ŞEFİK CAN’IN ESERLERİ – Yakup Şafak

ŞEFİK CAN’IN ESERLERİ

Yakup ŞAFAK

Bugünkü ölçüde toplumsal ve kültürel çözülmenin yaşanmadığı, millî ve manevî  değerlerimizin yıpranmadığı bir zaman diliminde âlim ve edebiyatsever bir babadan ilk eğitimini alan; Arapça, Farsça öğrenimi gören;  daha ilkokuldayken, Mevlâna’dan, Sadi’den, Hâfız’dan beyitler ezberleyen  Şefik Can, mütevâzı şartların kabiliyetli çocuğu olarak Kuleli Askeri Lise’sini ve Harp Okulu’nu bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi’nden imtihanla öğretmenlik belgesi almış, askeri öğretmen olarak hayatını devam
ettirmiştir.

1935 yılında Kuleli Askeri Lisesi’nde, son devir mevleviliğinin önde gelen simalarından Tâhirü’l Mevlevî’nin yanında staja başlaması, onun için bir dönüm noktası olur. Bu hususu, kendisiyle yapılan son röportajdan okuyalım:”Beni Kuleli Askeri Lisesi’ne Tâhirü’l-Mevlevî Hazretleri’nin yanında staj yapmam için tayin ettiler. İşte bu sıralarda Tâhirü’l-Mevlevî Hazretleri’yle tanışmış oldum ve 16 sene ona hizmette bulunma, onunla birlikte olma şerefine eriştim. Hakk’ın takdirine bakın ki maddî ve manevî öğretmenlik belgemi Tâhirü’l-Mevlevî Hazretleri’nin elinden aldım. Bu, benim için çok büyük bir ilâhî lütuftur. Benim ilk hocam, rahmetli babamdır. Fakat Tâhirü’l-Mevlevî Hazretleri de babam kadar sevdiğim ikinci mürşidimdir. Hz. Mevlânâ’ya giden yolumu aydınlatarak tecrübeleriyle bendenize rehberlik yaptı. Tâhirü’l-Mevlevî Hazretleri’nin Mevlânâ’ya karşı olan aşkı, bende çok büyük bir iz bıraktı. Bu nedenle bütün dünya klâsiklerini, en tanınmış şairlerin kitaplarını aldım okudum, hayatımı okumaya hasrettim. On bin ciltlik bir kütüphane kurdum. Bu arada Eski Yunan ve Latin edebiyatına gönül vermiştim. Hatta bir de Klasik Yunan Mitolojisi kitabı yazdım. Bütün bunları anlatmaktaki maksadım, Hz Mevlânâ’ya körü körüne bağlanmadım; bütün dünya edebiyatını okudum araştırdım, hepsinin üzerinde çalıştım.” (25 Ocak 2005 tarihli Zaman  Gazetesi)Bilindiği üzere Tâhirü’l-Mevlevî Türk edebiyatı, Türk ve İslâm Tarihi, Mevlâna ve mevlevilik konularında pek çok değerli eserin sahibidir. Çok yönlülüğü, üretkenliği, dürüstlüğü ile tanınmış; mensup olduğu yola ve milletine hizmetle ömrünü geçirmiş kıymetli bir âlim, şair, eğitimci ve gönül adamıdır.

Merhum Şefik Can, öğretmenlik yıllarında yirminci yüzyılın ilk yarısında İstanbul’da yaşayan ilim, fikir adamlarından, ediplerden, gönül ehlinden istifade yollarını daima aramış, kendisini yetiştirmesini bilmiştir. Sezai Küçük Bey’in kendisiyle yaptığı bir röportajda o, şu bilgileri vermektedir:”Hocam Tâhirü’l-Mevlevî’den başka, İbnülemin Mahmut Kemal İnal Bey’in Mercan’daki sohbetlerine devam ettim. M. Akif Ersoy’u tanıdım. Sahaflar şeyhi Muzaffer Ozak, meşhur kitabiyat bilgini Raif Yelkenci, Rizeli Hulûsi Efendi dostlarımdı. Mevlânâ aşığı Yaman Dede, yine Mevlânâ muhiblerinden Münevver Ayaşlı, Ayten Lermioğlu ile, İsmail Hami Danişmend Hoca’nın Taksim’deki evinde yaptığı sohbetlerde tanıştık. Efendim bu bahisler uzar gider. Siz istediniz diye kendimden bahsediyorum. Bendeniz sadece Hz. Mevlânâ yolunda, onun Mesnevî’sini dostlarımla yıllardır yapageldiğim gibi Mesnevî dersleriyle paylaşmaya çalışıyorum. Cenab-ı Hak ne kadar müsaade ederse bu dersleri devam ettirmeye çalışacağım. O bana ne zaman ‘Gel’ derse ‘Eyvallah, semi’nâ ve eta’na!’ diyeceğim.” (Ayvakti, S.39, Aralık 2003, s.15)Onun fikir dünyasını ve kültürel birikimini yansıtan bu bölümden sonra eserleri konusuna geçebiliriz. Şefik Can Hocamızın neşredilmiş 10 tane kitabı vardır. Sırasıyla isimleri, ilk baskı yılları ve yayınevleri şöyledir:

