SEMA TÖRENİ
R. Hakan Talu
Mevlâna Celâleddin Rumi felsefesinin ve yaşam tarzının en önemli üç elamanı şiir, sema ve musikidir. 750 yıldır tekkelerin kararmış tahta zeminlerinde ayak gıcırtıları, hüzünlü salonlarında Ney ve Kudüm sesleri arasında yapılan Sema törenlerinde bu üç eleman birbirlerini tamamlar, birleşir ve aynı dilden konuşan bir ruh halini alır.
Hepimizin bildiği gibi var olmanın temel şartı dönmektir. Dönmeyen hiçbir şey, hiçbir varlık yoktur. Dünyanın güneş etrafındaki dönmesi, Atomlardaki Elektron, Proton ve Nötronların dönmesi, vücuttaki kanın dönmesi, canlıların topraktan gelip toprağa dönmesi gibi.
İnsanları diğer varlıklardan ayıran akıl sayesinde yaratana karşı duyulan aşk ile yapılan dönme ise bunlardan çok farklıdır. Sema dediğimiz mistik danstaki dönüşün amacı yaradana şükür, onunla beraber olma hatta Şemsi Tebrizi’nin dediği gibi “dostu görmektir”. Semazenler yani canlar Sema yaparken varlıklarından çıkar yaradana ulaşırlar ve onunla beraber olurlar; yaradılışın sırlarını keşfeder, bu dünyaya niçin gönderildiklerini bir kere daha anlarlar.
Tabii ki bu inanan ve teslim olan ruhların aşkı ile gerçekleşebilecek bir mucizedir. Bu mucize sırasında Mevlâna’nın şiiri ve müziği insanın olgunlaşması için yardımcı olur, Semazenlerin bir disiplin içinde çeşitli ruhsal kademeleri geçmelerini sağlarlar.
Bu manevi kademeleri geçiş yani Sema töreni denilen insanın yolculuğu altı bölümden meydana gelir:
1- Hz. Muhammet’in vasıflarından bahis eden ve onu öven “Nat-ı Şerif” okunması. Bu Nat’ın güftesi Mevlâna’ya, bestesi ise 17.yy en önemli bestekârlarından biri olan Buhurizade Mustafa Itri Efendi’ye aittir.
2-Kudüm sesi; Yaradılışın başlangıcı olan Allah’ın kâinata “ol” emrini ifade eder.
3-Ney taksimi; Bu taksim icra edilecek Ayin-i Şerif’in makamında olup her şeye can veren nefesi sembolize eder.
4-Sultan Veled Devri; Semazenlerin birbirlerine selâm vererek üç defa tekrarlanan dairevi yürüyüştür. Bu cana canın selâmıdır. Birinci dönüş Semazenin hakkı bilmesi, ikinci hakkı görme, üçüncü ise yaradana ulaşıp hakikate varmayı temsil eder.
5-Sema Ayini; Selâm denilen dört kısımdan meydana gelir. Her Selâm sonunda Semazen kollarını göğsünde çapraz bağlayarak görünüşüyle biri temsil eder, bu duruş yaratıcının birliğine şehadettir.
1.Selâm; İnsanın bilgiyle hakikat’a doğarak Allah’ı ve kendi kulluğunu idrak etmesidir.
2.Selâm; İnsanın yaradılıştaki azameti anlayarak, Allah’ın büyüklüğü ve kudreti karşısında hayranlık duymasıdır.
3.Selâm; Hayranlık duygularının aşka dönüşmesi ile, aklın aşka kurban oluşudur. Teslimiyettir, vuslattır, sevgilide yok oluştur, yani tasavvuftaki “Fenafillâh ” mertebesine ulaşmadır. Aynı Budizimdeki Nirvana gibidir.
4.Selâm; Semazenin manevi yolculuğunu tamamlayıp, kaderine razı olarak yaradılıştaki vazifesine, kulluğuna dönüşüdür. Artık Semazen aklı, fikri, aşkı ve duyguları ile Allah’ın tüm kitaplarının, peygamberlerinin ve yaradılışın hizmetkârıdır.
6-Sema töreni, Kur’an okunması bilhassa Bakara suresi 2/115 “Ve Lillâhil meşriku vel mağribu, fe eynema tüvellu feseme Vechullah, İnnellahe,Vasi’un Âlim……Doğu da batı da Allah’ındır. Hangi tarafa dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır. Çünkü Allah her şeyi, her yeri kaplar, geniştir, Âlimdir” ayetinin ve inananların ruhları için Fatiha suresinin okunmasıyla son bulur.
Mevlevilikte bir çok şey sembollerle ifade edilmiştir. Semazen’in başına giydiği sikkesi onun mezar taşını, üstündeki tennuresi kefenini omuzuna aldığı hırkasıda mezarını temsil eder. Yani o ölmeden ölmüş, hak ile hak olmuş, Mevlâna’nın dediği gibi gerçek olan başlangıç noktasına ulaşmış, gözlerindeki perde kalkmış ve sırları görmüştür.
Sema töreni sonunda insan manevi yolculuğunu bitirip kâmil olarak tekrar kulluğa döndüğünde şöyle bir soru sorulabilir: insan başta da kuldu sonra da kul, o halde arada ne fark var? Bunun cevabı Kur’an şu şekilde vermektedir:
“Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”
Tabii ki burada karşımıza yaradılıştaki en önemli sorulardan biri çıkmaktadır. Ben kimim? Sen kimsin? Benler ve senler nedir? Cevap bizce çok kısa ve sadece bir tek kelimedir: “Aşk”. Her şey sadece “Aşk”tır.
750 yıldan bu yana Mevlevi tekkelerinde bu aşk uğruna Sema edenlerin, Ayin besteleyenlerin ve onları icra edenlerin Aşkları için sadece bir tek şey söyleyebiliriz.
“Aşk olsun”