MEVLÂNA DÜŞÜNCESİNDE FELSEFE ve HAKİKAT
Gülşen YAYLI
Öz
Doğal olarak insan kendi varlığını, içinde yaşadığı alemi ve Yaratıcıyı bilmek ister. Bu arzusu ise insanı hakikat arayışına yöneltir. İnsan beden ve ruhtan oluşan düalist bir yapıya sahiptir. Bu düalist yapı hakikat arayışında belirleyici unsur olarak işlev kazanır: Hakikate ulaşmak akıl aracılığıyla mı, gönül aracılığıyla mı mümkündür? Bu çerçevede çalışma hakikat arayışında Mevlâna’nın akla ve gönle tanıdığı işlevin mahiyetinin tespitini amaçlamaktadır.
Beden insanın maddi varlığını temsil eder ve rehberi de akıldır. Ruh ise manevi varlığını temsil eder ve rehberi de gönüldür. Mevlâna’ya göre ruh daima Hakk’a ulaşma arzusu içindedir. Son derece önemli bir yeti olmasını onaylasa da Mevlâna, hakikat arayışında aklın tek başına yetersizliğini vurgulayarak işlevini sınırlandırır. İlahi hakikate ulaşmak sonsuz bir duyuş ve his olan aşkla mümkündür. Bu aşkın ve ilahi tecellilerin mekânı ise gönüldür. Bu sebeple hakikat arayışında gönül, temel unsurdur.