Mustafa Safvet Efendi – Şair

Mustafa Safvet Efendi (ö. 1283/1866-1867)

(Şair)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Mustafa Safvet Efendi, 5 Receb 1209 (26 Ocak 1795) tarihinde Galata’da dünyaya gelmiş olup aynı semtte bulunan Arap Câmii’nin İmamı Mehmed Efendi’nin oğludur. Safvet, bir miktar tahsilden sonra yorgancı olmuş, haya­tının ilk dönemlerinde bu mesleğini sürdürmüştür.745

Safvet, daha sonra başmusâhib şairlerden Hatif Efendi’ye bağlanarak hem hizmetinde bulunmuş, hem de ondan ilim ve hüner öğrenmiştir. Ayrıca İsmail Ferruh Efendi’nin Ortaköy’deki yalısında toplanan ilim cemiyetine devam ederek Farsça ve edebiyat eğitimi almıştır. Aynı zamanda yorgancı­lığa da devam eden Safvet Efendi, İbnülemin’in ifadesiyle “pek ayağını yor­ganına göre uzatmamış, dükkânında durmak yerine Galata meyhânelerinde sarhoşlarla düşüp kalkarak işretle zaman geçirmeye başlamış; hatta bir ara Tophâneli Seydî adlı yakışıklı bir gence abayı yakmak sûretiyle sadece işini değil, kendisini bile unutmuştur.” Yine İbnülemin’in belirttiğine göre Mora seferi sırasında bu genç tersâne gemicileri tarafından yakalanarak alı konmuş, bunun üzerine hayli perişan olan Safvet, Kaptan-ı Deryâ Hüsrev Paşa’ya bir kasîde746 sunmak sûretiyle gencin salıverilmesi talebinde bulunmuştur. Ta­lebi karşılanmamakla birlikte bu kasîde, Cevâhir-i Mültekâ yazarı ve o sırada Tophâne Rûznâmçecisi bulunan Lebib Efendi’nin dikkatini çekmiş, Safvet ile tanışmak istediğini belirterek haber göndermiş, kendisiyle görüşmeye gel­diğinde yetenekli bir genç olduğunu fark ettiği şairden hoşlanarak bundan böyle Tophâne’deki evinde oturmasını istemiştir. Tophâne’deki eve yerleşen Safvet, bir süre sonra, 1238/1822-1823 tarihinde Lebib Efendi’nin himmetiyle Tophâne Ruznâmçe Kalemi’ne kâtip olarak alınmıştır.747

Kadirşinas ve meziyet sahibi bir şahsiyet olan Lebib Efendi, elinden tutmak sûretiyle Safvet’i meyhâne köşelerinden ve yaşadığı sefâletten kurtarmış, iş güç sahibi yaparak tekrar insan içine çıkar hâle getirmiştir. Safvet, 1249/1833-1834 tarihinde tersâne rûznâmçeciliğine tâyin edilmiş; ancak üç dört yıl sonra ve hizmetinden memnun kalınmadığı gerekçesiyle Tersâne Müsteşârı Mûsâ Safvetî Paşa tarafından azledilmiştir. Bu azil üzerine paşaya hayli kızan şair şu beyti söylemiştir:

Varsa yerden çıkıyor inmiyor esmâ gökden
Şimdi Fir‘avn olanın nâmına Mûsâ derler Safvet,

bir süre boşta kaldıktan sonra 1257/1841-1842 yılında karantina ikinci kâtipliğine, yaklaşık sekiz ay sonra da başkâtipliğe tâyin olunmuştur. Kendi­sine 1259 Ramazanında (Eylül-Ekim 1843) hâcegânlık, bir yıl sonra da sâlise rütbesi verilmiş, 1262/1845-1846 tarihinde ise emekli edilmiştir.748

Aynı zamanda Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhlerinden Abdülbâki Nâsır Dede’nin dervişlerinden olan Mustafa Safvet Efendi, 1283/1866-1867 yılında İstanbul’da vefat etmiş ve Yenikapı Mevlevîhânesi hazîresinde, Aşçıbaşı Silahdarzâde Sâdık Dede’nin kabri civarına defn olunmuştur. Vefatı üzerine Lebib tarafından,

Hayf Safvet gibi mâhir şâiri
Etdi fermân-ı ecel âhir nihân
Mâhir üstâd-ı cihân-pîrâ idi
Görse de nâdir görür mislin cihân
Gevherîn târîhi ilân eyledi
Cennet olmuş Safvet’e vâlâ mekân

