MEVLÂNÂ – MUSTAFA ASIM KÜÇÜKAŞCI

MEVLÂNÂ

MUSTAFA ASIM KÜÇÜKAŞCI

-Hz. Mevlânâ’nın 750. Vuslat Yılı Vesilesiyle-

Yâ Hazret-i Mevlânâ Celî Talik Levha Hattat Mustafa Halim Özyazıcı

 

Güneşti sırrı, mücellâ kamerdi Mevlânâ…
Semâdan aldı da dünyâya verdi Mevlânâ…

Hilâldi Şems’i ararken, bedirdi bulduğu an,
Muhammedî yola parlak fenerdi Mevlânâ…

Işık taşır ata yurdundan elde meş’alesi,
Diyâr-ı Rûm’a mukaddes seferdi Mevlânâ…

Denildi kon ve ziyâ ver bu şehri merkez edin,
Ne mutlu! Konya’ya seccâde serdi Mevlânâ…

Duyardı varlığa sinmiş güzîde Hû sesini,
Gelirdi cezbeye pür şevk dönerdi Mevlânâ..

O sırlı ses ki cihandan misâli nây-ı şerif,
Duyunca, Arş’a, cenâheyni gerdi Mevlânâ…

Karanlığın dibi, ye’sin taşıp köpürdüğü dem,
Fecir habercisi, kudsî seherdi Mevlânâ…

Moğol hücûmunu döndürdü kendi benliğine,
Yürekte fethi açan bir zaferdi Mevlânâ…

Muazzam ufkuna Osmanlı neyle vardı acep?
Özünde her birinin mûteberdi Mevlânâ…

Geniş müsâmaha üstâdı en günahkâra,
Harâbelerde gülistânı derdi Mevlânâ…

Muhabbetiyle, selâmıyla, şefkatiyle halîm,
Yalancı softayı, ammâ ki yerdi Mevlânâ…

Cihâna sâye salan bir çınar misâli nasip,
Bütün cihanda tanınmış değerdi Mevlânâ…

Nefis ve rûha şifâdır o Mesnevî-i şerif…
Silinmeyen ne mükemmel eserdi Mevlânâ..

Yegâne arzusu Mevlâ’ya gönlün irşâdı,
Değildi felsefe, manzûme, derd-i Mevlânâ…

Diyordu: Ahmed-i Muhtar yolunda toz olayım;
Bu yolda bende-i Kur’ân neferdi Mevlânâ…

Vefâtı üstüne geçmiş mi sâhi onca asır?
Bugün yarın değil âsâra ferdi Mevlânâ…

O şâhı anmada geçmiş zamânı kullanma!
Hudâ nasîbi ölümsüz, şu pend-i Mevlânâ…

Onun bıraktığı mîrâs edîbe mîrî mal…
Onunla bul sözü, Tâlî, hünerdi Mevlânâ…

Cenâb-ı Hakk’a visâl, en güzel düğün gecesi…
Vasiyyetiyle ölüm, hoş haberdi Mevlânâ…

Hudâ’ya bin iki yüz yetmiş üçte etti üfûl,
Huzûr-ı Hakk’a varıp Şems’e erdi Mevlânâ…

Gönülde tam yedi yüz elli yıldır özlemi var,
Visâl-i Hak yolunun zirve ferdi Mevlânâ…

Dârülmülk Konya 2. Sayı

Mevlana Mustafa Asim Kucukasci