Mutluyum, heyecanlıyım.
Rumi Ve Aşkın Terapi yeni bir yolculuğa çıkıyor.
Daha önce Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş yayınlarından çıkan Rumi Ve Aşkın Terapi I ve II şimdi Karatay Akademi Yayınları tarafından yeniden basılıyor. Çok kısa bir süre içinde size çok yakın olacaklar. Vitrin ve raflarda sizleri selamlayacaklar. Çok heyecan verici.
Kitabın da bir yolculuğu var. Tıpkı bizler gibi. Doğumu, bakımı beslenmesi, büyümesi, faydalı olması. Doğduğu yerle nihai yeri birbirinden farklı.
Rumi Ve Aşkın Terapi de öyle oldu. Önce fikir ve hayalde doğdu. Sonra fiili olarak var oldu. Uzun süre demlendi. Sonra bir çok okurumun da dediği gibi başucu kitabı oldu. Umarım bu yolculuğunda da sizlerle selamlaşır halleşir. Dualarınıza vesile olur. Kitap ve yazı öyle. Atılan bir ok gibi. Nerede duracağı nereye ulaşacağı bilinmez. Bana da bu vesile ile hamd etmek ve şükretmek düşer.
Madem kitapla başladık yazıya o zaman biraz ne yapıp ettiğimizle ilgili de haber verelim. Konya’da iki tane olmak üzere İzmir’de oluşturduğumuz guruplarımız var. Arkadaşlarımızla belli aralıklarla kitabın içeriğine de uyan gurup çalışmalarımız oluyor. Nasipse Ramazan Bayramından sonra İstanbul ve Antalya guruplarımız da olacak. Buradan duyurusunu yapmış oluyum, dileyen arkadaşlar katılım veya haberdar olmak için aşağıda vereceğim linkten irtibata geçebilirler. http://faikozdengul.wordpress.com/duyuru-ve-etkinlikler/
Gurup çalışmalarımızda ne yapıyoruz? Tabi ki Mesnevi okuyoruz. Mesnevi-i şerif’i bir psikoterapotik disiplin haline getirmeye çalışıyoruz. Terapotik bir kuram gibi görüyoruz onu. Daha çok Tahirul Mevlevi Üstad’ın şerhinden yararlanıyoruz ve bugüne dek yüzlerce yıl nasıl anlaşılmışsa o birikimleri de gözden geçirip bugünün diliyle yeniden anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Günümüz için yararlı pratik sonuçlar çıkartmak istiyoruz. Toplantılarımız bir nevi gurup terapisine dönüşüyor ve sıkı dostluklar kuruluyor. Zihnimizdeki Allah kavramı farklılaşıyor. Bize kendini anlattığı gibi O’nu yeniden öğreniyoruz. Daha çok seviyoruz. Eskisinden daha çok O’nunlayız artık hepimiz. Her iki dünyaya da bakışlarımız ve algılamalarımız değişiyor. Sorunları daha hoş karşılayabiliyor ve onlardan ürkmüyoruz. Nasılsa Allah var diyebiliyoruz. Yalnız değiliz hiç birimiz artık. Hikayelerimizi anlatıyoruz birbirimize. Hikayelerimizi öğrenince daha çok seviyoruz birbirimizi.Güçlü olma kavramı zihnimizde daha büyük bir güce teslim olma rahatlığına dönüşüyor. Başkaları eskisi kadar önemli değil artık bizim için. Dış odaklı olmak yerine asıl Sevgiliyle daha çok işimiz. Duygularımızı ve aklımızı mihenge vurur olduk ki; hangi düşünce ve içimizden gelen hangi ses doğruyu söylüyor daha kolay anlayabilelim diye. İçimizden gelen sesleri ayrıştırmaya başlayabildik. İçimizden gelen her sesin bize ait olmadığını da biliyoruz artık. Korkularımız eskisi kadar büyük değil. Korkumuz daha çok yakınlaşalım O’na diye artık. Ve daha cesuruz. Korku duymanın normal olduğunu da biliyoruz ve asıl cesaretin korkusuzluk değil korka korka yapılması gerekeni yapmak olduğunu da öğrendik ve içselleştirdik. Sevmenin asıl O’nu sevmekle birlikte her şeyi sevebilmek olduğunu da. Doğru sevme diye bir şeyin var olduğunu da biliyoruz. Sevmek için önce anlamak gerektiğini bunun yolunun da dinlemekle başladığını da biliyoruz. Daha çok dinliyoruz. Daha az konuşuyoruz. En çok da O’na anlatıyoruz. Niyaz ediyoruz. Gözyaşlarıyla sulanan bir toprak gibi seccadelerimiz. Şahit olsunlar ilerde diye başımızı daha çok koyuyoruz onlara. Daha esneğiz. Acziyetimizin farkındayız. Her şeye gücümüzün yetmediğini kabullendik. İlmin Süleyman’ın mührü olduğunu da öğrendik. Öğrenmek ve öğretmenin gereğini bildiğimiz gibi hiçbir şey yapamasak da bir meyveli ağacın altında uyuyabileceğimizi de biliyoruz artık. İlmin gölgesinin, üstatların gölgesinin en gidilesi en bulunası yerler olduğunu, yaralarımıza merhem olacak olan velilerin merhemlerinden kaçmamayı da.
Yol ve yolculuğumuz devam ediyor. Birlikte. Dostlarla. Arkadaşlarla. Sizlerle. Kutlu olur inşallah. Dua ve niyazlarınızla bize destek olun lütfen.
Allah niyetlerimizi bozmasın, şaşırtmasın. Emanında tutsun. Emin kılsın. Rahman ve Rahim sıfatlarıyla merhametini esirgemesin hepimizden. Kusurlarımızı örtsün. Mağfiret etsin. Hayırlı güzel niyet ve amellerle Ramazan’a ve bayramlara ulaştırsın inşallah.
Ve bir Hz Mevlana şiiri:
Bu Ayrılık
Kusuruma bakmayın benim dostlar,
Bağışlayın beni.
Ben davullara, bayraklara aldırmayan,
Bir Padişahın yoluna düşmüşüm.
Deli divane olmuşum.
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben.
Çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.
Ama yok da sayılmam hani.
Var olan bir şeyim ben.
Hadi ben bensiz geleyim.
Sen sensiz gel.
Ne varsa şu ırmağın içinde var.
Soyunalım iki can.
Dalalım şu ırmağa hadi.
Bu kupkuru yerde yakınmadan başka ne gördük.
Bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.
Bu ırmakta ölmek var bize.
Bu ırmakta ne gam var, ne keder, ne dert var.
Bu ırmak alabildiğince yaşamaktan,
Bu ırmak iyilikten cömertlikten ibaret.
Durma çabuk gel. Gelmem deme.
Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır dostum.
Senin şanına sadece gelmek yaraşır.
#Faik Özdengül