Ya Rab! Sana sığındım bu düşmanın elinden
Emir ve İblis konuşmaktadır. İblis bu işlerin neden böyle olduğunu kendince anlatmakta, hem varlığının hem etkisinin adeta bir zorunluluk olduğunu savunmaktadır. İblis ile konuşmasının seyri Emir’i korkutur. Onun getirdiği deliller şaşkınlık verecek derecede ikna edicidir. Kendini masum göstermesindeki başarısı dehşet vericidir. Sadece yalan söyleyerek değil, aynı zamanda doğrular söyleyerek de yanıltabilmektedir. Emir bunlarla başa çıkamayacağını görmüş ve ilk adım olarak onun konuşmasını kesmek gerektiğine kanaat getirmiştir. Şöyle der;
Emir ona “Ey boş konuşan!” dedi
“Benden sana yol yok, yorma kendini”
“Seni dinlemeyeceğim ve bana nüfuz etmeni engelleyeceğim” demektedir. Sonra asıl ayrım noktasını vurgular. “Sen düşmansın, dost değilsin, o yüzden ne yaparsan yap ne söylersen söyle kale almayacağım” Böylece aralarında bir set oluşturmaya teşebbüs etmektedir.
“Ben bir garip tacirim ey yol kesici!” “O sattığın kumaşı değilim alıcı”
“Benim malımın etrafında dönüp de durma”
“Sen de müşteri değilsin hayırlı bir mala”
“Yol kesicinin müşteri olduğu nerde görülmüş”
“Müşteri gibi görünse de muradı hile”
-Aramızda konuşarak anlaşacağımız bir bağ oluşturmak mümkün değildir. Çünkü sen yol kesen bir eşkıyasın. Ben ise yoluna devam etmeye çalışan bir garip tüccarım. Etrafımda dolaşıyor, aklıma girmeye çalışıyorsun. Amacın ne? Benden satın alacağın bir şey mi var? -Hayır, yok.
-Çünkü müşteri değil, yol kesicisin.
Emir bu sözleriyle nasıl büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu anladığını beyan etmektedir. Bu azılı düşmana karşı korunaksızdır. Çünkü beynine girmekte ve tercihlerini değiştirebilecek etkide bulunmaktadır. Yapabileceği tek şey iman etmek ve salih amel işlemek şeklinde tarif edilen emniyetli kaleye sığınarak kapıları sımsıkı kapatmaktır. Bu sığınmayı doğrudan Âlemlerin Rabbine iltica ederek gerçekleştirebilir. Emir güvenli alana geçmek için şunları söyler:
“Bu hasetçi daima yolumuzu kesmekte”
“Ya Rab! Sana sığındım bu düşmanın elinden”
“Bana efsunu ulaşırsa eğer bir defa”
“Neyim var neyim yoksa yağma edecek”
“Ey Allah’ım! Bunun sözleri duman gibi bürüdü beni”
“Kilim yanıp kararacak yoksa sen tut elimi”
“Delil getirmekle bunun şerrinden kurtuluş olmaz”
“İyi de kötü de hilesinden elaman der, kurtulmaz”
İblisin hasedi çok eskilere varoluşun başlangıcına dayanmaktadır. Hazreti Âdem yaratılıp meleklerden ona secde etmesi istenince, kendisinden daha değerli ve dosta daha yakın yeni bir varlıkla karşılaşmış ve onu kıskanmıştır. Hasedinden çatlayacak derecede kendini kaybetmiş ve emre itaat etmemek gibi büyük bir hata yapmıştır. “Ben daha değerliyim, niye ona secde edeyim” demiş, kendisine verilen tercih hakkını kötüye kullanmıştır. O haset sebebiyle lanetlenmiş, ebediyen rahmetten ve merhametten mahrum kalmıştır. Söyledikleri ve yöntemleri adeta büyü gibidir. İnsanın düşünce sistemine bir kere sızdı mı, duman gibi bürür, büyülemiş gibi etkisi altına alır, ona ne delil getirmek çare olur, ne “benim aklım bununla başa çıkar, düşünerek doğruyu bulabilirim” özgüveninin faydası olur. Yağmalamaya başlar. İnsan ister iyi ister kötü olsun bu düşmanın şerrinden kurtulamaz. İster güçlü ister zayıf, ister aklı keskin ister ebleh kim ve ne olursa olsun perişan olur. İşte bu yüzden Emir tek çare olan “Ya Rab! Sana sığındım bu düşmanın elinden” diyerek sığınma talep etmektedir. Çünkü henüz aklı başındadır. Henüz İblis aklına sızmaya muvaffak olamamıştır. Emir doğru düşünmekte, yol kesen eşkıya ve garip tüccar gibi doğru örneklerle gerçeğe rahatlıkla ulaşabilmektedir.
“Âdem’in şanı –allemelesma- iken kurtulamadı”
“Âdem’in aklı onun hile okuna oldu nişan tahtası”
“Onu cennetten toprağa kadar attı”
“Gökten düşen bir balık gibi oltasına takıldı”
“–İnnazalemna- diye inledi durdu”
“Kalbini kararttı İblis’in Efsunu”
Bu azılı düşmanın ilk hedefi olan Hazreti Âdem kadar güçlü değilim. Ona (allemelesma) denirdi. İsimler öğretilmişti. İsimlerin öğretilmiş olması manevi âlemin ahalisi meleklerin bile ulaşamayacağı bir yüce makamdı. Buna rağmen İblis onu kandırmayı başardı. O büyük akıl bile bunun attığı hile oklarına nişan tahtası gibi hedef olmuştu. Bu yüzden cennetten buraya bu toprağa indirildi.
Hazreti Âdem, “İnnazalemna / Kendi kendime zulmettim” diyerek inlemiş, ağlamış, yalvarmış ancak bunlarla affa mazhar olmuştur. “Bunun büyüsü onun bile kalbini kararttıktan sonra bununla cedelleşmek delil getirmeye çalışmak boşuna bir çaba olur. Kendi içimdeki güvenli alana sığınmalıyım” demektedir. İblis’in hedef tahtasına girip de başa çıkan kurtulan yoktur.
“Her sözünde nice şerler gizlendi”
“Her sözünde binlerce sihir gizlendi”
“Yiğidin yiğitliğini bağlar keskin nefesi”
“Kadını da erkeği da saptırır her bir hevesi”
Yiğit, korkak, kadın, erkek, akıllı aptal kim olursa olsun onun aldatmasından, yanlış yola sokmasından, bir uçurumun kenarına kadar götürüp orada kendi halinde bırakmasından kurtulamaz. Onun şerrinden kurtulmak için insanın sahip olacağı sıfatların hiç biri yeterli değildir. Tek çare vardır, Alemlerin Rabbine sığınmak. Onun koruması altına girmek. İnsan ancak o zaman kendine güvenli bir alan bulmuş olur.
#M. Sait Karaçorlu