KÖR GÖNÜLLÜLER

KÖR GÖNÜLLÜLER  

Filiz Konca

Hz. Mevlana “Mesnevi”sinde şöyle bir hikaye anlatır: (1/256 vd.)

Bir bakkalın yeşil renkli, sesi, konuşması her hali güzel bir papağanı vardı.

O, dükkanda bekçilik ederdi. Nüktesinden kendisini sevenler her zaman hoşlanırlardı.

O, insan gibi konuşurdu ve papağan gibi (ötmede) hereket etmede ustaydı.

Bir gün bakkal, papağanı dükkanda bırakıp evine gitti.

Ansızın, bir kedi dükkanda bir fare görerek atıldı. Papağanın aklı başından gitti.

Can korkusu ile, yukarı, aşağı uçarken gül yağı şişesini kırdı.

Bakkal, evinden dükkanına geldi. Eşyalarına bir bir baktı.

Gül yağının yerlere dökülmüş olduğunu görünce papağanı tekdir ile incitti.

Papağan günlerce konuşmadı. Bakkal da yaptığı işten pişman oldu.

Saçını, sakalını yoldu. “Ah, eyvah, nimet güneşimi bulut örttü.”

“Keşke o zaman elim kırılsaydı da o tatlı dilli incinmeseydi” dedi.

Papağanı, neşeyle konuşsun diye dervişlere sadaka verdi. Adaklar adadı.

Üç gün üç gece ağlamaktan şaşkın, kararsız dükkanın bir köşesinde,

Nükteler söyleyen kuşunun konuşması arzusu ile yüz bin gam, keder ve sıkıntı çekti.

Ansızın, pırıl pırıl tas gibi, başında bir kıl bulunmayan cevlaki(derviş)nin biri geçti.

O anda papağan konuşmağa başladı, “Ey başı yarılmış garip, ey filan.”

“Başındaki kel nedir? Gülyağı şişesini dökmüş gibi gamlı, kederlisin.” Dedi.

O dikkatli kuşun, (cevlakinin) haline, halini kıyas etmesi halkı güldürdü.

Yazılışta süt(şîr) ile aslan(şîr) aynıysa da Hak erlerini sen kendi nefsine eş tutma.

Hak erlerini tanıyamayan şüphesiz Allah yolundan uzaklaşır.

Peygamberlerle eşit olduklarını, velilerin kendilerine benzediğini iddia ettiler.

“Onlar da insan, biz de insanız, hepimiz uykuya, yemeğe, içmeğe muhtacız.”

Dediler.

O kör gönüller, (aradaki nihayetsiz) farkı bilmediler.

Hz. Mevlana şöyle buyurur:

“Bir kimsenin rehberi Hakk’ın gölgesi olursa Allah onu, hayal ve gölgeden kurtarır.

Hakk’a gerçekten kul olan O’nun gölgesidir. O Allah ile diri, bu alemde ölüdür.

Onun eteğini bir şüpheye düşmeden yakala ki, ahir zamanın afetinden kurtulursun. “Rabbin gölgeyi nasıl uzatmıştır” ayetinden velileri tanı. Onlar

Hak yolunun ışığı oldular.

O vadiye dostsuz delilsiz gitme. İbrahim gibi “Ben batan şeyleri sevmem” de.”

“Hak erlerinin ayağı altında toprak ol. Daima hasetçinin başına toprak saç.”,

“Mana sahipleriyle oturup kalk ki, Allah’ın fazileti seni er kişi kılsın.”, “Allah, velilere öyle bir kudret vermiştir ki onlar, atılmış oku yoldan geri çevirirler.”,

“Yolların en iyisi, Hakk’ın has bir kulunun gölgesine sığınmaktır.”

“Evliyanın sözleri keskin kılıç oldu. Senin onları görmen kimya gibidir.

Ariflerin her zaman sözü budur: “Alimler, alemlere rahmettirler.”

“Bağı, gülen narın güzelleştirdiği gibi erlerin sohbeti de sana itibar kazandırır. Şüphesiz velilerin sohbetinden takva ve ebedi hayır yolu açılır. Gönlün sert bir kaya da olsa, kamil kişinin sırrı onu cevher yapar. Her kamili gönülden sev ve gönül sahiplerine doğrulukla hizmet et. Ümit varken yeis semtine gitme. Karanlık geceden güneşe sığın. Gönül, sana gönül sahiplerinin semtini, ten ise su ve çamur zindanını gösterir. Kalp için, gönül sahibi arayıp bulmada gayret et. İkballi bir kişiden ikbalin talibi ol. Ehl-i dilin eteğini sağlamca tut. O kamilin yüceliğinden sen de nasip al.”

