Şiir ve Din: 11
NERDESİN?
Yahyâ Kemal’in şiir târiflerinden biri şöyledir:
“Şiir kalbden geçen bir hâdisenin lisan hâlinde tecellî edişidir; hissin birden bir lisan oluşu ve lisan hâlinde kalışıdır.” Ve ilâve eder:
“Şiir nağmedir.”
Şiirin ne olduğuna dair epeyce güzel söz vardır. Bir kaçı şöyle:
Şiir, evrenin kutsallığını eşsiz kar tanelerinde görebilmektir.
Şiir, yeni gelen güne umutla “merhaba” demektir.
Şiir, sevgi okyanusunda mâvi yolculuğa çıkmaktır.
Şiir, aşk acısı çeken gönüllerin son anda sığındığı bir limandır.
Şiir, duyguların senfonisidir.
Şiire ilham veren unsurlardan biri de Allah şuuru ve Allah inancıdır.
Allah her yerdedir, hep bizimledir. Allah’ın varlığını hissederiz, ama daha bilinçli şekilde kavramamız için bir takım izahlar gerekebilir. Fazıl Hüsnü Dağlarca çocuklara seslenir “Allah’a ve Bize dair” isimli şiirinde şöyle der:
Allah ne kadar büyüktür,
Ekinlere güneş verir çocuğum.
Beni mâvi sabahlara devreder,
Mâvi güller gibi uykum.
Allah ne kadar büyüktür,
Kuşlar gönderir dallarımıza.
Karanlıklar kalbe dolduğu vakit,
Nasîbi terk ederiz bir yıldıza.
Allah ne kadar büyüktür,
Yol verir gemimize denizler üstünden.
Garip sonsuzluklar duyarız
Sular akarken, bulutlar yürürken.
Ve Allah ne kadar büyüktür çocuğum,
Şükrolsun ruhumuz şimdi.
Nihâyetsiz asırları içinde
Bizi tesadüf ettirdi.
Çocukların saf ve temiz ruhlarına hitap etmek biraz daha kolay olsa gerektir. Nihâyet çocuklar büyür, zihin ve gönül dünyaları gelişir, yeni arayışlar içine girerler. Kimi aradığını bulur, kimi de yollarda kaybolur.
Ahmet Kutsi Tecer arayıp soranlardandır “Nerdesin” adlı meşhur şiiri şöyle başlar:
Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar:…Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin,
Mehmet Kaplan bu meşhur şiire güzel yorumlar getirir:
Pozitivist ve materyalist düşünce, her şeyi madde açısından görür. Sonunda insanın kendisi de bir eşyâ durumuna düşer.
“Nerdesin” şiirinde ise, maddi dünyaya ait şeylerin hepsi kaybolmuş görünüyor. Bunların yerini ruhi bir varlık olan “ses” almıştır. Nereden ve kimden geldiği bilinmeyen bir ses, şâirin hayatına hâkim oluyor. Onu gece yarıları uyandırıyor, hep peşinden geliyor.
Bu şiirde mistik/tasavvufî bir duygu bulunduğu söylenebilir. Hak Taalâ her yerde hâzır ve nâzırdır, fakat kendini gizlemiştir. Peygamberlere, velilere, Allah dostlarına daha yakından hitap eder.
Ahmet Kutsi Tecer’in “Nerdesin” şiirinde sesin sâhibinin kimliği belli değildir. Şâir, kendisini arayan bu sese aşıktır. Bütün sevgileri içinden atıp kendini ona vermiştir. Bir gün onun “gel” diye seslenmesini beklemektedir. O ses, şâiri ebedi saadete kavuşturacak olan esrarlı varlığın sembolüdür.
Şiirin tamamı şöyledir:
Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar:…Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin,
Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgârlara karışır gider,
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana:…Nerdesin?
Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Ta, derinden bir gün bana “gel” desin.
Şiirden şunu çıkarabiliriz: Şâir için önemli olan eşya değil, o sesin sâhibidir. Gönül ehli kişiler böyle bir varlığı derinden hissederler. Kendilerini ondan ayıran maddi âleme bu yüzden önem vermezler. “Sen çıkınca aradan kalır seni yaradan” derler.
Burada şunu da ilâve edelim: Yahyâ Kemal “şiir nağmedir” diyordu. Bu son şiirde, bu ifadenin canlı örneğini görüyoruz. “Nerdesin” nakaratı ve kafiyesiyle tam bir ses âhengi yakalanmıştır.
Bahattin Karakoç da iki elini açıp o büyük varlığı arayanlardandır. Ama o Rabbine doğrudan hitap eder: “İşte dünya önümde benim ruhum sana aç” demektedir. “Bırakma ulu Rabbim, âsî kul değiliz biz” diye de nazlanmaktadır. Bahattin Karakoç’tan Beyaz dilekçe:
Rahman ve Rahim olan adına sığınarak
Açtım iki elimi; kor gibi iki yaprak.
Bir edep ölçeğinde umutlu ve utangaç,
İşte dünyâ önümde; benim rûhum sana aç.
Kâinatı yarattın, donattın, rızık verdin,
Kimine sonsuz körlük, kimine ışık verdin.
Kainatta ne varsa hepsinin zikrinde sen,
Hamd ve şükür sanadır, herşey seninle esen.
Çalı bile kendine sığınan kuşu itmez,
Sen Gafûrsun, Azîzsin, senin keremin bitmez.
Benden önce esirge Muhammed ümmetini,
Esen gitsin her kervan, en sona ula beni.
Bezm-i Elest’te sana secde eden rûh için;
Verdiğin söze sâdık, doğru giden rûh için;
Hiç kimseyi vatansız, milletini devletsiz,
Gönülleri sevdâsız, şehirleri mâbetsiz;
Bayrakları rüzgârsız, ocakları ateşsiz,
Bırakma ulu Rabbim, âsî kul değiliz biz.