MEVLANA’YI ANLAMAK OKUMAKTAN ZORDUR!

MEVLANAYI ANLAMAK OKUMAKTAN ZORDUR!

Batının Mevlana’ya ilgisi dikkatimi çekti hep. Niye bu insanlar, Mevlana yoluyla İslam’a yöneliyorlardı?

Biz, İslam Peygamberini, O Büyük Ufuk İnsanı yeterince Batının ayın çevresine anlatamadık. Bırakın Batılı aydını, içimizdeki insanların Ona ilgisizliğine cevap verebildik mi?

Mevlana farklı bir kanaldan girdi Batılı aydınların merakına: Turistik amaçlı da olsa Mevlana festivalleri, onlara ilginç geldi. Sema’yı bizimkiler, bazı turistik otellerde soytarılığa dönüştürse de, o figürleri görenler “Bu insan bize ne söylüyor?” merakıyla ona yöneldiler. Rahmetli Fevzi Halıcı, “Mevlana Festivalleri”ni başlatan adamdı. Kendisiyle karşılaştığımda:

“Yanlış yapıyorsunuz üstad!, Sema zikir halidir ve hatta zikrin vecde dönüşmesi halidir, bunu salonlarda meşrubat içip çekirdek çiten adamlara göstermeniz onun keyfiyetine haksızlık olur, bunun vebalinden kurtulamazsınız!” dedim. Bana hak verdiğini söyledi ve bu festival işinden çekildiğini ifade ederek yaşadığı bir tepkiyi dillendirdi:

“ABDd’e bir vakıf bizi davet etti. Ekibi gönderdik, adamlar, sema ayini için büyükçe bir salon, ekibin kalacağı odalar yapmışlar. Bir ay ülkenin çeşitli eyaletlerinde gösteriler yapıldı. Ayılırken, bizi davet eden vakfın başındaki Bayan Menil önemli bir uyarı yapmadan edemedi: “Mevlana sizin gösteriye dönüştürdüğünüz bir figür değil, O önemli bir İslam mistiğidir!” dedi. Aynı uyarıyı bir Yunanlı ile bir izleyicilerden bir Zenci’nin de yaptığını da” sözlerine ekledi.

Bakın, bu Dominigue de Menil’in, ki Mevlana’yı rüyasında gördüğü için 1978’de ekibi davet emişti. Onun Mevlana için söyledikleri Batı’nın boğuştuğu, hatta bizim bile dersler çıkarabileceğimiz kültürel erozyona karşı bir ilaç gibi algılanması gerektiğini nasıl anlatıyor:

“Grup olarak sizler, Houston’a İslam’ın yüceliğini sağanak halinde yağdırdınız. Biz onun sıcak efesini hissettik ve bu bizim kanımızı hızlandırdı. Sizler bizle Mevlana’nın mesajını en güzel bir şekliyle getirdiniz. Uluslar arası kardeşlik duygularının eksikliğini çeken bizlere bu aşk ve coşku mesajının fışkırabileceğini gösterdiniz.  Birçok kimse bu mesajı sizlerden aldılar. Onlar o kadar duygulandılar ki bunu ifade edemez durumdaydılar ve ‘kelimelerden de öte’ dediklerini duydum. Sizlerin buraya diktiğiniz ufak çekirdek, Allah’ın yağmuruyla büyüyecektir.” (Çağrı Dergisi Mayıs 1979 Sayı 256)

Böyle bir imkân Hıristiyan Misyoner kültüründe olsa, dünyayı fetih için bir saat bile yerinde durmazlardı. Bu gösterinin üzerinden 45 yılı aşkın bir süre geçti, acaba bazı ferdi uygulamalar dışında, bunu aslına ve özellikle de ruhuna uygun şekilde Batı’da sergileyebildik mi? Medeniyetler çatışmasını aşabileceğimiz bu büyük imkânı kullanmayı maalesef bilemedik! Hatta bırakın onu Mevlana’ya saldıran bazı bahtsızlardan başka, müşrikliğini teşhir  eden ve Müslüman adıyla yaşayanlar bundan gerekli dersi alabilecekler midir?