Hz. Mevlâna’nın doktoru

Hz. Mevlâna’nın doktoru  

Bekir Şahin

Asıl adı Tabib Ekmeleddin İbn Abdüllatif Nahçivanî’dir. XIII. asrın tanınmış hekimlerinden biridir. Bey Hekim adı ile şöhret bulmuştur. Kendisi bir süre Kayseri de bulunan Cevher Nesibe Tıp sitesinde de başhekimlik yapmıştır. Dünyanın ilk tıp fakültesi olan Kayseri Cevher Nesibe Tıp Sitesinde okuyan tıp öğrencileri mezun oldukları zaman mezuniyet tezi hazırlarlardı. Bu tez başarılı bulunursa BEYHEKİM tarafından kendisine Selçuklu topraklarında doktorluk yapabileceğine dair belge verilirdi.

Ekmeleddin Nahçivanî Hz. Mevlâna’nın önemli müritlerindendir. Aynı zamanda; Konya’da Mevlâna’ nın Doktorluğunu yapmış, çeşitli hastalıklarını tedavi etmiş, hakka yürüdüğümde de yanında bulunmuştur.

Hz. Mevlâna ona  mektuplarında:

” hekimlerin büyüğü, hayat cevherinin en arınmışı, belaların ve zehirlerin panzehiri, akıl ağaçlarının meyvesi, hoyrat kişilerin meydana getirmek istedikleri kötülüklerin söküp atıcısı, marifet, deryasının cevheri…,”  “ Hünerler sahibi, güzel inançlı, özü doğru oğlumuz, hekimlerin iftihar ettiği, dinin ve devletin ekmeli ” diyerek iltifatlarda bulunmuştur.

Ahmet Eflaki ise Menakib’ül-Arifin isimli eserinde onu “Asrın Hipokratı, Rum hekimlerinin ulularından biri, emsalsiz tabib” diye tanıtmaktadır. Aslen Azarbeycan’ın Nahçıvan bölgesindendir.

Mevlana Celalettin Rumi Sekerat-ı mevt, halinde iken yanında tabib Gazanfer Tebrizi ile birlikte tabib Akmeleddin Nahçivani de var idi. Buradan anlıyoruz ki, 1274’de Ekmelettin Nahçivani hala hayatta idi. Alimin bilinen tek eseri İbn Sina’ın ‘Kanun fi’t-Tıbb’ ına yazdığı şerhidir.  Ekmelettin Nahçivani’nin İbn Sina’ya duyduğu hayranlığının büyüklüğü onun şu sözlerinden anlaşılır: ‘Geçmişteki ve şimdiki hükemanın (filozofların) ittifak ettikleri kanaat budur ki, eğer Muhammed (S.A.V.)’den sonra peygamberin gelmesi mümkün olsaydı bu elbette ki İbn Sina olacaktı.’  Ekmelettin Nahçivani’nin ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. O Konya’da vefat etmiş ve Bey Hekim mescid ve hastanesinin yanındaki türbeye defn olunmuştur.

Mevlâna’nın Aynü’d-Devle’ye başka resimlerde yaptırdığını ve sadık müritlerinden meşhur Tabip Ekmeleddin’in bu resimleri bol paralar karşılığı satın aldığı kaynaklarda geçmektedir.

Beyhekim mescidi ise; Alâeddin Tepesi’nin güneybatısında yer almaktadır. Giriş bölümü, türbe ve harimden oluşan Selçuklu mescitlerindendir. XIII. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenir. Banisi olan ünlü tabip Nahçıvanlı Ekmeleddin (Beyhekim)’in mütevazı türbesi, giriş mahallindedir. Kuzey cephesinde ahşap bir minare yapılmıştır.

Kare bir mekandan oluşan harimin kuzeyine ahşap bir mahfil, güneybatı köşesine de minber ilave edilmiştir. Mihrap basit bir nişten ibarettir. Tula kubbede iki sıra Türk üçgeni kullanılmıştır. Merkezinde çiniden bir yıldız kompozisyonu yer alır.

Yapının, Selçuklu ahşap sanatının nefis örneklerinden olan pencere ve kapı kanatları İnce Minare Taş ve Ahşap Eserler Müzesi’nde muhafaza edilmektedir.

Orijinal mihrap 1899 yılında Almanya Berlin Müzesi’ne kaçırılmıştır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetinde ibadethane fonksiyonunu sürdürmektedir.

Kaynakça:
İbrahim Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, 1964, s.337.
Şahabettin Uzluk, “Mevlana’nın Tabipleri Ekmeleddin Müeyyet-Beyhekim ve Gazanfer”, I Milletler Arası Mevlana Kongresi, Konya 1987, s. 211.
Ali Haydar Bayat, “Tabip Ekmeleddin Nahçivanî” III. Milli Mevlana Kongresi, Konya 1988, s. 23
Elnur Nasirov, Orta Asrlarda Yaşamış Azerbaycanlı Alimler,Bakü 2011, s.186