  1. Mevlânâ, Eflâtun ve Divan-ı Kebirden Seçilmiş Şiirler (1965, Konya İleri Basımevi);
  2. Klâsik Yunan Mitolojisi (1970, İnkılap Yayınevi);
  3. Mevlânâ’nın Rubaileri (1990, Kültür Bakanlığı);
  4. Mevlânâ: Hayatı, Şahsiyeti, Fikirleri (1995, Ötüken Yayınevi);
  5. Konulara Göre Açıklamalı Mesnevi Tercümesi (1997, Ötüken);
  6. Mesnevî’nin 5.ve 6. defterlerinin şerhi (2000, Şâmil Yayınevi); 7. Divan-ı Kebir’den seçmeler (2000, Ötüken);
  7. Cevâhir-i Mesneviye Mesnevi’den Seçmeler (2001, Ötüken);
  8. Destegül (2001, Konya Büyükşehir Belediyesi Yayınları);
  9. Mesnevi Hikâyeleri (2003, Ötüken).

Görüldüğü gibi bu eserlerin çoğunluğunu Mesnevi ve Divan-ı Kebir üzerine yapılan çalışmalar oluşturmaktadır. Şefik Can, ömrü boyunca sürdürdüğü Mesnevi sohbetlerinin yanısıra bir vefakârlık örneği olarak ilk önce hocası Tâhirü’l- Mevlevî’nin ömrü kifâyet etmeyerek tamamlayamadığı Mesnevi Şerhi’nin 5. ve 6. ciltlerini ikmal etmiş ve uzun yıllar önce hazırladığı bu çalışma, ancak geçtiğimiz yıllarda Şamil Yayınevi’nce 4 cilt halinde neşredilmiştir. Bilindiği gibi Tâhirü’l-Mevlevî’nin Mesnevi Şerhi 14 cilt halinde yine Şamil Yayınevi tarafından yayınlanmıştı. Böylece cilt sayısı 18’de tamamlanmıştır. Mevlevilikle “Nezr-i Mevlâna” denilen 18 rakamının özel bir yeri olduğu düşünülürse, bu hadisenin hoş bir sürpriz olduğu da anlaşılır.

Şefik Can’ın Şerh’teki düşünce tarzı ve metodu genel olarak Tâhirü’l-Mevlevî paralelindedir. İzahlarıgenişlik ve çeşitlilik açısından zengin bir muhteva arzeder.Konulara Göre Açıklamalı Mesnevi Tercümesi; 3 cilt halinde yayınlanmıştır. Mütercim bu çalışmasında, Mesnevi’de sayfalarca süren hikâyeleri bir bütün halinde ayırt edip hikâyelerin içerisinde yapılan yorumları ve verilen öğütleri müstakil başlıklar halinde sunmuştur. Dipnot halinde verilen izahlar hem lüzumlu, hem de çok faydalıdır. O, bu çalışmadan hareketle Cevâhir-i Mesneviye adlı iki ciltlik konulara göre Mesnevi’den Seçmeleri; daha sonra da Mesnevi Hikâyeleri’ni yayınlamıştır. (Vefatından sonra Nur Artıran Hanım, bu eserlerden “Okullar İçin Mesnevi’den Seçmeler” adlı çalışmayı hazırlamış ve bu eser de Ötüken Yayınevi tarafından 2005 yılında neşredilmiştir.)

Merhum Hocamızın Divan-ı Kebir üzerine yayınladığı ilk kitap “Mevlânâ, Eflâtun ve Divan-ı Kebir’den Seçilmiş Şiirler”dir. Bu küçük kitap, Mevlânâ ve Eflâtun konusunda verdiği bir konferansın metnidir. Eserin çoğunluğunu, Divan-ı Kebir’den konuyla ilgili olarak seçilmiş rubai ve gazellerle bunların tercümeleri oluşturmaktadır. Bu eser, daha sonra genişletilerek 2004 yılında yeniden neşredilmiştir.Divan-ı Kebir üzerine çalışmalarını “Hz. Mevlânâ’nın Rubaileri” ve 4 cilt halinde yayınladığı “Divan-ı Kebir’den Seçmeler”le sürdüren Şefik Can, Mevlâna adlı eserinin sonunda da gazel ve rubailerden bir demet sunmuştur.

