MEVLÂNA’NIN EĞİTİM GÖRÜŞLERİ

MEVLÂNA’NIN EĞİTİM GÖRÜŞLERİ

Prof. Dr. Mustafa ERGÜN

ÖNSÖZ

Toplumların insan yetiştirme biçimlerinin tarihî olarak incelemesini yapan eğitim tarihi araştırmalarında, sadece eğitim kurumlarının açılış, kapanış, ders programları ve oradaki faaliyetlerin dışardan, üstünkörü bir tasvirini vermek, gerçeğin anlaşılmasına yetmez. O zamanın, o mekânın, o toplumun insan anlayışına, insanı nereye götürmek istediğine ve ihtiyaçlarına da bakmak gerekir.

Uzun zamandır devam eden eğitim tarihi araştırmalarımızda, Türk Eğitim Tarihinin büyük bir dönemini kapsayan medrese-tekke döneminin sadece kurumsal ve tasvirî bir incelenmesinin yapıldığını gördük. Oysa bu kurumların ders programlarının ötesinde ders kitaplarına, sınıflardaki derslere, hocaların ve öğrencilerin kafalarına ve gönüllerine de girilmesi gerektiğini hissettik ve bize bu imkânı sağlayacak bir açık kapı aramaya başladık. Sonunda, bizi bu kapıya götürecek ışığı Mevlâna’da gördük, onu takip ettik.

Aşağı yukarı 8 – 9. yüzyıldan zamanımıza kadar insanlarımızın ve eğitim kurumlarımızın içindeki nefese katılıp onun en öz, en temiz kısmını, toplumumuzun ve insanımızın hayat kaynağını, insan anlayışını yakalamamızda Mevlâna ışığını izleyerek o gerçeklik denizine gitmemizin çeşitli pratik sebepleri vardı. Bunlar, kısaca şöyle özetlenebilir:

Mevlâna, Türk Eğitim Tarihinin iki temel kurumu olan medrese ve tekke hayatının içinde yetişmiş, içinde faaliyet göstermiş ve dolayısıyla bunları çok iyi biliyor ve tanıyordu. Onun bu iki kurumu değerlendirmelerine büyük bir önem verdik.

Mevlâna’nın bütün hayatı yetişme ve insan yetiştirme, insanlara gerçeği açıklama çalışmalarıyla geçmişti. O, hem medresede yaptığı öğretim faaliyetleri sırasında müderrisliğin en güzel örneğini vermiş hem de İslâm tasavvufunun zirvelerinden biri olmuştur. Mevlâna, bizim insanımızdır; gerçi yazıp söylediklerinin büyük bir kısmı Farsçadır ama, o Arapça, Türkçe ve hattâ Rumca gazeller bile söyleyerek o zamanki Anadolu insanlarının hepsine hitap etmiştir. Kaldı ki, ona göre esas olan anlamdır, diller sadece bir kabuktur.

Mevlâna’yı tercih etmemizin bir başka nedeni, 7 ciltlik Dîvan-ı Kebîr’i, 6 ciltlik Mesnevi’si, Rubaileri, Vaazlar ve Mektupları ile yaşadığı dönemi ve anlattığı gerçeği bize ayrıntılı ve tam olarak anlatmasıdır. Öte yandan bu eserlerin hepsinin Türkçeye defalarca çevrilmiş ve basılmış nüshalarının kişi ve devlet kütüphanelerinde, insanlarımızın kolayca ulaşabileceği yerlerde olması da bir etken olmuştur.

İnsanımızın  yüzyıllar  boyunca  inandığı  gerçeğin  en  temiz,  en yüce şeklini Mevlâna’da gördük. O, bütün hayatı boyunca hep öğretmenlik ve öğrencilik faaliyetinde bulundu. Uzun aramaları sonunda bulduğu Allah’ın gerçeklik denizinin sırlarını – bu sırrı bulup bunun hoşluğu içinde suskun bir hayat yaşayan diğer erenlerden farklı olarak- devamlı ve bütün anlatım yollarını kullanarak bize aktarmaya çalıştı. Bu arada kendi coşup köpürmelerinden, kendi yazıp söylediklerinden koca bir Mevlâna denizi meydana getirdi. Biz, o denizi gördük, ona ulaştık ama tam içine giremedik, itiraf edelim ki, o denizin içinde dolaşacak kadar yüzme bilmiyoruz. Bizim faaliyetimiz, olsa olsa Mevlâna denizinin kıyılarından yapılan bir tanıtımdır. Bu nedenle eserimize “Mevlâna Üzerine Bir Deneme” alt – başlığını verdik; daha doğrudan ve iddialı bir adlandırmaya cesaret edemedik.

Öte yandan, Mevlâna üzerine gerek Türkçe gerek yabancı dillerde çok sayıda araştırmaları okuduk ve değerlendirdik. Ancak çalışmanın kaleme alınması sırasında, çok mecbur olmadıkça bunları kullanmama kararı verdik. Çünkü Mevlâna öylesine berrak ve kendisine has bir sistem idi ki, buna bir şey katmama, bu formülü bozmama, bu suyu bulandırmamanın daha iyi olacağını düşündük. Doğrudan Mevlâna’yı dipnot gösterdik, doğrudan ona ulaşasınız istedik. Bunun dışında, çalışmanın kaynakları olarak yol göstericimiz – Mevlâna’nın kendisinde olduğu gibi – Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin bazı hadisleri olmuştur ve bunlar zikredilmiştir.

