Bir hikâye söyleyeyim can kulağıyla dinle
Tamah nasıl kulağa bağ olurmuş bil de
Kimde tamah varsa bulmaz safa
Gönül gözü Ruşen olmaz tamahla
Tamahkârın altın ve makam hırsı
Andırır gözde çıkan bir kılı
Amma aşk sarhoşu Hakla doludur böyle değildir
Bütün hazineleri sersen ayağına yine de hürdür
Yâri ile vuslata eren berhudar
Bu dünya görünür gözüne murdar
Bu sarhoşluğa erememiş uzak olanlar
Sofi bile olsa hırsı olan gece körüdür
Hırsına mağlup ise bir adam hisse almaz
Yüz hikâye dinlese de faydası olmaz
Mesnevi’nin ilk kelimesi olan “dinle” burada da karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda Mesnevi’nin ana teması olan “hikâye” kelimesi ile birlikte. Gerçi bir başka yerde hikâyeye takılıp kalanların anlamdan mahrum kalacağı uyarısı da yapılmıştı. Zaten “dinle” kulak ver, can kulağıyla dedikleri şekilde, içindeki anlama ererek dinle demekti.
Buradaki hikâyenin konusu tamahtır.
Tamah kelimesini sözlükler, açgözlülük, bir şeye göz dikip bakma, hırs şeklinde tarif ediyor. Bu kötü ahlaka duçar olanlar için “tamahkâr” şeklinde de kullanılıyor.
Tamahkârlık insan karakterinde meydana gelebilecek en ciddi sapmalardan biridir. İnsanın fıtrat olarak hayatta kalma, varlığını devam ettirme, menfaatine düşkünlük gibi temel güdülerinin rayından çıkması, sapması, aşırılığıdır tamah. Bu sapma kontrol dışına çıktığında insanı yönetmeye başlar. İnsan davranışlarını hatta duygu durumunu bile akıldan, ahlaktan, kuraldan uzaklaşarak dizginlerini tamahın eline verir.
Davranışlarını tamahın dürtüsüyle dışa vuranlar günahın her türlüsüne bulaşmış olurlar. Çünkü tamah diğerlerini iptal edecek şekilde insanı ele geçirir. Bu yüzden birçok günahın sebebi olarak tamah gösterilmiştir. Yine bu yüzden cehennemin yedi kapısından biri veya yedi büyük günahtan biri olarak tamah gösterilmiştir.
Sana tamah hakkında anlatılacaklar, öğütler sakındırmalar bile yine tamahın seni ele geçirmesinden dolayı fayda sağlamayabilir. “Dinle” dendikten sonra “tamahın kulağına bağ olmasını bil de” uyarısı bu yüzdendir. Tamahla ilgili anlatılacakların fayda sağlaması için tamahın elinden kurtulman, özgür olman, aklının başında olması, kulağındaki bağı çözmen gerekir.
Bağ olma meselesi, insanın doğru düşünmesini engelleyen her türlü algı bozukluğu şeklinde anlaşılmalıdır. Gözlerde bağ varsa o gözler gerçeği göremez, kulaklarda bağ varsa o kulaklar doğruyu, güzeli, iyiyi işitemezler.
Harama ve yalana bağımlı olan her göz ve her kulak doğruyu algılamasına engel olan bir bağ ile bağlanmış demektir.
Tamah dünyevi ve maddi olan şeylere duyulan aç gözlülüktür. Bu yüzden beyitte “altın ve makam hırsı” şeklinde özetlenmiştir. Bütün düşüncesini tefekkür ve teemmül kabiliyetini dünyevi maddi şeylere sahip olma arzusuna ram etmiş bir insan öncelikle kendine zarar vermektedir. O hırsı ve aç gözlülüğü yüzünden ıstırap içinde kıvranır, gözüne uyku girmez, hep sahip olduklarını değil sahip olmadıklarını düşünerek kendini cehennem azabının içine atar. Bu durum beyitte “gönül gözü aydınlanmaz, safa bulmaz, mutluluk nedir bilmez, gözünde çıkan bir kıl ne kadar acı verir aklını bulandırırsa tamahkâr aynı cenderenin içinde kalır, nefes almaya çalışır” şeklinde anlatılmaktadır.
Tamahtan kurtulmanın çaresi “Hak ile dolu bir gönle sahip olarak aşk sarhoşluğuna düşmektir” Sarhoşun nasıl hiçbir şey umuruna gelmez, dünyevi kayıtlardan, hatta itibar ve haysiyetten sıyrılmış, her türlü ayıplanmayı ve aşağılanmayı umursamaz olursa gönlü Hak ile dolu olanlara da dünya murdar görünür. Bırakın dünyevi olana tamah etmek, aç gözlülükle her şeye sahip olmayı arzu etmek, hırs içinde kıvranmak gibi bir duruma düşmeyi tam aksine bütün dünyevi olan şeylerden tiksinir. Tamahtan kurtulmanın çaresi aşktır. Gönlünü fani ve değersiz olanların sevgisi ve arzusuyla değil ebedi ve ulvi olanların muhabbetiyle doldurmaktır.
Bütün bu öğütlerin, tamaha düşenlerin başlarına gelecek kötü akıbetlerin haberi, nasihatlerin tamaha düşmüş birine faydası olmaz. Böyleleri “yüze hikâye dinlese bile ibret almaz”
M. Sait Karaçorlu
http://ahenkdergisi.com/?p=1852
#M. Sait Karaçorlu