Zîver Paşa – Bestekâr, Şair

Zîver Paşa (ö. 1278/1862)

(Bestekâr, Şair)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Asıl adı Ahmed Sâdık olan Zîver Paşa, aynı zamanda Tanzimat döneminde dîvân şiiri geleneğini sürdüren ve Mevlevî muhibbi olan şairlerden biridir. 1208/1793 yılında İstanbul’da, Merkez Efendi Dergâhı karşısında bulunan evlerinde doğan Zîver Paşa’nın, yine bir Mevlevî muhibbi ve Defterhâne kâtiplerinden olan babası Mehmed Sâdık Münif Efendi, annesi ise Vâhide/ Vahîde Hanım737’dır. Zîver Paşa, babasının 1218/1803 yılında ölümü üzeri­ne Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Ali Nutkî Dede tarafından mânevî evlat edinilmiş; ancak kısa süre sonra onun da vefat etmesiyle, diğer dergâh men­suplarınca himâye edilip yetiştirilmiş; Mehmed Ziyâ ve Bursalı Mehmed Tâhir’in bildirdiğine göre ise bilâhare, anılan dergâhın şeyhlerinden Osman Selâhaddin Dede’ye intisap etmiştir.738

Zîver Paşa, tahsilini tamamlamasının ardından kâtip yardımcısı olarak gir­diği Defterhâne ve Darphâne kalemlerinde yedi-sekiz yıl kadar çalışmış, Mevlevîliğe intisabı sebebiyle bir ara Devlet Kethüdâsı Hâlet Efendi’nin kâtipliğini yapmış; hatta onun 1238/1822 tarihinde Konya’ya sürgün edil­mesi üzerine Zîver Paşa da onunla birlikte Konya’ya gönderilmiştir. Hâlet Efendi’nin idam edilmesinin ardından sürgün yeri Balıkesir olarak değiş­tirilen ve bir süre sonra da affedilerek İstanbul’a dönen Zîver Paşa, çeşit­li devlet memurluklarında bulunmuş ve mesleğinde hızla ilerleyerek üç kez Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye âzâlığına getirilmiş, Musul ve Bağdat kapı kethüdâlıklarının yanı sıra, Mekteb-i Tıbbiye, Evkaf ve Hazîne-i Hassa nezâretlerine tâyin edilmiştir. En son görevi olarak, 1277/1861 yılında ve hayli zamandır arzu ettiği Harem-i Şerîf Meşîhati’ne memur edilen Zîver Paşa, 14 Zilhicce 1278 (12 Haziran 1862) tarihinde bu görevinde iken vefat etmiş ve Medîne’de Cennetülbâkî Mezarlığı’na, Hz. Osman’ın kabri civarı­na, küçük yaştan beri okumakta olduğu bir Mesnevî nüshasıyla birlikte defn edilmiştir.739

Cennetü’l-Muallâ’dan bir görünüm

Çerkez asıllı Nefise Hanım ile evlenen, Mehmed Selâhaddin (ö. 1868) ve Yusuf Bahâeddin (ö. 1916) adlı iki oğlu bulunan, kaynakların “sarışın, mavi gözlü, uzun kaşlı, topça çehreli ve top sakallı, orta boylu, şişmanca, güzel ve güler yüzlü, asabî mîzaçlı, nüktedân, Mevlevî tarîkatına bağlı, kâmil inanç sahibi, iffetli, devlet ve millete sâdık, zayıf ve güçsüzleri koruyan, cömert ve iyiliksever bir şahsiyet” olarak tavsif ettiği Zîver Paşa, Bursalı Mehmed Tâhir’in ifadesiyle ise “şuarâ-yı vüzerâdan mâlumatlı bir zât olup” Arapça ve Farsça’nın yanında Fransızca da bilmektedir. Tertip etmiş olduğu dîvânı, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey’in teşvikiyle ve bazı mektuplarını da içeren Münşeât’ıyla birlikte oğlu Yusuf Bahâeddin tarafından Âsâr-ı Zîver Paşa adıyla 1895 yılında Bursa’da yayımlanmış; 1898 yılında ise Zeyl-i Âsâr-ı Zîver Paşa adıyla bir de ilavesi çıkarılmış, şiirlerini topladığı bir defteri ise Hocapaşa yangınında Cağaloğlu’ndaki eviyle birlikte yanmıştır. İbnülemin, Zîver Paşa’nın tuhaf ve faydalı fıkralar bilmesinin yanında, mazmun bul­maktan ve söylemekten hoşlandığını, daha ziyâde mücevher tarih düşür­meye meraklı olduğunu ve bu yüzden zamanında bazı şairler tarafından eleştirildiğini belirttikten sonra paşanın iki gazelini örnek olarak vermiştir. Sultan II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid dönemlerinde yaptırılan hayır ve resmî amaçlı binaların kitâbesinde bulunan tarih manzûmelerinin çoğu Zîver Paşa’ya âittir. Maaşının dışında bir geliri olmadığı hâlde evinde sürekli şeyhler, dervişler ve gariblere ikramda bulunmasıyla bilinen Zîver Paşa, Sul­tan Abdülmecid’in teveccühüne mazhar olmuş ve dâimâ pâdişâhtan iltifat görmüştür.740