Mevlâna, kendisine dâima Kur’ân-ı ve Hz. Muhammed’in hadislerini rehber edinen büyük bir İslâm düşünürüdür. O, büyük bir vecd içine girip sık sık Tanrı’nın gerçeklik denizine karışmakta, ama toprak bedeni onu gene bu dünyaya getirmektedir. O, gene Hz. Muhammed’in yolundan, Kur’ân’ın ışığıyla o denize ulaşmakta, ama çok geçmeden gene perdeli evrene dönmektedir. O, Allah’ın gerçeklik denizinde bütün zıtların belli bir işe yaradığını, bu nedenle evrendeki her şeye karşı hoşgörülü olmak gerektiğini, bu hoşgörülü bakışın özellikle değişik din, ırk ve cinsiyetteki insanlara karşı gösterilmesi gerektiğini bildiriyordu. Onun insan değerlendirmesi kesinlikle şekillerde değil, içteki anlamlar üzerinde   olmaktadır.   İnsan   yetiştirirken   de   söz   ve   hareketlerin   dış şekillerine değil, bunların içte yer etmesine, özgün olarak içten kaynayıp coşmasına önem vermiştir.

Bu çalışma, eğitim tarihimizin çok uzun bir döneminde etkili olan insan anlayışı ve insanın eğitimi üzerindeki temel fikirleri, en gür ve temiz  bir  kaynaktan  verme  denemesidir.  İlerde,  eğitim  tarihimizdeki diğer insan ve eğitim anlayışlarını da bir bir tanıtmak şu andaki ideallerimizdendir.

Buradaki insan ve eğitim anlayışının günümüzde de tam olarak değerlendirilmesi ve yaşanması dileğiyle…

Malatya, 1991 Mustafa Ergün

 

İÇİNDEKİLER

İçindekiler ………………………………………………………………………………… 5

Önsöz………………………………………………………………………………………. 7

Dipnotlar hakkında açıklama………………………………………………………. 9

MEVLÂNA’NIN HAYATI VE ESERLERİ……………………………. 10

  1. İNSAN……………………………………………………………………………… 19
    • İnsanın yaratılışı …………………………………………………………….. 19
    • İnsanın unsurları …………………………………………………………….. 32
      • İnsanın maddî tarafı ağır basan yönleri ……………………… 32
        • Beden…………………………………………………………… 32
        • Nefis…………………………………………………………….. 43
          • Nefis nedir ve çeşitleri……………………………. 43
          • İnsanı kötülüğe sevk eden nefis huyları …….. 48
          • Nefis-akıl ilişkileri ve nefisten kurtulmak…. 57
        • Duyumlar ve duygular……………………………………. 62
          • Duyu organları………………………………………. 62
          • Duyumlar ve duygular……………………………. 76
        • İnsanın manevî tarafı ağır basan yönleri …………………….. 88
          • İnsan bedeninde gömülü olan define …………………. 88
          • Can ve ruh…………………………………………………….. 95
          • Akıl……………………………………………………………… 105
            • Aklın değeri ve gücü……………………………… 125
            • Akıl ve nefis…………………………………………. 125
            • Aklın zayıf noktaları ve sınırları……………… 132
            • Tüm akıl ve aklın yatmadığı alan…………….. 137
            • Aklın âciz kaldığı alan: aşk……………………. 147
  1. İNSANIN ÜSTÜN ÖZELLİKLERİ VE ÜRÜNLERİ……….. 161
    • Düşünce………………………………………………………………………. 161
      • Düşüncenin mahiyeti ve kaynağı………………………………. 161
      • Düşünemediklerimiz……………………………………………….. 170
      • Düşüncenin özellikleri…………………………………………….. 178

2.2. Dil………………………………………………………………………………. 185

  • Dilin mahiyeti……………………………………………………………. 185
  • İsimlerin ve kavramların meydana gelmesi ………………….. 193
  • Dilin gücü ve güçsüzlüğü………………………………………….. 197
  • Bilgi…………………………………………………………………………….. 209
    • Bilginin ilâhî temelleri……………………………………………… 209
    • Dünya bilgisi ve din bilgisi……………………………………….. 218
    • Bilgisizlik ve bilginin gücü……………………………………………. 231
  • Sevgi………………………………………………………………………………….. 242
    • Sevgi ve aşk nedir?………………………………………………………. 242
    • Aşkın gücü ve âşıkın hali………………………………………………. 252
    • Akıl, din ve aşk…………………………………………………………….. 262
  1. İNSANIN EĞİTİMİ………………………………………………………….. 267
    • Eğitimin ilâhî temeli……………………………………………………… 267
    • Eğitimin gerekliliği ve amacı………………………………………….. 276
    • Eğitime etki eden faktörler……………………………………………… 291
      • Katılım (fert insanların yaratılışındaki farklılıklar)……. 292
      • Yetenek ve yatkınlık……………………………………………… 295
      • Gelişme ve olgunlaşma………………………………………….. 297
      • Eğitim tekniği……………………………………………………….. 300
    • Eğitimin gücü……………………………………………………………….. 314

KAYNAKLAR…………………………………………………………………….. 322

 

Array