MEVLANA’NIN SÖYLEDİKLERİNİN ÖZETİ

MEVLANA’NIN SÖYLEDİKLERİNİN ÖZETİ

Mevlana Hazretleri böyle diyor:

“Men bende-i Kur’anem eger can darem

Men hâk-i reh-i Muhammed muhtarem

Eger nakl kuned cüz in kes ez güftarem

Bizarem ez u vez an suhen bizarem”

Şimdi bu dikkat noktasıyla Mevlana Hazretlerini roman kahramanı yapanlara bakalım. Bu uyarıya rağmen, İslam’ın ruhaniyetine ulaşamamış insanların yazdıklarına, ürettikleri fikirlere bakalım. Aynı hassasiyetle, otellerde gösteri yapanlara, dergâh kurup bunu ticarete dönüştürenlere bakalım. Biraz vicdanımızın, biraz imanızın sesini duyarak, Hz. Kur’an’ın kölesi ve Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunun tozu olan Bu Mübarek İnsana reva gördüğümüz gömleği kendi sırtımıza giyelim.

İnsanlar şahsiyet kavgasında kendilerini ispat için varsa bilgilerini ortaya koyarlar, varsa şahsiyetlerini ortaya koyarlar, varsa akıllarını ortaya koyarlar. Bunları bulunmayanların parası olabilir, makamı, mevkisi olabilir, onlarla ortaya çıkanlar mutlaka bir yere gelir freni boşaltırlar. Hayat arabası fren tutmaz ve mutlaka bir badireye sürüklenirler.

Biz yedi asrı bulan bir zaman dilimi içinde, eğer hâlâ Mevlana’dan besleniyor isek bu, kaynağın güçlülüğünden, samimiyetinden, dikkatinden ve edebinden gelmektedir. Zamanı kendi hesaplarına tasarruf edenler bu yedi asrı tüketemediler, tüketemeyecekler de; çünkü çoğu zaman onun önüne geçecek beşerî yeteneklerimizi imanla inançla besleyerek yola çıkmıyoruz.

Mevlana’yı hümanizmin besleyicisi yapanlarla, Sema’yı turistik dansa dönüştürenlerin bir farkı var mı?

İnsanı tanrılaştıran hümaniteryen anlayışla beslenen çağdaş aydın, bir elinde kadeh varken öbür eline Mesnevi’yi alsa ne ifade eder? Her gün tövbe et, her gün onu boz, sonra kalk dergâha git, ‘geldim’, de. Mevlana sanki tapu memuruydu, sizi affeden beratı elinize versin, hatta altından bir de cennet anahtarı bahşetsin. Öylece giden öteki âleme…

Peygamber’in bile kimseyi kurtarmaya yetkisinin olmadığı bir dinde, Mevlana’yı böyle bir şemsiye haline getirmek ona zulüm olmaz mı? Biz istediğimiz gibi yaşayacağız, şeyhimiz, mürşidimiz, mürebbimiz yarın bizi elimizden tutup Yüce Yaratıcı’ya hesap verdirmeden istediğimiz cennete götürecek öyle mi?

Tarikat dini anlamadan yaşanan bir hâl değildir. İyi bir Mevlana âşığı, ya da bağlısı, önce Kur’an’ı, sonra Hadisleri iyice okuyup ruhuna sindirecek, duygularına terbiye mesajı haline getirecek, sonra Mesnevî’yi eline alacaktır. Çünkü Mesnevi Kur’an ve Hadisler’in her çağda bir yeni yorumudur. Onun içindir ki, Mevlana Hazretleri, yukarıdaki o çok önemli uyarıyı buyurur:

Ben yaşadıkça Kur’an’ın kölesiyim

Ben, Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunun tozuyum

Biri benden bundan başkasını naklederse

Ondan da şikâyetçiyim, o sözden de şikâyetçiyim

Yarın yargı gününde hesap vermek istemiyorsak bu uyarıya dikkat etmek mecburiyetindeyiz…

Bizce, Mevlana’yı yorumlamak için fazla kafa yormaya, derin tefekküre, canhıraş çabaya gerek yok. Yorum, yukarıdaki dört satırın içindedir. Bunu anladık mı, Mevlana’yı da anlamış ve anlatmış oluruz…

Mevlana Hazretlerinin söylediklerinin özeti bizce budur!..