İlmiye ricâlinden Tırnakçızâde Zîver Bey tarafından ise,

Yâ Hû diyicek pîr-i sühan devrâna
Hânende-i mersiye gelip meydâna
Encâm-ı duâda etdi tarh-ı târîh
Safvet ola ukbâda karîn Hassân’a

kıt‘aları tarih düşürülmüştür.749

Kendisini yakînen tanıyanlardan Hersekli Ârif Hikmet Bey’in bildirdiğine göre Safvet, “orta boylu, kır sakallı, münevver bir zât”tır. Pamuk lakaplı Emin Efendi, Safvet’in emekli olduktan sonra çoğunlukla Fatih civarında kirada oturduğunu, “hoş sohbet ve şuh-meşrep bir zât” olup şiirlerinin şîveli olduğunu; ancak çoğunun kaybolduğunu belirtmiştir. Vak‘anüvis Lütfî Efen­di ise Lebib Efendi’nin, “Safvet’in ilmi de olsaydı pek büyük şair olurdu”, dediğini; lakin Safvet’in o kadar da ilimsiz olmadığını ifade etmiştir. Yine şairi yakînen tanıyan İzzeddin Bey’in bildirdiğine göre Safvet bir kez ev­lenmiş; ancak kısa bir süre sonra eşinin vefat etmesi yahut ondan ayrılmak sûretiyle yalnız kalmış olup çocuğu da bulunmamaktadır. İbnülemin’in bil­dirdiğine göre ise devrinin fazla tahsil görmemiş olmakla birlikte kudretli şairlerinden biri olan Safvet de çoğu mârifet erbâbı gibi hayli sıkıntı çekmiş, özellikle emekli olduktan sonra bakkal borcunu dahi ödeyemeyecek duruma düşmüştür. Geçimini bir parça rahatlatmak için devlet ricâline çeşitli vesi­lelerle kasîdeler sunarak yardım talebinde bulunmuş, bir keresinde borçları yüzünden hapse dahi düşmüş; ancak Ziyâ Paşa’nın devreye girip borcunu ödemesiyle hapisten çıkartılabilmiştir.750

Bursalı Mehmed Tâhir’in yanı sıra İbnülemin de Safvet’in en güzel eserle­rinden birinin Beranje manzûmesi olduğunu belirttikten sonra eserlerinin hiçbirinin matbu olmadığını bildirmiş; ayrıca şairin hem bu eserinden, hem de elde edebildiği diğer şiirlerinden örneklere yer vermiştir. TDEA’da belir­tildiğine göre ise Safvet’in hayat hikâyesi ile bazı şiirleri, İÜ Ktp. İbnülemin Kitapları, nr. 2801 ve 3501’de bulunmaktadır.751

Şiirlerinden Örnekler

Gazel

Yokdur vefâsı merhameti şûh şenlerin
Mevlâm yâveri ola aşka düşenlerin
Kim hazm ü ihtiyâtı düşünmezse gam çeker
Çok görmüşüz mazarratını hüsn-i zânların
Girdâb-ı bahr-i ye’se düşürdü sefînesin
Gördük kesretin aklına yelken edenlerin
Bilmem havâsı bâğ-ı fenânın değişdi mi
Kadri ziyâdedir gül-i terden dikenlerin
Savb-ı sevâba azmedenin kat‘eder yolun
Nefs-i cesûr ekberidir yol kesenlerin
Şemşîr-i inkisâra siper etme kendini
Olma karîn-i zâlimi hâtır-şikenlerin
Safvet ubeydî olduğumuz pîr-i Mevlevî
Hünkârıdır cemî-i cünûd-ı erenlerin 752

Beranje Manzûmesinden

Beranje misli yok şâir imiş iklîm-i Pârîs’de
Göçüp gitmiş bekâya bezm-gâh-ı zindegânîden
Değil ancak hüner-verler ahâlî mâtem etmişler
Cüdâ olduk deyü böyle fasîh-i bî-müdânîden
Cenâze masrafı olmak içün i‘tâ olunmuşdur
Nice yüz bin fırank savb-ı kırâl-ı kadr-dânîden
Bu ikrâma bu lutfa şâir-i İslâm elyakken
Hakâretler görür anlar e‘âlîden edânîden
Ne gamlar çekmiş eslâfı yazarsam hüzn eder insân
Vukûf-ı tâmı varken hepsinin ilm-i ma‘ânîden
Sığındım bed-terinden Hakk’a şimdi ehl-i irfânın
Sözün etmezler ısgâ olsa da a‘lem sagânîden
Değil kim arpalık, cüz’î maîşet vermedi eyvâh
Musannif Âsım etmişken niyâz ibn-i Sâmânî’den
……………………………………………………
……………………………………………………
Ahâlî sâl-i Îsâ’dan dese târîhini şâyân
Bulunmaz zât idi hakkâ Beranje göçdü fânîden753

