Mesnevi Hikâyelerinden Dersler: 37
SABRIN ÖDÜLÜ
Bir derviş, Ebül-Hasan Harakani adlı bir şeyhin şöhretini duyarak onu görmek için Talkan şehrinden yola çıktı. Günler geceler boyu yürüyerek, dağları aştı, ovaları geçti, nihâyet o zatın bulunduğu şehre vararak evini sordu. Evi bulunca saygıyla kapıyı çaldı. Harakani’nin karısı kapıdan başını çıkardı:
“Ne istiyorsun?” dedi. Derviş:
“O Allah dostu insanı ziyâret için Talkan şehrinden geliyorum” diye cevap verdi. Bunu duyan kadın kahkahalarla güldü:
-Şu koca sakalına bak, hiç düşünmeden yaptığın işe, katlandığın bunca zahmete bak. Be adam, senin başka işin gücün yok muydu da, yollara düşüp bunca zamanını boş yere harcadın. Bir ahmağı görmek için bu kadar zahmete değer mi? diye başlayarak kocası hakkında daha nice kötü sözler söyledi, hakaretler etti. Derviş bütün bunları sabırla dinledi sonunda.
Derviş bu yolla şeyhin yerini öğrenemeyeceğini anlayınca, oradan ayrıldı. Yeniden sorup soruşturmaya başladı. Sonunda şeyhin ormana gittiğini öğrenerek onun peşinden ormanların yolunu tuttu. Derviş hem yürüyor hem de: “Böyle yüce bir insan nasıl oluyor da böylesine kötü huylu, yılan dilli, küfürbaz bir kadını evinde tutuyor” diye düşünüyordu.
Derviş bu düşüncelerle yol alırken bir de ne görsün: Şeyh kükremekte olan bir arslana binmiş olarak heybetle geliyor! Arslanın sırtında bir yük odun vardı, şeyh odunların üstüne binmişti. Elindeki kamçısı da koca bir yılandı!.
Harakani dervişin yanına gelince gönlündeki düşünceleri bir bir okudu sonra ona şöyle dedi:
-Ben o huysuz kadına tahammül ederek yükünü çektiğim için bu arslan da hiç itiraz etmeden benim yükümü çekiyor, dedi. (Mesnevî, c.VI, beyit: 2044 vd.)
AÇIKLAMA
Geçimsiz, kötü huylu insanlar her devirde vardır. Bunlar kadın da olabilir erkek de. Hikâyemizde kötü rol kadına düşmüş. Evlilik bir kadınla bir erkeğin kurdukları bir berâberliktir. İki tarafın da anlaşması, mutlu bir hayat sürmeleri arzu edilir. Ama bâzen işler düzgün gitmeyebilir. Karı veya koca, taraflardan biri gerçekten kötü huylu ve çekilmez olabilir. Ötekine düşen mümkün olduğu kadar sabır ve olgunluk göstermektir. Aksi halde yuva dağılır, varsa çocuklar mutsuz olur.
Parçalanmış ailelerin çocukları arasında suç oranının daha yüksek olduğu bir gerçektir. İlk anlaşmazlıkta hemen boşanmaya gitmek doğru değildir. Boşanmaların artması toplum yapısını zayıflatır. Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur: “Allah’ın en hoşlanmadığı helâl, boşanmadır” (Dârimî, talâk, 3)
Elbette herkesin bir tahammül gücü vardır. Aile yuvasının devâmı için bu tahammülü sonuna kadar götüren mânen kârlı çıkar. Mevlânâ hikâyenin sonunda şöyle der:
“Kötü huylu arkadaşla, eşle uzlaşasın diye bu olayı anlattım. Sabır genişliğin anahtarıdır, denir; bu sırra ermek için gülerek, hoşlanarak onun yükünü çek. Kötü huylulara katlanırsan sünnetin yâni Peygamber’in yolunun nûruna ulaşırsın.
Peygamberler, aşağılık kişilerden çok eziyet çektiler, yılan huylu kimselerden nice acılar gördüler.”
Hikâyemizdeki aslana binmek, başka evliyâ menkıbelerinde de geçer. Bu olay “kerâmet” olarak değerlendirilir. Velîlerin kerâmetleri haktır, mümkündür. Ama onlar bu konuya fazla önem vermezler.”Asıl olan kerâmet değil istikametir” denir. Yani eşyaya tasarrufta bulunmaktan, sıra dışı, olağan üstü işler yapmaktan adam gibi adam olmak, olgun müslüman gibi yaşamak daha değerlidir.
Hikâyede adı geçen Harakani 1033’te vefat etmiş meşhur bir Hak dostudur. İran Horasan’ında yaşadı. Bütün insanlara karşı sevgi ve şefkatle doluydu. Şöyle der:
“Ta Türkistan’dan Şam’a kadar olan sâhadaki kimselerden birinin parmağına diken batsa, benim parmağıma batmış olur. Kezâ Türkistan’dan Suriye’ye kadar olan yerlerde bir kimsenin ayağına taş çarpsa onun acısını ben duyarım. Bir kalbte üzüntü olsa o kalb benim kalbimdir.”
*
Evliyâ Çelebi, Kars Kalesi’nin Lala Mustafa Paşa tarafından tâmir edildiğini anlatırken bir askerin paşaya aktardığı rüyasını nakleder. Asker derki: “Rüyamda yaşlı bir zat kendisinin Ebü’l-Hasan el-Harakanî olduğunu ve makamının burada bulunduğunu söyledi.
Ayağımı bastığım yeri kazmamı istedi.” Bunun üzerine o yeri kazmışlar ve üzerinde, “Menem şehîd ü saîd Harakanî” ibaresi yazılı dört köşe bir somaki mermer bulmuşlar. Gaziler mermeri tekbir ve tevhidle kaldırınca kabir ortaya çıkmış. Yaralı pazusundaki sargı bezi ile sırtındaki hırkasının bile henüz çürümediği görülmüş; vücudunun sağ tarafındaki yarası hâlâ kanamakta imiş. Gaziler yine tekbirle kabri kapamışlar. Kalenin içine ilk olarak Lala Mustafa Paşa tarafından Ebü’l- Hasan el-Harakanî adına bir tekke ile bir câmi inşa ettirilmiştir.
Evliyâ Çelebi’nin anlattığı bu olay, daha sonra yaygınlık kazanarak Kars ve çevresinde Harakanî’nin Kars’ın fethine katıldığı ve burada şehid olduğu şeklinde bir inancın doğmasına yol açmıştır. Kars’ta onun adını taşıyan bir dernek kurulmuştur. Harakani’ye atfedilen bir türbe ve makam halen ziyâret edilmektedir.
#Mehmet DEMİRCİ