“İrfan sahiplerinin gayeleri, Peygamber(Ahmed sav.)’in nurunu kazanmaktır. Şule, cevherin kendinden ayrı değildir. Şule ve cevher daima birbirine bağlıdır.”

“Allah birisini zillete layık kılarsa, önce ona temiz kişileri zemmettirir. Bir kula rahmet murat ederse kusurluların ayıbını ona göstermez. Hak kimi mağfiretine layık görürse onu, huşu ve acze meylettirir.”

“Allah eri Hakk’a ulaşmakta kendinden ayrılmıştır.”, “Allah erinden başkasını kuru kum bil. Muttasıl o senin ömür suyunu yok eder.”

“Allah erleri boş söz söylemezler. “Temiz kişilerin bedenleri de aynı can gibi saftır.” Onların nefisleri, suretleri ve sözleri de nişanı olmayan bir ruh olmuştur.”

“Evliyanın nefesinde bahar tesiri vardır. Bu nefesle can ve gönülde yeşillikler biter. Bahar yağmurunun feyzinin ağaçlara olduğu gibi, onların nefesleri de hayır sahiplerine tesirlidir. Kurumuş ağacın yeşermesi imkansızdır. Yoksa cana can katan rüzgarın bunda bir kusuru yoktur. Rüzgar vazifesini yapıp eser. Feyze kabiliyeti olan da can feyzini alır.”

“İster sert, ister yumuşak olsun velilerin sözlerinden gafil olma. Onlar senin için gerçekten faydalıdır. Mürşidin sıcak ve soğuk sözlerini hoş gör ki cehennemin sıcağı ve soğuğu sana kapansın. Onun yumuşak ve sert sözleri cana can katan bahar gibidir. Senin için doğruluğun, yakîn(birşeyi tam bilme)’in sermayesidir. Ki onunla gönül bahçesi canlanır, gönül denizi o cevherlerle dolar. Gönül bahçesinde bir eksiklik olursa akıllı kimseye bu kederler verir.”

“Hakkın has kullarına baş kaldırma ki gönül aynası bulanmasın.”, “Velilerin yanında insanlık mertebesi de hayvanların insanlara esareti gibi oldu.”, “Bir akıl velilerden kaçarsa o, hayvanlar mertebesine geçer.”, “Bir Allah erinden bir inci elde edemediysen, diğerinden de maksadın hasıl olmaz.”, “Velilere aşağıdan bakan, bil ki İblis’in mirasçısıdır.”, “Halk, sanki şeyhin çocukları gibidir. Zamanın pirinin onlara nasihat etmesi lazımdır.”, “Eğer havuz, denizin yanında ileri geri konuşursa; bir yokluk dalgası onu yok eder.”, “Şeyh, uçsuz bucaksız bir deniz gibidir. Kötülük ve pislikten ona zarar gelmez.”, “Şeyhin imanını bilmeyen kafirdir. Ölü kimdir? Şeyhin canını bilmeyen.”, “Pir akıllıa olur, ağaran saçlarla değil. Ümit ehli kıla itibar etmez.”

“Aklın deveci, sen de bir deve gibisin. Akıl, ister istemez seni her tarafta hükmünce çeker. Veliler aklın aklıdırlar. Diğer akıllar adeta deve gibidirler. Onlara ibret gözüyle bak! Bir kılavuz veli ve yüzbinlerce can…”

“Sakın yiğitlere haset etme. Yoksa kötü şeytan yoldaşın olur. Veli için zehir bal olur, panzehir olur. Fakat (haset edersen) sana bal, zehir kesilir. O Hakk’a tebdil olmuş. Hak’da onun işini tebdil etmede. Allah’ın lütfu ile ateş onun için nur olur.”

“Nefsini pirin gölgesinden başka birşey öldürmez. Onun eteğini tut da işin kolay olsun. Onun eteğini tuttun muydu bu, Allah yardımıdır. Sendeki her kuvvet onun cezbesinden gelir.”

“Allah’la beraber olmak isteyen kimse, velilerin huzurunda otursun. Velilerin huzurundan uzaklaşan kişi, küll’ü olmayan bir cüz’dür, helak olur. Şeytan yolunu kaybedene musallat olur. Onu hileyle mağlup edip başını yer. Gönül sahiplerinden bir an bile ayrılmak şeytanın hilesidir, ey nüktedan.”

“Talipler, velilerden uzak olurlarsa hakikatte Hak’tan da uzaktırlar. Yoldaşlardan ayrılmak bir dert olursa, şahlardan ayrılmak daha da fazla dert olur. Padişahların gölgesini aramada acele et. Onların gölgesinde güneş gibi ol. Yola çıkarsan bu niyetle çık. Oturuyorsan da bundan gafil olma.”