Bir Gazelinden

Görme ahkar kimseyi cânâ kader meçhûldür
Hakkın ednâ bendesi a‘lâ olur âlem bu ya
Keşf-i mir’ât-ı serâ’ir eyleme ahbâba da
Belki bir sûret ile a‘dâ olur âlem bu ya
Âb-ı rûyun dökme her nahl-i pelîdin pâyına
Meyve-i matlab ya olmaz ya olur âlem bu ya754

Kıt‘a

Ağlasın iki gözüm aşr-ı Muharrem aşkına
Gönlümü mihrinle yandır mâh-ı mâtem aşkına
İltifât et Safvet’e Sıbteyn-i Ekrem aşkına
Dergeh-i ihsânına geldim dahîlek yâ Alî755

 


737  Vâhide Hanım’ın, Yenikapı Mevlevîhânesi hazîresinde bulunan mezar taşındaki kayıtlar­dan 1262/1845-1846 yılında vefat ettiği, Zîver Paşa’nın, kendisinin büyük oğlu olup ilgili tarih mısralarını düşürdüğü ve ayrıca İzzet adlı bir diğer oğlunun bulunduğunu öğrenmekteyiz (bk. Serap Sekendiz, a.g.t., s. 69-74).

738  Mehmed Ziyâ, a.g.e., s.194; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 220; İbnülemin ve Y. Öztuna ayrıca, Zîver Paşa’nın “Şeyh Gâlib Dede’nin süt oğlu” olduğu bilgisine yer vermektedirler (bk.   İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., IV, 2090; Yılmaz Öztuna, a.g.e., II, 418); “Zîver Ahmed Sadık Paşa”, TDEA, s. 659.

739  Bursalı Mehmed Tâhir, Zîver Paşa’nın vefat tarihini 1277 olarak vermekte, kabrinin ise Cennetülbâki’de ve Nakşibendî büyüklerinden Hoca Mehmed Parsa’nın yakınında olduğunu kaydetmektedir (bk. Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 220); İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., IV, 2090-2091; Yılmaz Öztuna, a.g.e., II,  418; “Zîver Ahmed Sadık Paşa”, TDEA, s. 659.

740  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 220; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., IV, 2091-2093; Yıl­maz Öztuna, a.g.e., II, 418-419; “Zîver Ahmed Sadık Paşa”, TDEA, s. 659; Serap Sekendiz, a.g.t., s. 247-249.

741  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 220; Yılmaz Öz-tuna, a.g.e., II, 418.

742  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 220.

743  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., IV, 2093-2094.

744  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., IV, 2094.

745  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 289; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1592; “Safvet Mustafa Efendi”, TDEA, İstanbul 1990, VII, 415.

746  İbnülemin’in “Seydî Kasîdesi” başlığıyla tama­mına yer verdiği ve ziyâdeleriyle birlikte altmış sekiz mısradan oluşan bu müstezad-kasîde, yer verdiği gemicilik terimleri bakımından da dik­kat çekicidir (bk. İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1600-1601).

747  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 289; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1592-1593; “Saf-vet Mustafa Efendi”, TDEA, s. 415.

748  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1593; “Safvet Mustafa Efendi”, TDEA, s. 415.

749  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 289; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1593-1594; “Saf-vet Mustafa Efendi”, TDEA, s. 415.

750  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1594-1595, 1597; “Safvet Mustafa Efendi”, TDEA, s. 415.

751  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 289; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1596, 1598-1601; “Safvet Mustafa Efendi”, TDEA, s. 415.

752  İbnülemin, bu şiirin üç beytinin çıkartıldığı no­tuna yer vermektedir (bk. İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1598).

753  Kıt‘a-i kebîre şeklinde yazılmış ve tamamı yir­mi iki beyit olan bu manzûme, İbnülemin’in bildirdiğine göre, Paris’te bir şairin cenâzesine gösterilen saygı ile İstanbul’da beş-on kuruşluk borcunu bile ödemekten âciz ve ihtiyaç derdi yüzünden canlı cenâze hâline gelen şairin düş­tüğü içler acısı durumu dile getirmek için kale­me alınmıştır (bk. İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., III, 1597-1600).

754  Bursalı Mehmed Tâhir, sadece üç beytine yer verdiği “âlem bu ya” redifli gazelin, şairin en ünlü gazeli olduğunu belirtmektedir (bk. Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 289).

755  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 289.