MÜNÂCAT

Şiir ve Din: 15

MÜNÂCAT

“Münâcât” sözlükte fısıldamak demektir.Terim olarak Allah’a yalvarıp yakarma, duâ ve niyazda bulunma anlamına gelir. Divan edebiyatında, konusu Cenâb-ı Hakk’ı övme ve O’na yakarma olan manzûmelere “münâcat” denir.

Münâcatlarda Allah’ın yüceliği, ululuğu, en büyük güç ve kudrete sahip olduğu gibi konular işlenir. Allah’ın azameti karşısında insanın âcizliği ve muhtaçlığı dile getirilir.

Yeni şiirimizde de “münâcat” başlıklı şiirler bulunmaktadır. Orhan Seyfi Orhon’un “münâcat” adlı üç şiiri vardır. Klâsik münacatlarda Allah’ın var olup olmaması sorgulanmaz. Şâirimiz ise, bir kul olarak âcizliğinin farkındadır, ama idrâkine sığdıramadığı şeyler vardır. Bu pencereden bakarak Allah’a şöyle seslenir:

Yıllardır bulamıyor seni bir türlü âhım,

Niye göklerin bomboş, niçin yoksun Allah’ım

Sen olsan râzıyım ben, âciz bir kul olmaya;

Varsın, hattâ herkesten fazla olsun günâhım.

İnsanlar genellikle âcizlik ve çâresizlik içindeyken Allah’a başvururlar. Orhan Seyfi Orhon da, yıllardır fikir ıstırâbı çeken biridir ve şiirinde bunları ancak Allah’ın dindireceğini söyler. Bu konuda O’ndan yardım bekler. Fakat kabul görmediğini düşünüp bir an tereddüde kapılır. Yine de Allah’ın yokluğunu düşünmek bile istemez. Aksi takdirde kendi varlığının da bir anlam taşımayacağının farkındadır. Bu yüzden Allah’ın varlığına inanmayı zorunlu sayar.

Yalnız onu rahatsız eden şey, Allah’ın kullarıyla arasına koyduğu mesâfedir. Ne yazık ki, henüz bu mesâfeyi kapatacak nasîbe erememiştir.

Ona göre Allah âlemi yaratmış ve bir daha müdâhale etmeyerek kulları yalnız bırakmıştır. Buna bir tür deist tanrı inancı denebilir. İslâm ve tasavvuf inancına göre ise Allah her an bir iştedir ve tecellîsi süreklidir. Bu durumu bir an göz ardı eden Orhan Seyfi şöyle devam eder:

Bizi kör tabiatın fırlatıp pençesine,

Çekilmişsin yokluğun karanlık gecesine.

Ne güç Alah’ım, ne güç, senden imdat ummadan,

Göğüs germek hayâtın bunca işkencesine!

Yazık, göklerden artık inmiyor kitapların!

Hükümsüz günahların, değersiz sevapların.

Mâdemki gelmeyecek o büyük hesap günü,

Karşılığı yok demek, çekilen azapların…

Aslında onun şu mısrâlarından köklü bir Allah inancı olduğunu anlıyoruz:

Ne güç Alah’ım, ne güç, senden imdat ummadan,

Göğüs germek hayatın bunca işkencesine!

Şâirimiz âhiretten, hesap gününden bir ara şüpheye düşse bile, yine de Allah’a sığınır ve şöyle der:

Bırakma tabiatın merhametsiz elinde!”

Düşünen insan için en korkunç ıstırabın sonunda “bir avuç toprak” olup gitmek olduğunu belirtir:

Bizi ister bir toz yap savur mahşer yelinde,

İster sürü çöp gibi tûfanların selinde…

Sonunda bir varlığa ulaştır da, Allah’ım,

Bırakma tabiatın merhametsiz elinde!

Boğuşmak, hayat denen sebepsiz savaş için,

Yaşamak, en sonunda dikilen bir taş için…

Bütün ıstırapların en korkuncu işte bu:

Bir avuç toprak olmak düşünen bir baş için!

*

Orhan Seyfi Orhon “Münâcat-II” adlı şiirinde de Allah’ın varlığı üzerinde durur:

Ulu Tanrım, bizce birsin;

Bir değil de çoksan bile!

Her bir şeye muktedirsin,

Kemâlindir, noksan bile!

Burada Allah’ın sıfatları konusunda tereddütlü görünür. Bir-çok, noksanlık-kemal gibi tezatlı kelimelere yer verir.

İkinci dörtlükte ise, Allah’ın rahmet ve mağfiretine güvenini dile getirir:

Güveniriz rahmetine,

İnanmışız şefkatine,

Gireceğiz Cennetine,

Cehenneme soksan bile!

Şâirimiz dünyada başı boş ve amaçsız bir şekilde yaşamak istemez. Bir takım kimseler Allah’ın varlığını veya yokluğunu boş yere tartışıp dururlar. Orhon’un bu yüce kudrete bağlılığı tamdır:

Hak yoluna sapacağız,

Seni hedef yapacağız.

Düşünmeden tapacağız,

Varlığına, yoksan bile!

Orhan Seyfi Orhon’un “münâcat” başlıklı üç şiiri olduğunu söylemiştik. Bu şiirlerde iman noktasında bir takım tereddütlerini dile getirir. Fakat sonunda bunlardan kurtulduğu görülür. “Birlik” adlı şiirinde şöyle der:

İkilik yok, birlik var;

Yalnız bunda dirlik var;

Yalnız bundadır felah;

Lâilâheillâllah!

Bir aşk için gönüller;

Çırpınırken beraber,

İkiye tapmak günah!

Lâilâheillâllah!

Şu münâfık karanlık;

Sona erecek artık,

Sabah olacak, sabah !

Lâilâheillâllah!

Her türlü nîmet bunda,

Beklenen cennet bunda:

Yalnız bir din, bir ilâh!

Lâilâheillâllah!

Orhon’un “iman” isimli şiiri ise daha anlamlıdır! Orada inanmanın mânevî hazzını; ve duyduğu büyük huzûru dile getirir:

Doğruluk sendedir, fazîlet sende;

Aranan en büyük hakîkat sende,

Sensiz ne ilm olur, ne ahlâk olur!

Görmeyen yüzünün tecellîsini,

Bulamaz yaşamak tesellîsini,

Istırap çekmeğe müstahakk olur!

Tutuşup şevk ile tâ can evinden,

Geçenler bu kutsî aşk alevinden,

Yıkanır hadesten pîrüpâk olur!

O gün ki, hüsnünü gözler fark eder,

Rahmetin her şeyi nûra gark eder,

Ruhlarda bir ulvî infilâk olur!

Toplanır yolunda bütün gönüller,

Kan sızan izlerden açılır güller,

Ne hased, ne garez, ne nifak olur!