Bursalı Mehmed Tâhir’in bildirdiğine göre, hey’ete dâir, kuyruklu yıldız-lardanbahseden matbu olmayan bir risâlesi de bulunan; Yılmaz Öztuna’nın kaydettiğine göre ise arada bazı mûsiki parçaları da bestelemiş olan Zîver Paşa, mûsikiyi çocukluğunda aralarında Yenikapı’nın da bulunuduğu bazı Mevlevî dergâhlarında öğrenmiştir. Yine Öztuna’nın belirttiğine göre Zîver Paşa’nın günümüze sadece “Ey gül tebessüm bilmez misin sen?” mısraıyla başlayan Şehnâz Düyek Şarkısı ulaşmıştır.741

Şiirlerinden Örnekler

Na‘tından

Na‘t-ı pâkin edelim mefhar-i mevcûdâtın
Kim vücûdun edemez makbere na‘mâ-yı adem
Hayy iken kabrde ol şâh-ı “le‘amrük” ki
Hüdâ Nâzik endâmını eyler mi kefensâ-yı adem
Zîver etsin ana her-bâr salât ile selâm
Ki vücûdudur anın bâ‘is-i imhâ-yı adem742

Gazel

Gül deme la‘line gül böylece handân olmaz
Gün deme rûyuna gün böylece rahşân olmaz
Eylemez nefsine dâir şehevâtı âdet
Hulk-ı hayvân ile me’lûf olan insân olmaz
Kimsenin gözleme dûçâr-ı belâ olmasını
Sana da hıfz-ı Hüdâ sonra nigehbân olmaz
Var iken mâh gibi sende münevver çehre
Seni ey şûh görenler nice hayrân olmaz
İstiâzeyle rakîbin geçe gör yanından
Şekl-i insânda deme sûret-i şeytân olmaz
Cem‘-i efkâra sebep havsalanın vüs‘atidir
Kesret üzre deme bir hânede mihmân olmaz
Akl ile aşk edemez ikisi bir dilde karâr
Mülk-i vâhidde anınçün iki sultân olmaz
Nâm-ı Hünkâr ile ver nazmına zînet Zîver
Nazmda tâ ki o yâr olmaya dîvân olmaz743

Gazel

Dilde aşk oldukça olur rağbet-i hûbân füzûn
Nevbahâr oldukça olur bâğda reyhân füzûn
Feyz-i aşk-ı yârdır çeşm-i teri pür-cûş eden
Seyl olur elbet nümâyân olıcak bârân füzûn
Kalbini telvîs eder fart-ı havâtır âdemin
Hânede olmaz nezâfet olsa ger mihmân füzûn
Yakışır her şey mahallinde kesîr olursa da
Hüsn alır bak çeşm-i yâr üzre ola müjgân füzûn
Hayreti var görgüsü mikdârı Zîver herkesin
İbret almakda ulü’l-ebsâr olur hayrân füzûn744