SEMA NEDİR BİLİR MİSİN ?…
Mesut Yazıcı
Konya’da ilk Şeb-i Arus ihtifaline 1985 yılında katıldım. O zamanlar kapalı spor salonunda icra ediliyordu vuslat programı. Hatırladığım kadarıyla icra edilen Mevlevi mukabelesi Hüseyin Fahreddin Dede’nin Acemaşiran Ayin-i Şerif’i idi. Muhteşem bir gece idi. Çıkışta törende seslendirilen eserin kasedini satın almayı ihmal etmedim. Konya buz gibiydi, gittiğim gün yer ayarladığım için sobalı ufak bir otelde yer bulabilmiştim. Geceyi Konya’da mest olmuş bir şekilde geçirdim. Ankara’ya döndüğümde artık neredeyse her gün Konya’dan aldığım o kasedi dinler olmuştum.
İzleyen yıllarda Mevlana’nın Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarından çıkan altı ciltlik Mesnevi’sini de alıp okumaya ve incelemeye başladım. Kuru bir çeviri gibi gözükse bile son derece faydalandığımı ve heyecanla takip ettiğimi itiraf etmeliyim. Elimde sayfalar dağılacak kadar eskittim okumaktan.
Nihayet Çanakkale’ye geldiğimde de Mevlana ilgim devam etti. Öğrencilerimizi Konya Şeb-i Arus törenlerine götürdük, hem de aynı spor salonuna, beraberimize bebek yaşlardaki çocuklarımızı da alarak. 2002’den itibaren ise Gelibolu Mevlevihanesi restorasyonu maceramız başladı. Bu sefer de Gelibolu’da Sema törenleri tertiplenmesi için kolları sıvadık, Mevlevihane’nin tanıtılması ve acilen tamamlanması maksadıyla. Allah nasip etti, bugün Gelibolu Mevlevihanesi açık durumda.
Fakat …
Yüzyıllardır tüm dünyada dört selam üzerinden uygulana gelen Mevlevi mukabelesi, şimdiki yaygın adıyla sema töreni, ne yazık ki erkanıyla icra edilmeyen bir folklor gösterisi seviyesine düştü Gelibolu’da. Üstelik 2003’den bu yana sayısız kere ehliyetli grupların ve Kültür Bakanlığı’nın uzman kadrosunun gelip Mevlevihane’de erkanıyla ayin icra etmelerine rağmen, sonradan yerleşen bir grup inatla ve ısrarla kuralsız, kural dışı bir şeyler yapmaya çalışmaktadır. Çeşitli platformlarda ve mahfillerde durumu yetkililere ve kendilerine hatırlatmamıza rağmen şu ana kadar durumlarında bir düzelme ve iyileşme emaresi gözlemlenmemiştir. Yozlaşma olarak da yorumlanabilecek bu durumun düzeltilmesini tekraren buradan bir kez daha istiyoruz. Kaldı ki Kültür Bakanlığı Unesco’yu da devreye sokarak kültür mirasımızın yozlaşmadan korunması için genelge yayınlamıştır.
Biraz da sema’ın maneviyatına bakalım. Sema müzik ve dans formatındadır. Fakat Mevlana’nın kastettiği sema bambaşka bir şeydir. Mevlana’ya göre gerçek dans, asıl dans hayatın içindeki eylemlerimizde gözükmelidir. Öyle işler yapmalıyız ki ayaklarımızı yerden kessin, bizi göklere uçursun. Mesnevi’nin üçüncü cildinde şöyle der:
“Hak yolunun yolcuları raksı nefis savaşı meydanında kanlara bulanarak yaparlar. Yani onlar nefislerini yendikleri için kendilerinden geçerler, aşk oyunu oynarlar. Nefs zindanında kalan dünyalık kişilerse nefs-u hevalarına uyarak sadece kendilerini göstermek için bedenleriyle oynarlar. Sema iyi kişilerin manevi ve ruhani oyunu, kötü kişilerin de sırf tenlerine, bedenlerine ait bir oyundan ibarettir”
Semahanelerin kubbe içlerinde yazılı Mevlana’nın hem Mesnevi’de hem de Divan’daki sema gazelinde de yine bu tema vardır. Der ki: Sema nedir bilir misin? Musa peygamberin Asa’sı gibi, her dem firavunun sihirlerini yutmaktır”. Yani hakkın batılı yenmesidir sema, gerçek sema. Yoksa kendisi batıl olmuş bir folklor gösterisi Hakk’a mağlup olmaya mahkumdur.
Temennimiz, Gelibolu Mevlevihanesi’nin erkanına uygun sema törenlerine, erkanına uygun Şeb-i Arus ihtifallerine kavuşmasıdır. Cenab-ı Hak’dan niyazımız budur.
#Mesut Yazıcı