Bu konuda yaptığı son çalışması, Destegül adlı eseridir; Marifetnâme sahibi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Divan-ı Kebir’den seçtiği ve manzum olarak Türkçe’ye çevirdiği şiirlerin derlenmesinden oluşmuştur. Gerek Hz. Mevlânâ’nın gerekse İbrahim Hakkı Hazretleri’nin şiirlerinin asıllarını ve bugünkü dille ifadelerini içermektedir. Bu eserle ilgili olarak 2001 yılında o zamanki Konya Büyükşehir Belediyesi yetkilileri tarafından, Hocamızın eski harfli notlarının yeni harflere aktarılması işi bendenize havale edilmiş, ben de bu görevi zevkle kabul etmiş ve bir onur vesilesi saymıştım. Ayrıca Atatürk Üniversitesi bünyesinde bulunan Erzurumlu İbrahim Hakkı Araştırma Merkezi yetkilileri tarafından bu çalışmanın sevinçle ve takdirle karşılandığını da söylemeliyim.

Bilindiği üzere Şefik Can merhumun en önemli araştırması, Mevlânâ: Hayatı, Şahsiyeti, Fikirleri adlı külliyetli çalışmasıdır. Yazarın geniş malumatını yansıtan bu eserin en mühim hususiyetlerinden biri, ele alınan bir konuda, daha önce yazılmış kitap ve makalelerin âdeta bir özetini de içermesidir. Bu özelliğiyle kitap, araştırmacılara rehberlik görevi de yapmaktadır. Bu eser, Divan-ı Kebir’den seçilmiş kısımlar haricinde İngilizce’ye de çevrilip 2004 yılında Light yayınevi tarafından Fundamentals of Rumi’s Thought adıyla neşredilmiştir.

Geniş bir malûmata sahip olan, doğu ve batı klâsiklerini okuyan Şefik Can, Klâsik Yunan Mitolojisini de 1970 yılında yayınlamıştı. Bu muhtevalı ve emek mahsûlü çalışma da daha sonra yazarı tarafından genişletilerek İnkılâp Yayınevi tarafından yeniden basılmıştır.Yukarıda kısaca tanıtımını yaptığımız bu listeye onun çeşitli tebliğlerini, dergilerde yayınlanmış makalelerini ve kendisiyle yapılmış röportajları da eklemeliyiz.

Şefik Can’ın eserlerindeki metod ve üslûp hakkında şunları söylemek isterim: Sistematik bir çalışmanın ürünü olan eserlerinde ciddiyet, disiplin ve düzen hakimdir. Bununla beraber mütevazı kişiliği de üslûbuna yansımaktadır. Tâhirü’l-Mevlevî’nin de eserlerinde görüldüğü üzere samimiyet, gerçekçilik, açık ve anlaşılır ifadeyle birlikte güzel bir Türkçe onun üslûbunu çevreleyen temel özelliklerdir. Yazarın, geniş ve zengin birikimini aktarmada mahareti vardır. Atıflar, beyitler, doğu ve batı edebiyatlarından kesitlerle çalışmalarına zenginlik ve renklilik katmayı başarmıştır.

Uzun ve verimli ömrünü Mevlâna yoluna adamış bir gönül adamının kaleminden çıkmış olan bütün bu eserler, bilhassa gençler tarafından sevilip beğenilmiş; kitapları kısa zaman içerisinde birçok defa basılmış; böylece Hz. Mevlâna ve eserlerinin daha geniş kesimlerce tanınması sağlanmıştır.

Onun vefakarlığına bir örnek de yardımını gördüğü insanlara her vesileyle teşekkürde bulunması, eserlerini onlara ithaf etmesidir. Bu cümleden alarak başta Nur Artıran Hanım olmak üzere, babası Mehmet Tevfik Efendi’yi, merhum Celâleddin Çelebi’yi, Ayten Lermioğlu’nu, Ahmed Kadri Yetiş’i ve Helminski Ailesi’ni zikredebiliriz. Bir örnek olmak üzere Mesnevi Tercümesi’nin başındaki cümleleri okumak istiyorum: “Bu Mesnevi Tercümesi’ni 35 senelik dostluk hâtırası olarak Hz. Mevlâna’nın 21. kuşaktan torunu merhum ve mağfur Celâleddin M. Bâkır Çelebi’nin aziz ruhuna ithaf ediyorum.”Son olarak 23.1.2005 tarihinde vefat eden Hocamıza yüze Allah’tan rahmetler diliyoruz.