“Sana da gönül erleri abıhayat verdiler. Ondan içtin, gözünün nuru arttı. Zira sana şükür, vecid ve kendinden geçiş gıdası velilerin bir lütfu keremi idi. Sonra yine hırs ile ondan uzaklaştın. Sanki hırsın yeni bir hırs oldu. Gömleği yağlı ihsan sahiplerinin kapısında nefsinin muradı bir tiridden ibaret. İrfan nimeti can üzere candır. Noksanların, eksikliklerin burada düzelir.”

“Şeyhin faaliyeti Allah vergisidir. Müridlerine sözsüz ders verir. Gönüller mum gibi elinde yumuşar. Mührünün damgası bazen ayıp, bazan şereftir.”

“Görmez misin ki velilerin Hakk’a yakınlığında yüzlerce keramet, hüküm ve tasarruf var. Davud’un elinde demir mum olur. Sense mumu eline aldıkça onu demir etmedesin. Halk etme ve rızık yakınlığına herkes erişebilir. Yalnız aşk vahyinin yakınlığı kerem sahiplerinin işidir.”

“Bir Allah erini dost ve rehber edin. Böyle yaparsan Allah senin yardımcındır. Halvette olup gözünü kapayana da bunu can dostu öğretir. Ağyardan ayrılmak gerek, yardan değil.”

“Ya Rabbi! Bu ceza bize layıktır. Biz buna müstehakkız. Böyle alçaklarla dostluk edene, böyle soysuzlara insanlık gösterene, kerem sahiplerinin eşiğindeki hizmeti terk edip tamaha düşene bu ceza layıktır. Olgun kişilerin tozunu toprağını, duvarını öpmek, alçakların nimetinden iyidir. Aydın gönüllülere kul olmak, padişahlarla beraber bulunmaktan yeğdir. Ey yolların hayırlısını arayan! Padişahların yanında davul sesinden başka birşey bulamazsın.”

“Ey Yiğit! Şeyh, suçsuz olanlardır. Hakk’a onlar eldeki yay gibi yakındırlar. Şeyh kimdir? Yani saçı, sakalı ağarmış ihtiyar. Fakat saçın, sakalın manasını bilip faydalan. Kara kıllar, onun varlığıdır. Şeyhin varlığından bir kıl bile kalmamalı. Varlığı kalmayan artık pirdir; saçı, sakalı ister kara olsun, ister kır! Saç, sakal, insanlık sıfatıdır; kastettiğimizi, yüzdeki sakalla baştaki saçlar sanma! Gör ki İsa beşikte, “Gerçi genç olmadan ihtiyarım, pirim” dedi. İnsan bazı insani sıfatlardan kurtulsa, ey hüner sahibi! O kamil bir kişi olur ama şeyh olmaz. Varlıktan bir tek kara kıl kaldıkça ona şeyh ve Hakk’ın makbul kulu denemez. Fakat varlıktan kurtulmayanın saçı, sakalı ağarsa da o ne pirdir, ne de Hakk’ın makbulü. İnsanlık sıfatlardan kıl kadar kalmışsa o bu dünyadandır, arştan değil.”

“Cenab-ı Hak velileri alemlere rahmet olmaları için göndermiştir. Halkı, kurtulmaları için Hakk’ın katına davet ederler. Her yerde usanmadan nasihatler verip hidayete ermediklerinde de “Ya Rab! Bunlara kapını kapama!” derler. Velilerin halka sebep olduğu rahmet cüz’idir; son peygamberinkiyse külli… Cüz’i rahmet külli rahmete yaklaşıp rahmet deryası, yollar gösterici olur.
Cüz’i rahmetsin, külle ulaş. Külli rahmet de halkı hidayete erdirir. Cüz’i rahmete nail olan deniz yolunu bilmez. O her birikinti suyu deniz zanneder. Çünkü kendisi deniz yolunu bilmezken nasıl halka o yolu gösterir? Sel ve ırmaklar gibi denize aktı mıydı, o zaman derya ile birleşir, ona kavuşur. Denize varmadan, Hakk’ın vahyi ve yardımı olmadan denize daveti taklitten ibarettir.”

“Nefsin seni her an şeyhle görürse o sana naçar elbette ram olur… Şeyhle dost olunca avlanırken akıl, köpek nefse galip olur. Hilede nefsin bir ejderha gibi, şeyhin yüzüyse onu büyüleyen bir zümrüt… O, veliye yaklaşırsa dili yüz zira da olsa kısalıverir….”

Filiz Konca