetin”e teşekkür ederim.)

15  Makale içindeki metinleri okuyup kontrol eden meslektaşım Dr. Abid Nazar Mahdum”a teşekkür ederim.

16  Beyitler, MEB yayınları arasında çıkan Mesnevî tercümesine göre verilmiştir. (çev. Veled İzbudak, gözden geçiren, Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul, 1991) Beyitleri tespit etmeme yardımcı olan Yard. Doç. Dr. Mustafa Çiçekler”e teşekkür ederim.